DÜNYADA OLUP BİTENLER Sovyet Rusya Yeni rollerde Geride bıraktığımız haftanın sonla- rına doğru, Sovyet Özbekistanı- nın başkenti Taşkentte yeni yılın ilk önemli milletlerarası toplantısı yapıldı. Bu haftanın ikinci gününe kadar süren toplantı, Sovyet Baş- bakanı Kosiginin evsahipliğinde, Pa- kistan devlet başkanı Mareşal Eyüp Han ile Hindistan başbakanı Lal Bahadur Şastriyi biraraya getiri- yordu. Konu, Hindistan ile Pakis- tan arasındaki anlaşmazlıklara, ö- zellikle geçen yılın ortalarında bu iki devleti bir savaşa götüren Keş- mir sorununa barışçı bir çözüm yo- lu bulabilmekti. Aslında, Güney Asyanın en ö- nemli iki devleti olan Pakistan ile Hindistanı yönetenlerin günün bi- rinde bir görüşme masası başına o turmaları kadar olağan bir şey ola- mazdı. Gerçekten, geçen Ağustos ve Eylül aylarında patlak veren savaş sırasında olup bitenler, Komünist Çin dışında, büyük devletlerden hiç- birinin böyle bir savaşı istemedikle- rini açıkça ortaya koymuştu. Nite- kim, Keşmirde ateş-kes de, büyük- lerin Güvenlik Konseyinde yıllar yılıdır ilk defa yaptıkları işbirliği sonunda sağlanabilmişti. Savaştan buyana olup bitenler de hep aynı şeyi ortaya koyuyordu: Başta Bir- leşik Amerika ve Sovyetler Birliği olmak üzere, bütün büyük devlet- ler, zaten Vietnam yüzünden bir ba- rut fıçısı durumuna gelmiş olan As- yada bir savaşa daha razı olamaz- lardı. Bu bakımdan, Karaçili ve Yeni Delhili yöneticilerin önünde sonun- da bir görüşme masası başına otur- maktan başka yapacakları bir şey kalmıyordu. Fakat bu masaya Sov- yetler Birliğindeki bir şehirde ve Sovyet yöneticilerinin o aracılığında oturacakları, bundan daha birkaç yıl öncesine kadar inanılır şey de- ğildi. O zaman iki devlet için akla en uygun gelen arabulucu, olsa olsa, ya İngiltere, ya da İngiliz Devletler Topluluğuna mensup bir başka ül- ke olurdu. Çünkü, Hindistan ve Pa kistan bu topluluğun o üyesidirler. Haydi, bu topluluğun arabuluculu- gu sağlanamadı, bu durumda, her iki ülkeye de yalan bağlarla bağlı 15 Ocak 1966 Birleşik Amerikanın arabuluculuğu düşünülebilirdi. Bilindiği gibi, Pa- kistan CENTO ve SEATO içinde Birleşik Amerika ile işbirliği yap- maktadır. Hindistan ise, ekonomik kalkınmasını sağlamak için, izlediği bağıntısız dış politikaya orağmen, ümitlerini amerikan yardımına bağ- lamış durumdadır. Olmaz, olmaz Fakat birkaç yıldır köprülerin al- tndan akan sular, bir zamanlar "olmaz" diye düşünülenleri olduru- vermiştir ve Hindistan ile Pakistan, Batı dünyasına ne kadar yalan bağ- Eyüp Han imzadaki keramet larla bağlı bulunurlarsa bulunsun- lar, görüşme masasına Taşkentte o- turmuşlardır. Bunun sovyet diplo- masisi için büyük bir başarı sayıl- ması gerekir. Gerçi yapılan toplantı sonunda Keşmir sorununa hiçbir çözüm yolu getirilmiş değildir. Bu haftanın başında yayınlanan ortak bildiriden anlaşıldığına göre, iki ta- raf da aralarındaki anlaşmazlıkları barışçı yollarla çözmek sözünü ver- mekten ve kuvvetlerini 24 Ağustos 1965 çizgisine çekmeyi okararlaştır- maktan öteye gidebilmiş değiller- dir. Fakat bu kadarı bile, belki Ka- raçi ile Yeni Delhinin değil ama, Moskovanın (o övünebileceği bir so- nuçtur. Bir kere, kendisini Sovyet bloku dışındaki iki ülkeye arabulucu ola rak kabul ettirmekle, Sovyetler Bir- liği, 1966 dünyasında eskisinden çok! değişik rollere çıkmaya hazırlandı- ğını açıkça ortaya koymuş bulunu- yor. Bu son davranışına Vietnamda barışın sağlanması için harcadığı çabalar ve Kıbrıs anlaşmazlığında arabuluculuk yapabileceği konusun- a söylenen sözler de eklenirse, Moskovanın, dünyada savaş değil, barış istediğine ve bunda samimi olduğuna inanmak gerekir. Yaptığı arabuluculuk çalışmaları, Sovyetler Birliğine, içine belki kendisinin de sürüklenmek zorunda kalacağı ge- nel bir savaşı önlemek imkânı ver- diği gibi, ayrıca, kendi bloku dışın- da kalan, hattâ Batı içindeki dev- letler üzerinde de söz sahibi olmak fırsatını da vermektedir. Sadece bu açıdan bakılsa bile, Moskovanın çıkmayı başardığı yeni rolünü sov- yet diplomasisi için ikili bir başarı saymak lâzımdır. İkincisi, Taşkent Toplantısı, sov- yet diplomasisinin Pekine karşı ka- zandığı en önemli zaferlerden biri- dir. Önce, Pakistan ile Hindistan arasındaki gerginlik devam ettik- çe Asyada kendisi için yeni firsat- lar gören Komünist Çin, bu iki dev- letin birbirleriyle (o barışçı diyalog- lar kurmasını istememektedir. Son- ra, eğer bu diyalog kurulacaksa, bunun Sovyetler tarafından başla- tılmasını istememektedir. UÜçüncü- sü de, Asya sorunları tartışılırken kendisinin tartışma (dışında bıra- kılmasına oyanaşmamaktadır. Taş- kent Konferansında, bu istemediği üç şeyin hepsi birden olmuştur. Hayal ve gerçek Kendisi için hayal ettiği yer ve kuvvet ne olursa olsun, nist Çinin, bütün potansiyel imkân larına rağmen, bir türlü dünya dev- leti olmayı beceremediği ortadadır. Genç devletlerin bağımsızlık hare- ketlerinin ilk yıllarında getirdiği yeni ihtilâlci görüşlerle bunların kalbini kazanan Pekin, ondan son- raki davranışlarıyla, kazandığı sev- gi ve itibarı yitirmeye başlamıştır. Batıdan zorla kazandıkları bağım- sızlığı Komünist Çine okaptırmak- tan ürken Afrika devletlerinin çoğu, şimdi ülkelerindeki Çin nüfuzuna 25