p Fivet, demokrasiye inanıyoruz. Evet, seçimlerde hal kın oyu ile iktidara geldiniz.- a ve ede lk hiçbir zaman nurcuy eymancıyı elele tutuşturup, şeytan koltuğu lairinde halledil- en memleket meselelerinin üzerine bir bard rılması gereken bir vee e Demokrasi, hürri- yet içinde kalkınmanın, uygarlık vasıfları içinde yu- şamanın; akıl yolunda yürümenin en iyi bir aracıdır. Bunun için de, hedef gözden kaçırılmadan, bu aracın en iyi bir şekilde kullanılması gerekir. Demokrasi, bazen zannedildiği gibi, çoğunluğu herşeye kaadir k- lan bir rejim de değildir. Gerçi bir devirde bir Baş- bakan, mensubu bulunduğu siyasi grupa, “siz isterse niz hilâfeti de getirebilirsiniz” demişti ama bu, tıma hanelerin ıkları arasında, kendilerini Ferdinand sananların hezeyanlarından farksız bir şeydir, Zavallı Ferdinand için, İspanyadaki hayal şa- toları çok çabuk yıkıldı. Ama Ferdinand'lar tükenmez ki... Biri gider, biri gelir. Sonra da bunlar, başgardi- yanı, sopasını sırtlarında duyuncaya kadar, başyur- dımcıları veya protokol şefleri sanırlar. Bu, hep böy- ledir. Ama, insaf artık: Türkiyeyi gre çeviren bu akılsızca davranışlardan, rumsuzluğun her geçen saniye yaklaştırdığı tatsız ali le tehditler- den, yarınının ne getireceği bilinmeyen bir vaşama- dan, aç insanları maneviyat türküsüyle kandırıp, ağız» larındaki son lokmayı da kapan tilki politikasından bıktık, usandık! Birbirimizin gözüne bakmaktan, en- dişeyle “ne haber?” diye sorup soruşturmaktan bik tık artık, Yarın ne olacak, bunu bilmeliyiz. Ben, yetiş- olmalıyım. Onlara bunu da verememiş olmanın, Tür. kiyeyi yeni baştan i rumlulu: gundan, utancından kurtulmalıyım. Ben bilmeliyim Adama bunu vermezler! , Reisi İbrahim Elmalı ile kendileri m zihniyette mi ki, hiçbir Atatürk düşman bu iplere üzerinde iş- başıma e m konuşamaz, s alamaz. Eğer ken- kendini inkâr eden böyle bir be varsa, bilme ir tedaviye alınmıştır. ir arkadaşım geçenlerde Çubuğa gitti. Ankara ilç ğuna. Duyduğu şeyler korkunçtur. Din iş portacılığı yapan bazı dinsiz din adamları, boyunca, para, toplamağa i keti caklarmış. caya kadar satmalı, bu mukaddes cihada Kablan mrs” z nanması güç, ama İnanın. Çünkü, Diyanet İşleri besinin S Senatoda müzakeresi sırasında çok > çıkmıştır. “Mukaddes cihad” katin 6 milyon küsur lira se scene Şimdi birinin takım Cumhuriyet alfabesinin giremedi. ve benim temiz köylüm, kitap diye bunlara sarılo- cak!.. Çünkü, yine Senato görüşmelerinde açıklandığı gibi, bugünkü Hükümet, işbaşına gelir gelmez, gerçek din adamlarını görevlerinden uzaklaş Atatürk dim iriyin tanınmış kişileri Diyanet İşlerinde üst makamlara oturtmuştur. Tâyin ve nakillerin gerekçe si ise, genel olarak, daha önce açıklanmıştı: Ayni zihniyetteki kimseleri biraraya getirmek!.. AP'lilere sormak istiyorum: Atatürke “kâfir” de- diği raporlarla iddia edilön bugünkü Diyanet İsleri dirler? Eğer AP, politikasını, Elmalı'tipi kimselerle yürüt meyi düşünüyorsa, hüsrana e ri gençkızlar, “bitirim” deyimiyle nitelemektedirler. Çü unların çoğu çok renkten yapılmıştır. Mese bir kup.. Yi lâ, sarı bir elbisenin göğüs üstünde pembe bir ampiyesmanı ve yeşil, küçük kolları vardır. Düz yeşil bir mantonun tek bir miş, değişik bir renkten herhangi bir sarı elbisenin yakası, pembe ve incecik kravatlı bir biye ile süslenmiştir. Elbisenin içindeki aynı kumaştan pembe etek, açık bırakılmış yan dikişlerden gö rülmektedir. Bütün bunlar buluş lara, yeniliklere bağlıdır, bir kuralı yoktur. tarafına eklen- şömizye elbisenin ise, arkasında, bü- tün elbise boyunca uzayan, kurdelâ şeklinde, dikiş arasına sokulmuş, çingene pembesi, uzun bandı göze çarpmaktadır. Bunlar genel olarak tam kolsuz ve evaze etekli, dümdüz elbiselerdir. Siyah-beyaz karışım elbiselerle birkaç renk yanyana geti- . rilerek yapılmış damalılar da çok- . Bazı yüksek belli , elbiselerin renkli yaz pardösüleri, Syivie Vartan tipi pardösülerdir. Ufak bir skar veya bebe yakası, vü- cuda tam otlırmayan bir yakınlık, mübalâğalı bir kısalık ve bazen 12 Şubat 1966 HERKES OKUYOR. Mevsimin mantosu beyaz, döpt- yestir, tayyörü ise lâciverttir. Lâci vert zaten yazın siyahıdır ve O nis pette de pratiktir. Fakat bunların yanında siklâmene çalan. bir pembe ve bütün sarılar, kırmızılar, bağıran yeşiller de aynı modadır. Katlanınca (o bavulda bir eşurp kadar yer tutan, yıkanınca ütü is temiyen, şeker gibi karışık renkli, Z hafif, ipek jerse elbiseler yine çok- ertebe az istenildiği takdirde bir kemerle de kullamlabilmektedir. Bunlar tam kolsuz, uzun kollu, bazen de dirsek boyunda kolları olan elbiselerdir. 31