Ss İ Filmler "Kırık Hayatlar" "Kırık Hayatlar" Halit Ziya U- şaklıgilin aynı addaki romanın- dan Halft Refiğ eliyle önce senar- yoya, sonra beyaz perdeye aktarıl- mış. Uşaklıgilin bu romanı ö- bürlerinden, özellikle ünlü "Mai ve Siyah" ile "Aşk-ı Memnu"dan ol- dukça ayrı bir tutumdadır. Günlük yaşayışın ogerçeklerine daha bağlı, gerçek yaşayıştan kesitler vermeğe çalışan, "ayağı daha çok yere ba- san", bundan dolayı da Uşaklıgilin romanlarından çok küçük hikâyele- rinde daha belirli, olan gerçekçi tutuma yakın bir eserdir. Hatta "Kırık Hayatlar"ı bir bakıma aynı eksenin çevresinde toplanmış bir hikâyeler dizisi gibi görmek pek de yanlış sayılmaz. Adının da belirtti- ği gibi bir değil, birden çok, aşağı yukarı yarım düzine kadar "kırık hayat'ın hikâyesi... Bu hikâyelerde birbirinden çok ayrı yaratılıştaki çiftler bir ortak özellikle, kadın-er- kek ilişkilerini çeşitli (o sebeplerden dolayı ahenkli bir yolda kurama- makla kendilerini göstermektedir- ler. Buna göre "Kırık Hayatlar" her şeyden önce, bu yüzyılın başında toplumumuzdaki kadın-erkek ilişki- lerini inceliyen bir eserdir. Böyle bir romana Refiğin ilgi duyması, bu genç yönetmenin filmlerini izli- yenleri hiç şaşırtmıyacaktır. Çün- ü Refiğ, ilk filmi "Yasak Aşk'tan beri (1961) hemen her filminde, ö- zellikle "Seviştiğimiz Günler", "Şe- hirdeki Yabancı", "Gurbet Kuşları" "İstanbulun Kızları"nda bu ilişkile- ri, kadının toplumumuzdaki yerini ele alıp incelemeğe çalışmaktadır. Hattâ bu tutku yüzündendir ki Re- fiğ bugünkü kadın-erkek ilişkilerini daha iyi aydınlatmak, bu ilişkilerin kaynağını bulmak için "Kırık Ha- yatlar"la aynı sıralarda meydana getirdiği "Haremde Dört Kadın"da bu yüzyılın başlarına uzanmış, Os- manlı toplumunda kadın-erkek iliş- kilerini başarıyla incelemiştir. Çağından ayrı düşünce... "Kırık Hayatlar" Refiğe aynı firsa- tı verebilirdi. Çünkü Uşaklıgilin romanı, "Haremde Dört Kadın"la aynı çağda geçmekteydi. o Böylece Refiğ, bir kere daha, fakat "Harem- de Dört Kadm"dakinden ayrı bir 15 Ocak 1966 N E M A çevrenin yardımiyle hem bugünkü kadın-erkek ilişkilerinin kaynakları- nı ele alabilecek, hem de aradan ge- çen yarım yüzyıldan fazla zamana rağmen kadının toplumumuzdaki yerinin ancak bir "arpa boyu" yol alabildiğini Ortaya koyabilecekti. Oysa Refiğ, Uşaklıgilin romanını kendi çağı içinde ele almayıp, gü- nümüze aktarıyor. Böylelikle her şeyden önce eserin bir çağın belge- si olmak niteliğini ortadan kaldırı- yor. Bu nitelik ortadan kalkınca, he- le bunun yerine yeni çağın özellik lerini taşıyan dikkate değer bir şev de konulmayınca, bu aktarma daya- naksız kalıyor. Çünkü modern kılı- ğa sokulmuş "Kırık Hayatlar", be- yaz perdedeki şekliyle, günlük sine- mada örneklerine bıkkınlık verecek kadar çok rastlanılan mutlu bir ev- liliğin yıkılışı ve sonra yeniden "ta- miri" temasından başka bir şey de- ğildir. Üstelik tema, ihanet eden eş, ihanete uğrayan eş, "ilâhi ga- zap "ın belirtisi olarak küçük çocu- gun hastalanıp ölmesi, pişmanlık, af... gibi bütün klâsik unsurlarla bezenmiştir. Bütün bunları anlat- mak için Refiğin "Kırık Hayatları kitaplık rafından indirip, olayları zaman içinde altmışbeş yıllık bir sıçramaya zorlamasına lüzum yok- tu. Mademki böyle bir değişikliğe gidiliyordu, o hâlde, romanın ve fil- min baş kahramanları olan Dr. Ö- mer - Perihan çiftinin evliliği derin- lemesine ele alınıp, konuya yeni bir boyut kazandırılabilirdi. - Refiğin, romandaki olaylara bu kadar sıkı- sıkıya bağlanarak, çalışma alanını kendi eliyle sınırlamasına hiç de Av. Naim Tezmen — Av. lüzum yoktu. "Kırık Hayatlar", beş yılda altıncı defa aynı temayı ele alan, bu temayı tutkuyla işleyen bir yönetmene yakışmıyacak kadar yü- zeyde kalan, hiç bir psikolojik ince- liği bulunmayan, üstelik hemen hepsi kötü, tutuk bir oyun çıkaran oyuncu kadrosuyla bir gerçek ha- yat kesitinden çok, bir kukla tem- silini andıran bir film olmuştur. Filmcilik Hollywood'un Türkiyesi "Ihe Blackboard Jungle - Kala Tahta Cengeli", "The Last Hunt - Kanlı Av", "The Brothers Karama- zov - Karamazov Kardeşler", "Cat On A Hot Tin Roof - Kızgın Dam- daki Kedi", "Lord Jim" filmlerinin yaratıcısı, Hollywood'un ünlü ya- pımcı - yönetmeni Richard Brooks, son konuşmalarından birinde, İkin- ci Dünya Savaşının içinde Holly- wood'da senaryocu olarak çalışma- ğa başladığı yıllarla ilgili anılarını anlatırken, Hollywood yapımcıları- nın ilkel zihniyetini açığa vuran, Türkiyenin adının da geçtiği bir ola- yı ele alıyor. Yıl 1942. Brooks, Art- hur Lubin'in yönettiği "White Sava- ge - Beyaz Esire"nin senaryosunu yazar. Bu, John Hall'li, Maria Mon- tez'li, Sabu'lu bir filmdir. Sonra... Sözü Brooks'a bırakalım. "Sonra, 1942'de birgün Univer- sal stüdyosundaki bir başka yapım- cı beni telefonla aradı, dedi ki: 'Bu stüdyoda üç büyük oyuncuyla çev- rilen bir filmde çalışmıştınız. Bu film büyük aşarı kazandı' Cevap verdim: 'Filmi görmedim bile!' 'Öy- le olsun. Bu büyük oyuncuları, John Hall, Maria Montez ve Sabu'yu ye- niden sağladık, ama senaryomuz yok. Bunlara uygun bir senaryo is- tiyoruz. Konu bir çölde geçmeli" 'Öyle mi? Burada, Birleşik Ameri- Tahsin Atakan İzahlı — İçtihatlı İŞ HUKUKU VE SOSYAL SİGORTA KÜLLİYATI Satışa arzedilmiştir. Bu kitap. Sosyal Sigorta Kanunu. İş Kanunu. Toplu İş Sözleşmesi. Grev ve Lokavt Kanunu. Sendikalar Kanunu ve bu kanun- larla alâkalı diğer bütün kanun den fazla Yargıtay. izamname. Talimatname ve ilgili 1000 Danıştay içtihatlarını toplamıştır. 1100 Sahife. Lüks ciltli, Fiatı 50.— Liradır. YENİ ÜNİVERSİTE KİTAPEVİ Ankara Cad. No: 80 İSTANBUL (AKİS: 729) 33