YURTTA OLUP BİTENLER rikalı uzmana hazırlattırılan meş- hur Petrol Kanununda değişiklik yapılması için Topaloğlunun izle- diği mücadeleye devam edip etmi- yeceği sorulduğu zaman: Meseleyi iyi takip edeme- dim. İneeleyeseğimi Ben bu işlere girmek istemem. Fakat gireceğiz tabii... Türkiye, petrol meselesinde ölüm - kalım noktasına gelmiş de- ğildir. Amerikan şirketleri Venezu- ellaya yılda 1 milyar dolar kazan- dırıyor. İspanya ise turizmden mil- yarlar kazanıyor. Biz de oturmuş, petrol diye biribirimizi yiyoruz" diyen Gülez, geçtiğimiz hafta için- de verdiği demeçlerle petrol mese- lesini tekrar günün konusu haline getirdi. Daha doğrusu, konu, Ulus Gazetesi fıkra yazarı Fikret Ekinci- nin gayreti sonucu gün ışığına çık- tı. Gazetedeki köşesinde Pipe-line konusunu ele alan Ekinci birgün, TPAO yeni Genel Müdürü Turgut Gülez tarafından telefonda arandı. aile Ekinciye: Buyurun, hem beraber ye- mek yer, hem de bu konuyu konu- şuruz" dedi. Ekincinin cevabı Şu oldu: "— Siz Gülez daveti kabul etti ve yanın- da, kimliği bilinmeyen bir vatan- daşla, Bulvar Palasta, Ekinciye ye- meğe geldi. Ancak Gülez, yemek- ten hiç de memnun bir yüzle ayrıl- madı. TPAO'nun başına getirildiği gün- denberi, şaşılacak bir tutumla, AO Genel Müdürlüğünün işleriy- le uğraşacağı yerde, "Koka - Kolacı- lık günleri"nin hatıralarını yaşama- ğa çalışan ve Türkiyenin petrol meselesini bir tarafa bırakıp, yerli ve yabancı özel sektör çevrelerinin çok hoşlandıkları tâbirle, "sermaye piyasasının havariliği" rolünü oyna- mağa başlıyan Gülez, geçtiğimiz hafta içinde, pipe-line'ın özel sek- töre satışa çıkarılacağını, yakında bu yolda karar alınacağını açıklayı- verdi. Petrol konusunda biraz kitap karıştırmış, konuya şöyle bir göz atmış herkes bilir ki, bir ülkede petrol üzerinde egemenlik sağlama- nın başlıca yolu, rafineri ve pipe- line alanında üstünlük kurmaktır. 1957 -1961 yılları arasında İtalya- nın petrol savaşını sürdüren, bu yüzden birçok batılı dergi ve ga- zetelerde "Despot", "Devlet içinde devlet kuran adam”, "Rus politika- sının âleti" gibi sözlerle tanıtılan, 14 İhsan Topaloğlu Doğru söyleyeni... ENİ'nin ünlü genel müdürü Enrico Mattei'nin de üç hedefi vardı: Baş- langıçta oSovyetlerden ucuz ham petrol almak, daha sonra İran ve Libyada bizzat petrol bulmak, milli rafineri kurmak ve petrolü kendi imkânlarıyla sevketmek... Batılı petrol şirketlerinin dev tröstüne karşı ilk mücadeleyi ka- zanan, tröstün "yasa"larını kıran Mattei, uçağı havada infilâk ederek, ölüvermiştir. Ancak tröstler, Mat- tei'nin ölümüne kadar partiyi kay- betmişler, petrollerine göz diktikle- ri veya pazar olarak ellerinde tut- mak istedikleri ülkelerde bu defa daha ince -halkın da hoşuna gide- cek sloganlarla yürütülen- politika- lar izlemek zorunda kalmışlardır. Türkiyede oynanan oyun Türkiyede petrol üretiminin yüzde 97'si Doğu Anadoluda Beşinci Petrol Bölgesinden yapılmaktadır. Ham petrolün işlenmesi, petrol ü- rünlerinin elde edilmesi, rafineri iş- lemi deniz kıyılarında yapılmakta, ancak, Doğu Anadolunun ihtiyaçla- rı da düşünülerek, Türkiyenin ilk rafinerisi petrol bölgesinde bulun- maktadır. Batman Rafinerisi baş- langıçta, şimdikinin yarısı kadar bir kapasiteyle uzun yıllar çalışmış, daha sonraları 700 bin tonluk üre- tim kapasitesine çıkarılmıştır. Ne var ki, Beşinci Bölgenin ham pet- rol kapasitesi (1965 yılında 1 mil- AKİS yon 455 bin tonu bulmuştur. Yapı- lan gözlemler, bu üretimin rahatça artabileceğini, ancak taşıma imkân- larının ekonomik olmayışı yüzün- den şimdi bir bekleme devresinde bulunulduğunu göstermektedir. TPAO, yıllarca önce bu durumu düşünmüş, yabancı petrol şirketle- rinden daha atik davranarak, de- nizle petrol bölgesi arasında bir bağlantı kurmayı tasarlamış, orta- ya böylece Batman - İskenderun a- rası pipe-line projesi çıkmıştır. Pro- jenin dış kaynaklardan finansmanı söz konusu olacağı için batılı ülke- ler ve kuruluşlarla temasa geçilmek istenmiştir. İçerde, bu projeye kar- şı koyan yabancı petrol şirketleri- ne paralel olarak, dış yardım çev- releri de karşı koymuşlar ve proje- nin finansmanından o kaçınmışlar- dır. Geçen zaman içinde, direnmele- rine rağmen proje -Demirelin "ye- tersiz" dediği- Plâncıların desteğiy- le kabul edilmiştir. İki yıla yakın bir zamandanberi dış finansman kaynağı beklendiği halde, -beklenen sadece yüzde 20-30 arasında, döviz şeklinde finansman yardımıydı- dı- şardan ses-seda gelmeyince, TPAO'- nun eski Genel Müdürü Topaloğlu ve arkadaşlarının görüşüne uygun olarak, projenin kendi imkânları- mızla yapılıp yapılamıyacağı üÜze- rinde durulmuş, Maliye Bakanlığı- nın uyanık uzmanları "Bu iş için hazırız" diyince, pipe-line'ın 300 milyon liraya yapılabileceği tespit edilmiştir. Bütün bu çalışmalar ve heyecan- lı günler sırasında, önce projeye ii koyan yabancı petrol şirketle- , trenin kaçmakta olduğunu gö- rünce, projeye ortak olmak iste- mişlerdir. Ancak bu, gerçekleşme- miştir. -Şimdiki Genel Müdür o sı- ralarda koka-kolacılık yapıyordu- Bunun üzerine Dünya Bankasından gelen heyetlerin bu konuya özel bir ilgi gösterdikleri görülmüştür: "IPAO bu işi gerçekleştirirse, aca- ba yabancı petrol şirketlerinin ham petrolünü ton başına kaç lira fiyat- la taşıyacaktır?" Ne var ki, Topaloğ- lunun dediği gibi, Dünya Bankası- nın bu merakı da eski TPAO yöneti- cileri tarafından pek memnuniyet- le karşılanmamıştır. Petrol Kanununun değiştirilme- si gerektiğini, bu işlemin bir "gasp" olmadığını söyleyen, ithal malı ham petrolde indirim mücadelesini bir- çok çevreye gönülsüz de olsa kabul 16 Nisan 1966