Yamato ovasında. Bu yüzden "Yamato kavmi" diye anılıyor. O kavim öteki kavim - devletle- rin üzerinde bir hâkimiyet kuruyor. Her devle- tin kendi rahip - başkanı var. Fakat Yamato kavminin rahip - başkanı bunların başı. Artık öteki kavimler de Yamato kavminin Güneş Tan- rıçasını başlıca tanrı bliyorlar ve ona tapıyor- lar. Böylece Yamato kavminin rahip - başkanı, hem bütün rahip - başkanların üstüne geçiyor, hem de Şinto dininin başrahibi oluyor. Bugünkü japon imparatorluk ailesi, kök itibariyle Yamato kavminin rahip - başkanla- rından geliyor. Japon imparatorunun "Güneşin Oğlu" sayılmasındaki keramet de bundan.. Efsane seven Japonlara bakılırsa Güneş Tanrıçasının torunu, doğruca cennetten Japon- yaya inmiştir. Onun torunu da, ilk japon impa- ratoru olarak tahta oturmuştur. Efsaneyi ya- ratanlar bir de tarih uydurmuşlardır: Milâttan önce 660! Bu, Sekizinci Yüzyılda çin tesiri Ja- ponyaya geldiğinde Japonyayı Çin kadar eski bir devlet olarak göstermek isteyen saray tarih- çilerinin yazdıkları bir tarih - efsanede kayde- dilmektedir. Eserin adı Nihon Şoki. Gerçek ilim adamlarının nazarında bu eser, Dördüncü Yüzyıldan itibaren japon adalarında olup bi- tenleri en doğru şekilde anlatan kıymetli bir tarihtir. Fakat Milâttan öncelere kadar giden kısımları tamamile hayal omahsulüdür. Buna rağmen japon, buna inanmaktan hoşlanıyor. Japonya ikinci Dünya Harbinden mağlüp çıkıp MacArthur'ün prokonsüllüğünü kabul et- tiğinde, amerikalı komutan, İmparator Hirohi- toyu radyoların mikrofonu başına getirecek, ona, Güneşin Oğlu olmadığını bizzat söyletecek- tir. "Ama bu,, japon imparatorluk ailesinin dün- yadaki hiç bir imparatorluk ailesinin sahip bu- lunmadığı kadar eski "şecere ağacı"na sahip ol- ması gerçeğini değiştirmeyecektir. Bugün hiç bir tahtta, kökü Üçüncü veya Dördüncü Yüzyı- la kadar giden bir sülâle yoktur. Üçüncü veya Dördüncü Yüzyıl.. Tam ola- rak belli değil. Bunun sebebi, japon tarihinin çok geç başlamış olması ve başlangıcının efsa- neyle karışmış bulunmasıdır. Japonlar bu efsa- neleri gerçek tarihlerinin uzun süre temeli say- mışlardır ve aşırı milliyetçi kliklerin idaresine geçip emperyalist bir politika takip ettiklerin- de "üstün ırk" iddiasının sahipleri iddialarının delili diye bunları göstermişlerdir. Meselâ efsa- nelerdeki böyle bir iddia, cengâver bir impara- toriçe idaresinde Güney Korenin Japonlar tara- fından fethedildiğidir. Gerçekten de Güney Ko- re Beşinci ve Altıncı Yüzyıllarda bir japon hâ- kimiyeti görmüştür. Ama bunun, Güney Kore* de yaşayan kavimlerin Kuzeyden gelen bir isti- lâ tehlikesine karşı Japonyaya geçmiş akraba kavimlerden istedikleri bir yardımın neticesi ol- 4 ması daha muhtemeldir. Efsane ile tarih bu kadar ileri devrelerde bu kadar kucak kucağa olursa gerçekler ile tefsirleri birbirinden ayır- mak kolay değildir. Bilinen şudur ki, japon devletinin kurulu- şu Yamato kavminin rahip - başkanının öteki rahip . başkanların üstünde bir mevki kazan- masıyla olmuştur. Bu sırada, Kıt'a üzerinde -Asya Kıtası- bazı değişiklikler vuku bulmaktadır. Çinde T'ang Sülâlesi devri, Çinin bu en parlak zamanı baş- lamaktadır. Yedinci ve Sekizinci (Yüzyıllarda dünyanın en büyük, en kuvvetli ve en parlak imparatorluğu Çin imparatorluğudur. Bir ada- ya böyle bir imparatorluk yakın olsun ve ada- nın, ne de olsa iptidai halkı onun tesirinde kal- masın, bu, aklın alacağı bir husus değildir. Ni- tekim Japonya, gözlerini Çine çevirmiştir. Avrupalı için eski Yunan ve Roma neyse, japon için Çin o. Çin, japon medeniyetinin te- melinde yatıyor. Her yeni şey Japonyaya Çin- den gelmiş ve japon, harikulade taklitçiliğiyle onu derhal benimsemiş. Şekline ve ruhuna ka- dar. Japonlar hakkında "Dünyada her şeyin, en iyisinden sonraki ikinci iyisini yapan millet" derler. Bu, asırların ötesinden gelen bir kabi- liyet. Japonyanın Çinle ilk teması, elbette ki T'ang Devrinde değil. Koreden gelen müstevli- ler çin âdetlerinden, eşyalarından bir kısmını getirmişler. Bronz ayna bunlardan biri. Ama asıl, çin tesiri Japonyada Altıncı Yüzyılın orta- sında başlıyor. O sıralarda gelen, Budizm. Bir misyoner Yamato kavmine bu dini getirince, Çin japonların gözlerini çevirdikleri ülke olu- yor. Gerçi Budizmin beşiği, Hindistandır. Fa- kat japonlar için Budizm, oradan geldiği için bir çin dinidir ve yeni dinin saliklerinin, dinle- ri ve budist usuller hakkında daha fazla bir şeyler öğrenmek istediklerinde gittikleri yer Çindir. Japonyanın garip, fakat çok ilginç bir özel- liği var. Memleket yıllarca dışarıya kapalı kalı- yor, kalıyor, kalıyor. Sonra, Budizmi getiren misyonerle Çine veya Komodor Perry ile batı dünyasına, ya da General MacArthur ile De- mokrasiye açılıyor. O zaman sayısız öğrenci Çi- ne, batı âlemine veya demokratik ülkelere ko- şuyor. Orada öğreniyorlar, görüyorlar, anlıyor- lar. Memleketlerine dönüyorlar ye gittikleri yerlerin usullerini tatbike koyuluyorlar. Hem de çok zaman, başarıyla.. Altıncı Yüzyılın sonlarında olan budur. Yüzyılın ortasında Yamato kavmine giren yeni din ile eski din yarım asır kadar çatışıyor. Eski din yeninin değişikliklerine karşı koymaya çalı- şıyor. Fakat budist grup galip geliyor. Kavmin başındaki Veliaht Şotoku reformlara başlıyor. İlk yaptığı, Yedinci Yüzyılın hemen başında-