intibama kapıldı. Hele Komutanla- rın, eski mesleğine gösterdikleri tep- ki hiç gözünden kaçmamıştı. Bunun üzerine. Demirelde bir hareket gö- rüldü; Uzmanların konuşmalarına müdahale etmeye (başladı. İlgisiz sorular soruyor veya lâfı bir uzma- nın ağzından kapıp kendisi devam ediyordu. Bu arada uzmanlara, Tür- kiyedeki teknik okulların sayısını, öğrenci miktarını, mümeyyizler hu- zurunda kerrat ocetvelinden imti- han eden bir öğretmen edasıyla sor- du. Sinirleri gerilen uzmanların so- ruyu cevapsız bırakmaları üzerine, Başbakan cevabı yine kendisi ver- di. Bir rakam söyledi. Tabii, mü- meyyiz durumunda bulunan Sunay ve Komutanlar, Demirelin “Bakın, ben ne bilgiliyim!” edasıyla söyle. diği rakamı o anda kontrol imkâ- nına sahip değildiler, Demirel, der- sini iyi çalışmış bir öğrenci gibi bil- gi teşhiri yaparken, uzmanların ü&- çıklamaları gittikçe kısaliyor ve is- teksizleşiyordu. Ömer Faruk Erdem, idari ve hu- kuki uygulamayı anlatmaya başladı. Bu arada gecekondu meselesine de- öindi. Bu defa Sunay ilgilendi ve şövle dedi: “— Bu gecekondu meselesi haki- katen çok mühimdir. Benim bir vâ- verim vardı, benden birgün saç iste- di, verdik, Tekrar istedi. Sonra öğ- rendim ki, gecekondu yapıyormuş. Bir adam gönderdim ,baksın diye. Adam geldi, “aman efendim' dedi, 'ne gecekondusu? Herif kaç oda vaptırmış, kaç oda!.. Cendereden kurtulma çabaları Uzmanlar, açıklamalarını, karar- laştırdıklarından daha kısa Za manda sona erdirdiler. Bunun üze rine Demirel'söze girişti ve tam birbuçuk saat konuştu. Neler anlat- madı, neler!.. Bir ara ihracattan bahsederken, Yugoslavyanın ihraca- tnın Türkiyeninkinin on misli oldü- ğunu söyledi. “Gerçekte iki misli bi- le değildir. Durumu bilmeyen Su- nay ve Komutanlar, Demireli ilgiy- le 'dinliyorlardı. Başbakan biraz kâ- rışıkça olan bü konuşmasında bir ara şöyle dedi: — 1965 yılı kalkınma hızı yüzde 49'dür. Fakat . ka a hızı tam bir gösterge değildir. Bunun önemi yoktur. İstihdam meselesini çözüm- lemediğimiz takdirde vatandaşı tat- min etmemiş olacağız. Kalkınma hı- zından çok, istihdama önem verme- miz lâzımdır,” İşte Demirelin zaman zaman müthiş plân taraftarı göründüğü ko- nuşmasının özü buydu: Plânın vaz geçilmez bir unsuru olan kalkınma hızı yerine :sadece vatandaşı mem- nun etmeyi hedef alan bir istihdam politikası!.. Bunun; 'bir sürü plânsız şeker fabrikası ve baraj inşa ede- rek Türkiyeyi kalkındıracağını Ssa- nan Menderesin ekonomik uygula- masından farkı nedir? Sunay ve Ko- mutanlar, Başbakanın konuşması- nın dağınıklığı içinde bu soruya belki de takılmadılar, Hattâ Cum- burbaşkani, uzlaştırıcı bir tawr ta- kındı ve Plâncılara: “— Sizler Hükümetin kurmayla- rısınız. Askerlikte generaller her Za- man kurmayların dediğini yapmaz- lar. Generallerin de bir bildiği var- dır. Gönerallere hemen ' kızmayınız. Hedefe hızlı koşanın soluğu' kesilir. Dört saatlik bir hedefe askerini bir saatte gölüren general savaşı kaza- naraaz. Askerleri çatlatır, değil mi? Dört saatlik yolu taksim etmeli; on e Gitmeli, bir saat istirahat et- Sunay herhalde, “bir saat gidip, on dakika dinlenmeli” demek isti- yordu. Toplantı bu hava içinde dağıldı. Dertlerini istedikleri gibi anlatama- mış olan Plâncılar, buruk şekilde ayrıldılar. En şaşkın ayrılanlar ise, âni çağrıldıkları toplantıya ne olup bittiğini bilmeden: gelip, Başbakan- larının âdeta imtihan verdiğini gö- ren Bakanlar oldu. o Toplantıdan sonra gazetecilere, “toplantının ma- hiyetini gerçi geldiklerini, Kuv- vet Komutanlarının da toplantıya katıl dan Çankayaya gelince haberdar olduklarını” söylediler. Bu toplantıda plânsever görünen Demirel, ertesi günü hemen Plânla- maya gitti ve uzmanlarla toplantı yaptı. Çankayadaki tesirli töplantı- dan sonra Pi 5sterdiği bu ilgide samimi miydi, değil miy- di? Bu husus şiddetli oşüphelerle çoktan kararmıştır. Demirelin ger- sek tutumu Haziran ayında Yyapıl- ası zorunlu olan ikinci beş yulık Plânla ilgili Yüksek Plânlama Ku- Gincelkir. dış AÇIKLAMA i “Akis” Dergisinin 623. sayısında ve 16. e üreme verdiğim konfe- ran” ile ber yanlış yazılmış» tır. Gerçek iledini İki saat süren konuşmamda özet olarak şu nokta- pe dokundum: ) Türkiyeyi tehdit eden kuv- le gericilik (Şeriatçilik), Bük gecilik ve komünizmdir. Her üç ha- rekette, misakı milli bütünlüğümü- zü parçalama noktasında birleşmek- tedir. 2) CHP Hükümetleri 1946 yılı- na kadar sayısı 20'yi geçen G Komünist Partisi tevkifleri. yapmış- tır. İktidarı boyunca Komünist par- tisine yüz vermemiştir. CHP, AP, bir Parti hariç bütün siyasi. par- tiler, Türk silâblı kuvvetleri ve ew rimini kansız yapan ve kazanan Türk İşçileri, komünizmin karşisin- daki en sağlam teminattır. 3) 1924'ten bu yana TKP içinde ki bölünmeler (Bazı belgelerin o- kunması). Bunu yaparken, günü- müzde ne bir neşir organının, ne bir teşekkülün, siyasi partinin, veya şa hısların hiç birinin ismi anılmamış- tır. 4) Kızıl Rus Emparyalizmine Çü- tılmıştır. Klasik emperyalizme çatıl- todlarının sö miştir. Yapılacak işin kiye sanayileşmesinin (ge eş si, eğitim halli olduğu ifade edilmiştir. va nefret ettiğim anla ladığımız sistem, rejimlerin en 47 kötüsü olan demokrasidir.” ti Aclan 4 Haziran 1966