AKİS te söylüyordu. Dinleyiciler o arasın- da Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve eşi de vardı. Leman Karaosmanoğ- lu artık hayatından memnun görü- nüyor. Bn. Karasapan ile neşeli ne- şeli konuşuyordu. Bir yanında da Vedat Refioğlu oturuyordu. Yakup Kadri Karaosmanoğlunu görenler, birbirlerine, "Acaba AP'den senatör olacak m1?" diye soruyorlardı. Gali- ba ramak kalmış! Bonjour Tristesse! Ressam Fadime Baltacıoğlu, geç- tiğimiz hafta, Halkevleri oOGenel Merkezinde bir resim sergisi açtı. Sergi, AP'li Bakanlar (o tarafından çok ilgi gördü. Güzel ressam ile bir- likte çekilen poz poz resimleri gaze- telerde arz-ı endam ettiler. Genç o ressamın ilgi uyandıran tablolarından biri "Hüzünlü Kadın- lar" adını taşıyordu. Bu tablonun önünde bir buket verilirken orta- ya çıkan canlı tabloya, da seyirciler "Bonjour Tristesse" adını koydular. Sonra da sergiyi bırakıp ressamı seyretmeğe koyuldular. Eh, yavaş yava İktidarlarının ilk günlerinde tiyat- rolarda, operalarda hiç görün- meyen AP'li politikacıların o sanat sevgileri yavaş yavaş gelişiyor gi- bi. Başbakan Demirel "Kireçli Bah- çe"nin dışına çıkamadı ama, öteki Bakanlar operalarda sık sik görü- nüyorlar. Geçirdiğimiz hafta Suna Koradın söylediği Traviata opera- sında da AP'li Bakanlardan büyük bir grup vardı. İçişleri Bakanı Fa- ruk Sükan, Devlet Bakanı Cihat Bil gehan, Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Cağlayangil, eski (o Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, Hava Kuwvet- leri Komutanı Orgeneral İrfan Tan- sel ve eşiyle Operanın politik bir gö- rünüşü vardı. Faruk Sükan ve Ci- hat Bilgehan, Demirel Kabinesinin değişmez Bakanlarından O sayılıyor- lar. Koltuklarında rahat oturdukla- rı için operada da rahat görünüyor- lardı. Fakat öteki Bakanlar biraz rahatsızlar. Operaya, tiyatroya gi- decek vakit bulamıyor, evlerde, Ba- kanlık oyununun son perdesini bek- liyorlar. Bakalım, imzasız istifa mektupları ne sonuç verecek. "Happy End" mi, yoksa dram mı!.. Ultra - modern nikâh İstanbul sosyetesi yeni bir evliliği kutlamağa hazırlanıyor. o Ömer Tektaş ile Ferhunde ve Natuk Bir- kanın kızları Ayşe Birkan evleniyor- lar. Gençler, İstanbulun güzel de- korundan hoşlanmamışlar. Cenev- 16 Nisan 1966 rede nikâhlanacaklarmış. "Bu da nesi?" demeyin. İstanbulda evlen- seler bütün dostları, akrabaları ça- ğırmak gerekecek, klâsik bir tören yapılacak. Halbuki onlar modem, hattâ ultra-modern bir şekilde ev- Şakir Kesebir öldü Kaymakamlıktan mektupçu- uğa, mülkiye müfettişliğin- den valiliğe kadar çeşitli gö- revlerde bulunmuş, milletve- kili ve Bakan olarak memle- kete yıllarca hizmet etmiş, muhtelif (o sanayi tesislerinin kurulmasında emeği geçmiş olan Şakir Kesebir, geçtiğimiz hafta Çarşamba günü hayata gözlerini yumdu 1889'da Yugoslavyanın Köp- rülü kasabasında doğmuş o- lan Şakir Kesebir, 1910'da Mülkiye Mektebini bitirmiş- in biri Dünya Savaşından ebusan (Meclisine Gelibolu milletvekili seçilmiş, Müd. dafaai H Hu- i olarak mücadeleye (o katılmış, Mudanya Mütarekesinden sonra Trakya Valiliğine geti- rilmiştir. Lozan Andlaşmasın- dan sonra valilikten ayrılmış, onaltı yıl TBMM'de bulunduk- tan sonra 1939'da siyasi hayat- tan çekilmiştir. İkinci Dünya Savaşından sonraki onbeş yıl içinde Türkiye Kredi Banka- sı, Türkiye Genel Sigorta, İs- tanbul Porselen Sanayii Ano- nim Şirketlerinin kurulup ge- liştirilmesine çalışmıştır. Öm- rü çeşitli görevlerle yüklü geçen Kesebir, son yıllarda iş hayatından tamamen ayrılmış bulunuyordu. Şakir Kesebir, o ölümüne kadar CHP'nin sâdık, vefalı bir üyesi olarak kalmış, ger- çekten adı rahmetle anılacak bir insandır. lenmek istiyorlarmış. Onun için de İstanbulu torbaya sokup Cenevrede nikâhlanmağa İN ir vermişler Sos yete bu, lâf değ Hava meselesi Sosyetenin güzel (kadınlarından Serra Yazıcı Londradan döndü. Kızı Ayşe Kıcımanın yanında oge- çen günlerden çok memnun. Dö- nüşte Parise uğramış, oğlu Memiş TÜLİDEN HABERLER Apaydını da görmüş, evlât hasreti iyice dinmiş. Şimdi de İstanbulda bıraktığı dostlarıyla başka hasretle- rini dindiriyor. Serra Yazıcı, Avru- pa yolculuklarından her zaman "Pa- ris havası"'nda dönerdi. Bu sefer "Londra havası"nda döndü. Galiba Paris modasından hoşlanmamış. Mamafih, etekleri iyice kısalmıs. Huy canın altındadır Faize ve Sevim Modaevi, ilkbahar defilelerini Avrupa ( güzellerinin sırtında göstermeğe başladı. İstan- buldan sonra İzmire de giden man- kenler üzerine tartışmalar yapılı- yor. Türk mankenleri daha çok be- genenler var. Faize ve Sevim kar- deşlerin, modellerini takdim tarzla- rı da bu sefer bazı yorumlara yol açtı. Modellerden birinin adı "Yıl- dızların altında". Bunu meşhur "Yıldızların altında.." şarkısını söy- liyerek takdim etmişler. İzmirde Büyük Efes salonlarında (yapılan defilede ise Sevim Baban esprileriy- le âdeta bir atraksiyon yapmış. "Can çıksa da huy çıkmaz" diye bir söz vardır, hani. Sevim Baban da zaman zaman aktristik yıllarına ge- ridönüyor, rol yapmaktan geri kal- mıyor. (AKİS - 109) 29