edecektir. Onuncu, Onbirinci Yüzyıldan itibaren, bü- tün bu şartların neticesi olarak bir derebeylik sistemi Japonyada gelişiyor. Mahalli aristok- ratlar şatafatlı isimlerle eyaletlerin başına ge- tirilmişlerdi ya.. Her biri, kendi bölgesini ver- giden âzâde bir müstakil toprak parçası hali- ne sokmakta gecikmiyor. Bunlar, Kyoto'yu ta- nımıyor değiller. Ama, platonik olarak. Mer- kezin emrinde kuvvet yok ki, kuvvet sahibi bu derebeylere sözünü geçirsin. Aksine, bunlar kendi kendilerini çeşitli tecavüzlere karşı koru- yorlar, birbirleriyle de, kudret kavgasına tutu- şuyorlar. Kazanan artık kendisine Şogun adını veriyor ve bir süre "İmparatorun Başkomuta- nı" oluyor. İmparatorun başkomutanlığı lâftır. Bunlar, fiili bir durumu kudretsiz imparatora kabul ettirmekle yetiniyorlar. Şogunlar, gene Japonlara özgü bir davranışla sadece İmparato- ra değil, onun gölgesindeki sivil makamların babadan oğula geçen sahibi durumundaki Fuji- wara'lara da müsamaha ediyorlar ve saltanat darbesine girişmiyorlar. Şogunluğu ele geçiren derebeyleri kendi adamlarına en zengin bölge- lerin idaresini veriyorlar, Şogunluklarını onla- rın desteğiyle devam ettiriyorlar. Tabii bunla- rın arasında, kuvveti gelişince, Şoguna karşı ayaklanıp onu devirenler ve Şogunluğu bizzat alanlar eksik olmuyor. Japonyanın en meşhur ve en devamlı Şogun ailesi Tokugawa'ların da iktidara gelişleri böyledir. e Osakaya gidenler, Tokugawa'lardan önceki son Şogunun kalesini görmek fırsatını buluyorlar ve yedi yüzyıl sü- ren bir iktidar kavgasını iki asırlık sükunete kavuşturan, böylece de Japonyanın bugünkü ve İkinci Dünya Harbinden hemen önceki- kalkınmasının temelini atan bir samurayın kudreti nasıl eline geçirdiğinin hikâyesini öğ- reniyorlar. Onaltıncı Yüzyılın sonları. Japonyada hâ- kimiyet, Hideyoşi adını taşıyan bir generalin elinde. Osakadaki büyük ve gerçekten güzel kaleyi inşa ettiren o. Kyoto'da tabii gene bir imparator var ama, sembol olmaktan başka mâna taşımıyor. Hideyoşi, basit bir aileden geldiği için Şogun sıfatını alamamış. Ama ken- disine Başbakan ve Sivil Diktatör payelerini vermiş. Hideyoşiye "Japon Napolyonu" diyorlar. Bunun sebebi, Koreye bir sefer tertiplemiş bu- lunması. Napolyonun nasıl okendi generalleri varsa, Hideyoşinin de var. Bunlardan en kud- retlisi ve Hideyoşinin en yakını Tokugawa İe- yasu. Hideyoşi, İleyasuya japonyanın doğu ta- rafını vermiş. Orada, Edoya hâkim. Edo, bili- yoruz, bugünkü Tokyo. Hideyoşi, Yüzyılın sonunda ölüyor. Ölme- den de, oğlunu İeyasuya emanet ediyor. İeyasu, kafasında başka plânlar olduğundan bunu pek 8 istemiyor ama, kabul mecburiyetinde kalıyor. Hideyoşi, sülâlesinin iktidarda devamı için pek karışık bir sistem kurmuştur. Beş kişilik bir Naipler Heyeti var. Onların başında, İeyasu. Beş kişilik de Bakanlar Heyeti var. Onlar, Na- iplerin altında memleketi idare ediyorlar. Bir başka heyet daha var. O da, Bakanlarla Naip- ler arasında anlaşmazlık çıkarsa onu hallede- cek. Hideyoşinin oğlu ise, Osaka kalesinde an- nesiyle beraber oturuyor. Naipler ile Bakanlar arasında anlaşmazlık tabii çıkıyor. Naiplerin başında İeyasu, Bakan- ların başında İşida Mitsunari diye biri var. 1600'deki büyük meydan muharebesinde İeya- -u galip geliyor ve Japonyanın bütün idaresini fülen eline alıyor. Fakat İmparatora dokunmu- yor, hattâ Hideyoşinin oğluna dokunmuyor. "Kutu kutu içinde" gibi bir şey.. İeyasu, ailesi asil olduğundan Şogun sıfatını alıyor. İki sene sonra da, Şogunluktan kendi oğlu hesabına fe- ragat ediyor. Ne karışık işler değil mi? Kyoto'da bir imparator. Hükmü yok. Osa- kada bir Sivil Diktatör çocuk. Onun da hükmü yok. İleyasunun oğlu, çocuk Şogun. Onun da hükmü yok. lİeyasu, "Şogunun Babası" olarak memleketin hâkimi! Niçin bu karışıklık? Bu, Japon tabiatının bir neticesi.. İeyasu, bir süre Hideyoşinin oğlunu iyi tu- tuyor. Hattâ onu, parasını iyice sarfetmeye teşvik ediyor. 1614" lerde araları açılıyor. Hide- yoşinin oğlu, Tokugawa idaresinden ne kadar gâyrimemnun varsa, hepsini oOsaka kalesine topluyor. Kale, bir tepenin üstünde. Etrafı, iki hendekle çevrili. Hâlâ, içeriye iki köprü aşıla- rak giriliyor. Kulesinden bütün şehir ve vadi- ayaklar altında. Bina çin stilinde yapılmış. İe- yasu orayı muhasara ediyor. Kale dayanıyor. Bunun üzerine İeyasu bir askerlik hilesine başvuruyor. 1615'in Ocağında barış imzalıyor, Hideyoşinin oğlunu kabul ediyor. Fakat bir şartı vardır: Kalenin hendekleri doldurulacak- tır ve dış burçlar yıkılacaktır. Osaka kalesi, böylece mukavemet gücünü kaybediyor. İeya- su Mayısta yeni bir maraza çıkarmak fırsatını buluyor ve hücum ediyor. Bu sefer kaleyi alması işten değildir. Hi- deyoşinin oğlu intihar ediyor. Taraftarları tes- lim oluyorlar. Japonyada, Komodor Perry'nin gelişine kadar sürecek olan Tokugawa devri açılmıştır. Gelecek yazı: 264 yıllık devamlı barış