temden Kore ye Çinden gelmişler. Japon efsa- nelerine bakılırsa yol Formoza ve Ryukyu ada- ları. -Ryukyu Adaları, meşhur Okinawa'nın da bulunduğu, Japonyanın güneyindeki takım a- dalar. Bunu "Riu kiu" diye yazmak da kabil-. Ama, öteki teorinin doğruluk şansı daha fazla. Bir japon, şayanı hayret tarzda bir koreliye veya çinliye benziyor. Ya, bunlar gelmeden önce japon adaların- da kimler varmış? Şimdi, dört büyük adadan müteşekkil ja- pon adalarının en kuzeyindekinde, Hokkaido- da, Hokkaidonun da kuzeyinde, hattâ onun dahi kuzeyindeki küçük adalarda, bu adaların eh uzak bölgelerinde Ainu diye bir kavim yaşıyor. Tahminlere göre bunlar beyaz ırktan o kadar eski tarihlerde ayrılmışlar ki fiziklerinde, bi- zim bildiğimiz Kafkasya tipinin çizgileri 'dahi henüz gelişmemiş. Japon adalarının ilk sakin- leri diye, işte bu kavmin ecdadı biliniyor. Japonyada devlet mefhumu, bronz ve de- mirin japon adalarına gelmesiyle başlıyor. Bun- ları getirenler, Koreden geçen mogol müstevli- ler. At üstünde cengâverler. Kuzey Asya tiple- ri. Bellerinde düz, uzun, demir kılıçları. Yanla- rında, virgül şeklinde oyulmuş yarı kıymetli taşları ve yuvarlak, bronz aynaları. Sonradan, Japonyada güneşin sembolü diye tanınan şekil bu. Zaten Japonyada hangi mabede gitseniz, orada, "imparatorluk otoritesi" diye de bilinen bu üç parçanın mevcut bulunduğunu size söy- lüyorlar: Bir kılıç, oyulmuş mücevher ve bronz ayna.. Bunlar, her mabette var. Moğolların ja- pon adalarına bronz ve demiri MM ta- rih, milâddan sonra Birinci Yüzyıl. Japonyaya İkinci Yüzyılda geçen çinli tacirlerin gördükle- ri manzara ise şu: Kavimler halinde küçük kü- çük devletler. Her biri, bir başrahip veya bir başrahibenin idaresinde. Dinleri, sonradan Şinto adı verilen din. Şinto "tanrıların yolu" demek. Tabiattaki şaşkınlık uyandıran her ha- dise bir tanrı: çok büyük bir ağaç, tuhaf yon- tulmuş bir taş, bir şelâle, şimşek.. Atalar da şaşkınlık verdikleri için, onlar da tanrı. İnsan- ların şaşkınlık duydukları her yer ise, ibadet mahalli. Şinto dininin ibadet mahalleri, türbe- ler. Mabetler, Budizm ile beraber gelmiş. Japon- ya, bir başından Ötekine, onbinlerce Şinto tür- besi ve budist mabetle dolu. Koreden gelenler, gelenler, gelenler.. Bun- lar Japonyanın evvelâ Koreye en yakın taraf- larına yerleşiyorlar, sonra yavaş yavaş, birbir- lerini iterek büyük adanın en iyi yerlerine gidi- yorlar, oradaki yerli halkı idareleri altına alı- yorlar, bugünkü japon neslini yaratmaya başlı- yorlar. Dalgalar bir kaç asır devam ediyor. İ- kinci asır, üçüncü asır geçiyor. Adadaki siyasi manzara hep aynı: Küçük kavim - devletler. Başlarında bir başrahip veya başrahibe. Bun- lardan bir tanesi, şimdi Kyoto'nun bulunduğ Bugünkü Japonya, eski ile yeninin yanyana, kucak kucağa yaşadığı bir memlekettir. yeni ruh, belki de başka hiç bir yerde böylesine kucak kucağa değildir. Japon atıştığı özel hayat ve kıyafet içinde, fakat kafasında daima yeni fikirlerle rahat ediyor, mesut oluyor Bu tarihin uzun yıllarından beri böyle Eski şekillerle