AKİS YURTTA OLUP BİTENLER eri 12 Başbakana görüşlerimi ME kli muhabiri Çetin ,Öz- baya sordu: Görüşlerinizi (o arzedişinizde bir ikaz havası var mıydı, Paşam?” Birdenbire yürümeye başlıyan İ- nönü, âdeta kendi kendine konuşur gibi, gayet hafif bir sesle şöyle dedi: “ Münasip gördüğü ölçüde ken- dişi takdir eder!” İnönü arabasına binip uzaklaştı, gazeteciler söyleneni birbirlerinden kontrol ettiler ve birden uyandılar: Bu, belki de çok sert bir sözdü ve gazetecilere mi, yoksa Demirele mi söylendiği tam olarak belli değildi. Ama belki de İnönü, Demirelin mü- naşip gördüğü açıklamayı yapacağı- nı söylemek istemişti. Sonra gazeteciler Demireli bek- lediler. Başbakan saat 21'e kadar makamında kaldı. Düşünüyordu. Çı- karken suratı asıktı. Gazetecilere, “CHP Genel Başkanının bazı iç poli- tika meseleleri hakkında görüşleri- ni bildirdiğini söyledi. Cumhuriyet muhabiri Çetin Özbayrak, günün ikinci güzel sorusunu Mein “.- Faydalı oldu m Demirel birden a ve o'da patladı: “.— Elimizde terazi yok ki, fay- dalı olup olmadığını tartalım!” Sonra kendini toparlaması ge- rektiğini hatırladı ve sâkin görün: meğe çalışarak, devam etti: “— Medeni memleketlerde Mu- halefetin ide fikirlerini söyle- mesi güzel şeydir. İktidarın Muba- lefete danışması kadar güzeldir.” Demirel daha sonra, “Görüşme: den sonra İnönü, gazetecilerle yap- uğı konuşmada, İktidarı ikaz ettiği anlamına gelecek bir cümle kullan- dı. Görüşmenizde böyle bir hava belirmiş midir?” şeklindeki soruya — Bu görüşmenin Muhalefetin İktidarı ikazı şeklinde alınması câ iz değildir. Bu tefsirlerinizle muta- bık değilim” diye karşılık verdi. “Önce kulağa fısladı” Konuşma, gece bütün Ankarada merak konusu oldu, : Herkes bir yerlerden bir haber çıkarmaya çah- şıyordu. Ortada bir ikazın bulundur. Ayaklar suya eriyor, değil mi? —— ğu anlaşılıyordu. Ama, hangi konu da? Konuşma iki kişi arasında va pu için, tabii, kaynaklar da ikiy: Demirel ve İnönü. İkisi de ve ella de yakın çevresi bir şey söy: lemek istemiyordu. Geç vakit, De mirele yakın bir basın De temsilcisi İnönüye yakın bir organının mensubuna telefon ett. Acaba o, ne konuşulduğunu biliyor muydu? Şöy le bir, a er cereyan etti: — Ben o yoktum ki,.” — Yok ni a bilirsin canım..” “— Bilsem sana söyleyebilir mi- yim?” Peki, bir tek şev sorayım” Pağa yazılı bir şey verdi mi?”. “— Ben sana iki şey sorayım. Bir: Paşa, ar nerede tanır?” -— Çantasınd. — Çantası vi mıymış, yanım» da?” “- Yokmuş! Anladım. Ama, bir tefsir yazacağız da, ne yazalım, © nu ,söyle,.” — Yahu, siz Demirele sorarsı- nız. O ne yazın derse, onu yazârsi- Me bir tartışma oluyor, Meşhur “Mektup açık: ları” konusu görüşülürken Behice Boran diyor kk re — Geçen hafta Başkentte yayınlanan bir dergi: de yazılanlara göre, Eskişehirde oldukça kalabalık pun bulunduğu bir toplantıda Sayın Tural burada tekrar etmek istemediğim bir sıfatı kullana- rak tahrif edildiğini söylemiş.” Sonra ilâve ediyor: “- Böyle mektupların basına ne yoldan intika! ettiği konusu üzerinde Meclisin muhakkâk araştırma gi lâzımdır a karşı Ahmet Topaloğlu kürsüye çıkıyor. Tera Menderes devrinin bir, polis müdürüdür ve belki de askerlerle ilk yakm tanışması Balmumcu çiftliğinde olmuş, hisleri orada gelişmiştir. Süle Demirel onu, Ordunun nabzını iyi kontrol altında tutmak için Milli Savunmanın başına getirmiştir. Bu yoran anemi enin yanlış ve tamamen yazının mü hiyetini ank yaptığı neşriyat bu üzüntülere sebep olmuştur. (..) Behice Boran tarafından gene Turalın Mektubu diye bahsedilen yazı Hürriyet Gaze- tesi taraf tamamen mânası muhtevası dışında bir neşriyatla umumi efkâra yayıldıktan sonra, biraz evvel arzettiğim gibi... Sonra Topaloğlu ucuz bir demagojiyle AKİS'e çatmak istiyor, AKİS ne yazmış? Orgeneral Turalın kalabalık bir m ErUp önünde, mektubunun tahrif edildiğini söylediği. 12 Şubat 1966 ir. gru kendi mektubunun tahrif edildiğini söylemiş, hemi de. - vermiştir? Bunu tesbit etmekten âciz bir rene ni yazmış. Topaloğlu ne diyor? Mektubun “tamamen” tahrif edildiğini söylüyor. Ece? Zıtlaşma, bunun ne resinde? Ama, bir Atlaşma vardır. İktidar, mektu- bunun tahrif edilerek umumi efkâra yayıldığını şim- di söylüyor. Bu mektup o gazeteye verilip de yayım lattırıldığı zaman di? Başbakan o tarihte, bunuh “diğer komutanlar” tarafından da tasvip edilmediğini ilân ediyordu. Kimmiş o, diğer komutanlar? Bugün ilân ve kabul edilen ise, mektw- bun tahrif edilerek yayımlandığıdır. Soru, hâlâ ortadadır. Day Moi ve ey rim oğlu! Bu mektubu, heni de tahrif ederek Basına kime güven verebileceği düşünülebilir? Hele, doğru |. kürsülerinden dolayı Meclis dergilere çat- mak kimi kurtaracaktır? Topal , etrafından ken güvensiz bakı hissetmi- yor. Anlayış meselesi, Bakanı, ya ça oruçlu olmasıyla izah ediyor. Neden istiskal çıktığının A.P, milletvekili Aziz Zeytinoğlu da o gün muhatabının bir “sinirli lik anına bağlamaktadır. M ,