HAFTANIN İÇİNDEN Türkiye için bitkisel hayat devri Türkiye bugün, ileri gitmek zorunluğunda olan bir memlekettir. Bunun nedenleri üzerinde durmanın bir gereği yoktur. Sebepleri herkes biliyor. Herkes biliyor ve herkes söylüyor. Hele seçim zamanları. İleri gitmenin, bazı heveslilerin tavsiyesinin aksi- ne, hoplamalı, zıplamalı kalkınma hamleleriyle olma- yacağı Türkiyede anlaşılmıştır. Memleketi bir darbey- le alacaksın, onu son sürat "çağdaş uygarlık düzeyi"- ne kavuşturacaksın, her şey hemen, bir işaretle hal- ledilecek, bu edebiyat, önce 14'ler, sonra Talat Ayde- mirin iki talihsiz darbe teşebbüsünü takiben moda ol- maktan çıkmıştır. Zihinler daha sakin düşününce kal- kınmanın yolu kendiliğinden belirmiştir: İyi bir plan, ciddi bir plân anlayışı, reformlardan korkmayan bir iktidar, devlet tecrübesine sahip bir ekip. Bunların yanında, meseleleri serbestçe tartışan bir kamuoyu. Reformların lüzumu 1966 Türkiyesinde sosyal de- gil, ekonomiktir. Kalkınma yatırım demektir. Yatı- rım ise, para. Dış yardım, konsorsiyom, yabancı ser- maye, kredi, bunların hepsinin başı, yatırımların iç fi nansman kaynaklarım bulmaktadır. Türkiye evvela, kendi kaynaklarım seferber edecektir, dışarıya ondan sonra bakacaktır. D.P. İktidarının bulduğu "Marshall yardımı çeşmesi" çoktan tarihe karışmıştır. A.P.'nin ve onun Genel Başkanının iktidara nasıl, hangi hayallerle geldikleri hatırlardadır. Süleyman Demirel o tarihlerde Con Ahmedin devr-i daim ma- kinesinin eşini keşfettiği inanandaydı. Piyasadan pa- ra çekilmiş ve saklanmıştı. Bu para milyarları bulu- yordu. A.P. ve Demirel iktidara yerleştiler mi Türki- yedeki bütün endişe bulutları dağılacaktı, kaçak pa- ranın sahipleri bunu derhal döndürmeye başlayacak- lardı, İsmet Paşanın "münkabız politikası" dolayı- sıyla yılda belki iki defa devreden sermaye bu sefer onbeş kere dönecekti, her dönüş yeni bolluk, bereket, devlet hazinesine giren para mânasına gelecekti. Böy- lece ne vergi reformuna lüzum kalacaktı, ne toprak reformuna.. Hattâ plân bile bir kenara itilecekti ve halk bol pilâva kavuşturulacaktı. Bu görülmemiş ekonomik buluş, bir noktanın -bir pek küçük noktanın aksamasıyla iflas etmiştir: Anlaşılmıştır ki, öyle piyasadan kaçmış milyarlar yoktur! Nasreddin Hocanın tel örgüleri, önünden ge- çecek koyun olmadığından boş kalmıştır. Kanını böy- le bir kaynaktan alacak liberal ekonomiye gelince, tabii o da suya düşmüştür. Bugünkü ekonomimizin bundan iki yıl önceki ekonomimizden daha liberal ol- duğunu iddia edebilmek için hiç hesap bilmemek la- zımdır. Şimdi, beş yıllık plânla evvelden kararlaştı- rılmış işler, gene plan gereğince uygulanmaya başlan- mıştır. Ama plan bazı reformları öngördüğünden ve bugünkü iktidarın bunları gerçekleştirme niyeti ol 18 Haziran 1966 Metin TOKER madığından kısa zamanda finansman uygulamayı da aksatacağından şüphe zımdır. , Böylece Türkiye, A.P. İktidarının idaresinde bir bitkisel hayat devrine girmektedir. Bu devrede, D.P. devrindeki kadar rahat olmasa da bir takım şahısla- rın kalkınacakları muhakkaktır. Ama milletçe kalkın- ma başka bir bahara kalmıştır. A.P., iktidara geliş tabiatı yüzünden ikili bir han- dikapla karşı karşıyadır. Yapılması lazım geleni ya- pamayacaktır, çünkü seçimlerde başka davranışlara angaje olmuştur. Yapmak istediğini yapamayacaktır, çünkü karşısında memleketin sağlam kuvvetlerini ve seçmenin yüzde 44'ünü bulacaktır. Bu onu, iktidarda kaldığı süre bir hareketsizliğe mahkum etmektedir. Türkiye, tarihinin bu döneminde cesur, gerçekleri halka açık açık söyleyebilen, ekonomik sorunları oy avcılığını ön planda tutmaksızın ele alan ve hepsin- den önemlisi, geniş dünya görüşü olan bir iktidara muhtaçken, tam bir talihsizlikle, kendisini bitkisel hayata itecek bir idarenin eline geçmiştir. Küçük he- saplar, bugün Türkiyenin kaçması lazım gelen tehli- kedir. Halbuki Demirel İktidarına sadece bu hesap- lar hakimdir. öyle bir durumun başka bir tehlikesi, kendisine bir "sebeb-i hikmet" bulmak mecburiyetinde olan De- mirelin ve iktidarının huzursuzluk yaratacak sahalara el atmasıdır. Çok iktidar, ekonomik sahada bir iş ya- pamamasını örtmek için giriştiği bir takım tasarruf- lar neticesi batmış veya memleketini zararlı cere- yanlara açmıştır. Bundan iki yıl önce kamuoyu eko- nomik meseleleri ciddiyetle tartışırken, oplancılarla maliyeciler finansman konusunu görüşürlerken, en verimli yol elbirliğiyle aranırken bugün basında da, siyasi çevrelerde de kısır çekişmelerden başka bir şe- ye rastlanmamaktadır. Bir memlekette plancılarla maliyecilerin iki ayrı görüş söylemeleri ne nisbette sıhhat alametiyse onların yerini sünnilerle alevilerin alması o kadar büyük bir talihsizliktir. Demirel İkti- darı, sadece on ay zarfında memleketi oradan alıp buraya getirmiştir. Parlamento, gündelik işlerin dışında Türkiyenin asıl meselelerini ohalledecek kanunları ogeçirmekle mükellefken bir takım basit kanunları görüşebilmek fırsatını güç bulmuştur ve herkes bu iyi habere deli- ler gibi sevinmiştir. Halbuki temeldeki sorunlar ağır- lıklarını her gün arttırmaktadırlar ve içine girdiği- miz bitkisel hayat devresi, kendisinden sonra gelecek devrenin sorumlularına daha da güç ve çetin şartlar bırakacaktır. Allah, onların yardımcısı olsun. güçlüklerinin etmemek la-