azı kimseler sık sık seçim yapılmasından şikâyetçi» ler. Bunlar seçimlerde ev ev, köy köy dolaşan kişi- bunlar yerlerinde ilgilenen, gerçekte nemelâzımcı, sandık başına gidip oy kullanmayı bile külfet sayan ve hiçbir şey verme- den çok şey istiyenlerdir. Bunlar, düşünmekten bile kaçanlardır. Oysa ki 10 Ekim 1965 genel seçimler kampanyasından sonra 5 Haziran 1966 kısmi Senato seçim kampanyası, bu seçim kampanyaları arasın- daki farkı değerlendirebildiğimiz takdirde, bir alârm işareti niteliğindedir ve-memleketin geleceği yönün- den büyük önem taşır. i Kısmi Senato seçimleri, yalnızca bugünkü İkti- darın icraatının veya icraatsızlığının bir nevi refe- randuma tâbi tutulması anlamında ele alınmamalı- dır. Hiç şüphe yok Ki, bu seçimlerde iktidar partisi- nin alacağı oylarda bir düşüş, iktidar partisi için en iyi bir ders, bir lüzumlu uyarma olacaktır. Ama, asıl üzerinde durulacak şey, bence, 5 Haziran 1966 seçim kampanyasının, yedi aylık kısa bir süre içinde memleketin nasıl bir ortama sürüklenmiş olduğunu göstermesidir. Geçen kampanyada gittiğim köylerde, köylü yurttaş, misafirleriyle hep, Türkiyenin ekonomik bü- vük sorunlarını konuşuyor, inansa da inanmasa da, bir toprak reformunun, bir petrol dâvasının nedenle- rini bilmek istiyor, politikacıyı, adayı bu sorunlar üzerinde bile terletecek soruları buluyordu. Yine ge- çen kampanyada Kayseri ve civarında, Antepte, Ada- nada yaptığım gezilerde plânlı kalkınmaya inanma yan tek bir kimse ile karşılaşı tum. Plân, 1966 Türkiyesinin aç ve çıplak adamına bile âdeta bir umut kaynağı olmuştu. Hiç unutmam, 10 Ekim seçimlerinden bir-iki ay önce, Marmara kıyılarımda ışıksız bir köye uğramış- tık, Arkadaşlardan biri, kahvede toplanan köylülere, “Yolunuz yok ys diye sordu. Hep b n, “Yok, ama Plânda var, İki yıla kalmaz olacak” dedi- ler. Öylesine vene ir ki, yola kavuşunca turis- tik bir köy olacaklarını hesaplıyor, projeler kuruyor, motörle arada bir köylerine uğrayan misafirleri köy- si ısındırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. 0 Ekim 1965 genel seçimlerine giderken köy, ya- tiye şehirleri için hazırlanmış yaka ve kol kenarları, etekleri biye ile çevrilmiş emprime keten elbiselere gelince, bunları yazın, sabahtan ak- i | Köyde ” günlerine götürüyordu. Bir yaz gü- nünde, böyle şık bir etolün çıplak omuzları ısıtacağı ise m ktı Defilenin bir başka süksesi de rma yönelmişti. Ekonomik sıkıntıyı, bir bütün olarak, bütün ağırlığıyla duyuyor, çareleri arıyanları merak- la dinliyordu. Toprak reformu, <alkınma, plân, tabii kaynaklar gibi kelimeleri demokrasi, anayasa, randum kelimelerini öğrendiği gibi öğrenmeye yönel- mişti, Gerçi şüpheciydi, Özellikle reformlardan kor- kuyor ve kendisine, geleneklerine daha uygun düşen vaitlerde bulunan, mücizelerle sıkmtılarını yenmeyi vaadeden politikacılara ister istemez yaklaşıyordu ama, onlar bile, başka yollardan da olsâ, m do. laşıp, en ekonomik sorunları etrafında du. ruyorla 3 Helim 1966 Senato seçimlerine giderken köyü yarına değil, düne dönmüş olarak buldum, Köv ar- tk, memleketin büyük ekonomik sorunlarını, tüm olarak, kendi omuzlarında hissetmiyor, Artık bir plân yok, kendi yolu var, kendi ışığı, kendi derdi var. Politikacı ile pazarlık edecek ve bunları oylarıy- la satın alacak. Hangi parti dindardır, hangisi değil ( dir, hangisi kuran kurslarına müsaade etmiştir, hangisi etmemiştir, köylü onu soruyor. Daha dün kurşunlanan işçilerin dâvasını unutmuş, yirmi yıl ön- ce jandarmadan yediği dayağın hesabını soruyor. Dü- ne dönmüş. Yarın için bir merakı var: “Komünizm nedir?” diye soruyor, Yedi av içinde öğrendiği veni kelime, bu: Komünizm! Türkiyenin bütün ekonomik ve sosyal sorunları sallantıda dururken, vatandaşın ortaya çıkıp, politi- kacıdan “Kuran kurslarma müsaade edecek m etmiyecek misin?” diye hesap sorması ve politikacı- nın da dinsiz ve komünist olmadığını ispata kendisi. ni mecbur hissetmesi gerçekten acıdır. Ama bu, ne yazık ki, 1966 seçim kampanyasının işlenen başlıca ve hemen hemen tek temel konusu olmuştur. Bir veba gibi sözü edilen ve AP tarafından ortaya atılan “ko- münizm” kelimesinin bu kdaar merak uyandırması ise alârm zilinin ta kendisidir, Kuran kursu köyü kalkındıramaz. 1966 seçim kampanyasında pek çok Nitikacı, seçmenine işte bu gerçeği söyleme cesare- tini kaybetmiştir. Tehlike de bundan doğmaktadır. z Haziran seçim kampanyası hastalığın teşhisi" müdahaleye imkân verebilirse, ger- çek "bir kazanç olacaktır, Jale CANDAN ğ şilondan vapılmış oldu. “Eteklere uçuşan bu elbiseler içinde genç mankenler âdeta birer rüyaya ben- “çadır elbiseler” ve semai kadar her verde giymek müm- zemişlerdi. ündü. HERKES Köy elbiseleri, akşam elbiseleri İstanbul Butik erkeklere de bir ve dans elbiseleri ında yan sürpriz hazırlamış, Onları kürk lâzım olan kıyafetler, keten döpi- masrafından kurtarmışu. Bundan ves ve tayyörler, keten takımlar, el- böyle şifondan bir etol, bir kürk etolden, hiç şüphe yok ki, çok daha sözde olacaktı, o İstanbul Butiğin, dört renk şifonun büzülüp yanya- li getirilmesiyle meydana (o çıkan çtolü yuvarlak uçluydu ve 1966 yılı- nın pratik ve dinamik nma tü- rihten bir yaprak riyor, seyircileri eskinin. romantik bise - pardösü ta ı ve atik-te- tik, temiz dikişli ufak keten elbise- ler ayrıca alkıs topladı. Beyaz klo- ke pikeden yapılmış bir pardösü ve ipek fular tayyörler, çalışan kadı- nın, yazı şehirde geçiren kadının, her çeşit sosyal havatı olan kadı- run ihtiyaçlarını karşılıvabilecek ni- telikteydi. 4 Haziran 1966 2 “a