SİNEMA AKİS Duygu Sağıroğlunun “Ben Öldükçe Yaşarım”, Halit Refiğin “Haremde Dört Kadın”, Nejat Saydamın “Buz. r Çözülmeden”i, Erdoğan Tokat lının “Son a ı, Ertem Eğik mezin “Sürtük”üdür. değişen sadece ödül sayı- sıyla büyük jürinin e Her iki değişiklik de bir artırma şeklin- de ortaya çıkmıştır. Antalyadan Be- lediyeyi temsil etmek üzere üç kişi- ve, “Türk Film Prodüktörleri Cemi, yeti”nin sinemanın çeşitli kolların- dan seçtiği yarım düzineden fazla a katılmaktadır. Jürideki ye- nilik, yabancı üyelerdir. Bunlardan altısı Birleşik Amerika, railin basın ataşeleridir. Ancak, An- talya Film Festivali uluslararası bir festival olmadığına göre bu ya- bancı ataşelerin ne işe yarıyacağı merak edilmektedir. Jürinin aşağı - vukarı üçte birini meydana getire- cek Kadar kalabalık olan bu yaban- cı ataşelerin sinemadan anlayıp an- lamadıkları bir yana, herhalde türk sinemasını hiç: bilmedikleri ve yer: li filmleri hangi ölçülere göre de- gerlendirecekleri ve bu “ölçülerin yerli filmler için ne'dereceye kadar geçer olduğu sorulabilir. Sinemacıların bildirisi Antalya Festivalinin geçen yılki mâcerası, bu festivali başından- beri desteklemiş olan bazı sinema» cıların bile “gözünü - açmış olacak ki, festival başlarken yayımladıkla- rı bir bildiride bu yılki festivalin geçen agrim daha da za- rarlhı bir kılığa büründüğünü ileri sürmüşlerdir. 17 yönetmen, 26 o yuncu, 3 senaryocu, 9 görüntü yö- netmeni, İl sinema yazarı, 19 sine- ma teknisyeni ve bunları destekli- yen 20 aydının imzasını taşıyan bil diride Antalya Film Festivalinin s0- nuçları bakımından türk sineması için çok zararlı olmağa başladığı yargısına varıldı sonra bunün nedenleri açıklanmakta, bu durum- da rızaları dışında festivale soku- lan filmlerden Telif Hakları Kanu- nuna göre imzalarını çektikleri be- lirtilmektedir. Festivale katılan film lerde çalışan yönetmen, oyuncu, gö- rüntü yönetmeni ve sinema teknis- venlerinden çoğunun bildiride im- 7â$1 bulunduğuna, jüri üyelerinden olan Sine-İş sendikası da bildiriyi imzalayıp jüriden çekildiğine göre, Antalya Film Festivali daha şimdi- den geçen yılki gibi bir festival fes- tvali olma yoluna girmiştir. Ankara festivali Genç ve yakışıklı adam: — Jüri en isabetli kararları al mağa çalıştı” dedikten sonra sonuç- ları açıkladığı vakit seyircilerin al kışlarıyla karşılâşınca, adamakıllı şaşırdı. Genç ve vakışıklı adam, An- kara İkinci Uluslararası Kısa Film- ler; Festivalinin jüri başkanı Roger Vadim'di. Vadim, Cannes'dan Vene- diğe kadar irili ufaklı bütün festi- vallerde jüri kırarlarının alkışlan- ması vanında bir o kadar, hattâ ba- i Bu konuda Cumhuriyet Devrinde yayınlanan ilk eser SAVCI Yılmaz Akıncı ve AVUKAT Tahsin Atakan'ın Mevzuatta KABAHAT FİİLLERİ ve USUL HÜKÜMLERİ adlı kitap satışa arzedilmiştir. Hâkim, savcı, avukat, idareci, yüksek tahsilde ceza 'hukuku okuyan herkesin ve halkın hergün karşılaştığı hadiseleri açiklıyan izahlı, notlu, içtihatlı müracaat kitabı. 350 sayfa 15 liradır. Genel dağıtım ve-isteme: Minnetoğlu Kitapevi Cağaloğlu — İstanbul (AKİS — 166) | zan daha da fazla yuha ve ıslıkla karşılanmasına alışık olduğundan, seyircilerin bu tutumunu bayağı ya- dırgadı. Nitekim sözlerini: “— Bu gibi kararlar genellikle yuhalanır diye korkuyordum, çok teşekkür ederim” diye tamamladı. Aslında yuha ve ıslık değilse bile jüri karârının epey söz götürür bir yanı vardı: Birincilik ödülünün ni- ye paylaştırıldığı, hele bunun sovyet yönetmen Mihail Buoginin “İkisi” adlı filminin vanına kanadalı yönet- men Jean - Claude Labrecgue'in “60 Bisiklet” adlı filmi takılarak niye yapıldığı kolay kolay anlaşılmıyor du. Buoginin yarım saati aşan fil mi küçük çapta bir şaheserdi. Bir vandan sirkte bale yapan, bir yan- dan da sağır ve dilsizlerin tiyatro- sunda ışıkçı olarak çalışan sağır ve dilsiz genç bir Kızla bir konservatu- var öğrencisi arasındaki aşkı çok sade, yalın, dokunaklı olmasına rağ men melodrama kaçmıyan bir de- vişle anlatıyordu. Labrecgue'in, Ko- nadann Büyük Göller çevresindeki bisiklet yarışını anlatan filmi renk- li ve güzel görüntülerle süslenmiş olmakla birlikte, herhalde sıralama: da ilk üç filmin en sonunda yer & labilecek bir filmdi. Labrecgue'in filmini seyrederken insan Shaw'ın sözlerini bir kere daha hatırlamak- tan kendini alamıyordu: “Bisiklet- teki adam dünyanın en iyimser in- sanıdır: Bisikletin kendini taşıdığı- nı sanır, oysa kendisi bisikleti ta- şır”. “60 Bisiklet”teki bisikletçiler- den hiç birinin böyle bir iyimser- liğe ARMNaD3 imkân yoktu. Çün- Kü 2400 kilometrelik yolu yutmak için insanüstü bir çaba sarfediyor- lardı. Labrecgue de bu çabanın ağır- lığını elden geldiği kadar seyircisi- ne duyuruyordu. Festivalin ikinci ödülünü kaza- nan isveçli yönetmenin “Johan Ek- berg”i yaşlılara mahsus bir pansi- yonda her gün ölümü bekliyen in- n dramını sade görüntülerle velirlelik çalışıyor, ama araya sıkiş- tırdığı soyut görüntüler bu sade- likle çelişiyordu. Gerçekte “İkisi” nin yanında yer alması gereken film, festivalin üçüncü, ödülünü ka zanan Bulgar filmi argaritka” idi. Bu renkli, 6 dakikalık canlı- MEM Hacviski maka- sa, silindire, dinamite boyun eğ- meyen bir papatyanın kendisini gö- rünce en u küçücük bir 'kıza nasıl-teslim aldiğim çok tatlı bir şekilde dile getiriyordu. 4 4 Haziran 1966