rada, birçok ek tesis hizmete açıl- mış ve fiilen çalışmaya başlamıştır. Projenin finansman çalışmaları da, Üçüncü İnönü Hükümeti zama- nında tamamlanmış, pişirilip kota- rılarak, IV. Koalisyon Hükümetine verilmiştir. , Projelerin gerçekleşmesinde AP İktidarının kayda değer herhangi bir icraatı olmadığı halde, nedense Demirel, başarıyı Okendine malet- meye çalışmıştır. Daha Başbakan Yardımcısı iken oMecliste yaptığı bir konuşmada, projenin finansman nnı İV. Koalisyon Hükümetinin sağladığını ileri süren Demirel, İnö- nü Hükümetleri zamanında başa- rılan işlerden söz etmemeğe azami dikkat ve gayreti göstermiştir. Oysa, altında Başbakan Demire- lin imzasının da bulunduğu 30 Ka- sım 1965 tarihli Bakanlar Kurulu kararına ilişik 1966 (Programında belirtilen bir husus, birkaç ay zar- fında bir baraja sahip olunamaya- cağını göstermektedir. o Programın 135. sayfasında, oElektrik Sektörü bölümünde şöyle denilmektedir: "Enerji üretimine ( elverişli termik ve hidrolik kaynakların etüd safha- sından işletme safhasına kadar olan gerçekleşme süreleri 8-10 yıldır. İn- şaata başlayıp bitirilişe kadar ge- çen müddet ise, en az 5 yılı bulmak- tadır." Görülmektedir ki, bu ibare De- mireli ve "eserlere katılan yeni e- serler" diye şişinmeyi marifet sa- n AP borazanı gazeteleri açıkça yalanlamaktadır. Temel atmada keramet vardır! Kısmi senato seçimlerinden he- men sonra süratle temel atma faaliyetine girişen Süleyman Demi- relin Kebandan önceki işi, geçtiği- miz haftanın sonunda Cumartesi günü Konyada, "Krom, Magnezi ve Ateş tuğlası Fabrikası'nın ni atmak oldu. Eski devirleri hatır- latan şaşaalı temel atma töreninde açış konuşmasını yapan Demirel, bir an sustuktan sonra, sözlerine şöyle devam etti: "— Bu fabrikanın işletmeye açıl- masıyla Konyaya yılda 10 milyon li- ra kalacaktır. Devâsâ bir tesis ol- mamakla beraber, güzel bir tesis- tir. 3l Marttan bu yana seçim ya- sakları bu tesisin temelini atma- mıza mâni oldu. Bir yılın 140 günü seçim Oo yasaklarıyla (ogeçmektedir. 365'den 140'ı çıkarırsanız, geriye çok gün kalmaz. Seçim yasakları içinde yapamadığımızı çok e zaman- da a mecburuz mirel, ertesi gün sözlerimi ga- zetelerde okuyacak sade vatandaş- 18 Haziran 1966 Suudi Arabistan olsak, ne olur ?" Nurculuğun idealleri gerçekleştiği zaman Türkiye, başkenti Mekke olan büyük bir islâm devletinin parçası haline gelecek, bu devlette hâkimiyet arapların elinde bulunacak, türklerle kültler cengaver ro- lü oynayacaklardır. Bu ideallerin Kürt Sait tarafından yazılmış çe- şitli risale ve kitaplarda ifade edildiği Yargıtayın ilamıyla bir defa da- ha gözler önüne' serilmiştir. Ama, böyle bir tehlike karşısında bazı gözlerin ne kadar kapalı Bulunduğu. farketmek için bu ilam şart değildi. Daha son senato seçimlerinin hemen arefesinde AP Milletvekili Tekin Erer AP organı Son Havadiste "Canım, yobazlık var, yobazlık var diyorlar. Diyelim ki, irtica aldı yürüdü. Ne olacak? Nihayet Suudi Arabistan gibi bir dev- let olacağız. Nesi var, Suudi Arabistanın Gül gibi memleket.." diye yazmıyor muydu? Bu "gül gibi memleket"in hangi fikri seviyede bulunduğu, Ak lahtan, bugünlerde ortaya çıkmıştır. Medinenin İslâm Üniversitesi- nin Rektör Yardımcısı, şeyh Abdülaziz bin Baz güneşin değil de dün- yanın döndüğünü söyleyenlerin katlinin vacip olduğunu ilan eylemiş- tir. Şeyh hazretleri aklı başında herkesin güneşin yürüdüğünü, doğ- duğunu ve battığını gördüğünü, hal böyle iken bunun aksini iddia et- menin kâfirlik olduğunu bir Suudi Arabistan gazetesine yazmış- tir. Ne var ki, Şeyh hazretlerinin kendisi tamamile kördür. Ama bu körlüğü, onun Suudi Arabistan Sarayı nezdinde mutena bir mevki işgal etmesine mani değildir. Şeyh Abdülaziz bin Baz Dün- ya İslam Birliğinin bir üyesidir ve Kral Faysalın destekleyicilerinden biridir. Şeyh hazretleri görüşlerini bildirirken insanları, ne kadar geç kaimmiş olursa olsun uyarmanın fazilet olduğunu da söylemektedir. Fazıl şeyh, dünyanın döndüğünü ileri süren salaklara o hışımla sormaktadır: Eğer dünya dönseydi, hiç şehirler, dağlar, nehirler ve denizler sabit kalabilir miydi? Öyle ya, sular o zaman dökülmez miydi? Bu iddialar bir deli tarafından değil, Tekin Ererin gıpta ettiği "gül gibi memlekef'in muteber ilim adamı tarafından ortaya atıl- maktadır. Galileden üç asır sonra.. Şeyh Abdülaziz bin Baz da kör, Galile de ömrünün sonunda kör- Ama, ne fark! Kara ile akın farkı.. Demirelle İsmet Paşanın farkı.. Allahtan ki, Türkiye yolunu bundan kırk yıl önce seçmiştir ve bunu değiştirmek artık kimsenin, sandıktan çıkmış değil, zembille inmiş olsa haddi bulunmamaktadır. ların, projenin AP İktidarının eseri olduğuna inanmaları için, konuşma tarzına bilhassa dikkat ve itina gös- teriyordu. İşte bir seçimi daha ka- zanmış, kendi ifadesiyle, "sandıktan çıkmıştı". Lideri bulunduğu AP'ye oy veren vatandaşlara (o çalıştığını gösterebilmek, onlara lâyık olduğu- nu ispat etmek hakkı değil miydi? Demirel, topluluğu şöyle bir süz- dükten sonra, büyük bir fütursuz- lukla: "— Bu temel, ilk temelimizdir!" dedi. Sonra da e rak, şu müjdeyi ve — Daha ve fabrika açaca- ç yanlara aça- Bız!" Böylece Demirel, "Krom, Magne- zi ve Ateş tuğlası Fabrikası'nın te- meline ilk harçla birlikte bir de koskoca kırat damgası yapıştırmış oluyordu., Bundan onyedi ay kadar önce, 1965'in Şubat ayı (o başlarında bir gün Senatoda cereyan eden bir ola- yı hatırlayanlar, Demirelin projeye sahip çıkışma sadece güldüler. Zira o gün, Senatoda Üçüncü İnönü Hü- kümetinin Sanayi Bakanlığı bütçesi görüşülürken, AP Grupu adına ko- nuşan İstanbul senatörü Şevket Ak- yürek, açıkgöz Demireli tekzip eder- cesing şöyle demişti: — 63 milyon lira sarfiyla bir 'Krom, Magnezi ve Ateş tuğlası Fabrikası' kurulmasına karar veri- liyor. İki ay öncesine kadar fabrika- nın sinter fırınlarının Eskişehirde, imalât kısmının da Filyosta kurul- ması uygun görülüyor. Fakat ani- den, fabrikanın yeri (değiştiriliyor ve Konyada kurulmasına karar ve- riliyor. Sebep de, büyük dolamit ve magnezit yataklarının Konyada tes- pit edilmesiymiş! Konyadan dola- 13