AKİS Acheson tarafından Chicago baro- sunda verilmiştir. Meselede rol oy- nıyan ciddi ve dikkatli o politikacı ise, CHP'nin Millet Meclisindeki Ge- nel Görüşmede sözcülüğünü yapan İzmit milletvekili Prof. Nihat Erim- dir. Erim, sezgisi kuvvetli, üstelik bu- günün işini yarına bırakmıyan bir politikacıdır. Geçen yılın ilk ayla- rında yabancı gazetelerde, Dean Ac- heson'un, Chicago barosunda, Kıb- rısla ilgili bir konferans verdiğine dair küçük bir haber gördüğünde söylenenlerin bilinmesinde fayda o- lacağına karar vermiş ve derhal te- şebbüse geçmiştir. (Kısa bir süre sonra konferansın tam metni ingi- lizce olarak Erimin eline ulaşmış- tır. Erim, metni şöyle bir gözden geçirdiğinde, sezgisinin kendisini aldatmadığını ve zahmetinin boşa gitmediğini memnuniyetle görmüş- tür. Bu konferansın ilginç yanı, A- merikan dış politikasında Önde ge- len bir şahsiyetin, Dean Acheson- un, hükümetinin Kıbrıs politikası- nı, kelimeleri eğip bükmeden açık- lamış olmasıdır! Acheson'un bu konferansta söy- lediği ve Nihat Erimin getirttiği metinde yer alan en önemli sözler şunlardır: o "Amerika hükümeti, Türkiyenin müdahalesini, Türkiye nezdinde en kesin -metinde bunu karşılayan kelime "most vigouros"- tur- şekilde teşebbüste - bulunarak önledi. Amerika, Türkiyenin müdaha- esini önlemekle büyük bir mesuli- yet altına girmiştir. Bunu gören Makarios, Amerikanın Türkiyenin Adaya çıkarma yapmasını her Za- man önleyeceği düşüncesine saplan- ve bu onun cesaretini arttırdı... Kıbrıs meselesi Türkiyede parti- ler arasında bir çatışma konusu ol- duğunda pervasızca işe karışan ve hükümetinin böyle bir müdahalede bulunmadığını söyleyen Büyük Elçi Hart'ın, demecinin hakikate uyma- dığı böylece, kesinlikle ortaya çı- kınca ne yapacağı ise artık bir me- rak konusu olmaktan çok, eğlence- li bir şekle bürünmüş olmaktadır. Devekuşu politikası Millet Meclisindeki görüşmelerden sonra yapılan AP Grup toplan- tısında yine, Amerikanın tutumu ve Johnson'un Mektubu meselesi tartışılmıştır. Görülmüştür ki, a- merikan muhibbi Demirelin AP'sin- 15 Ocak 1966 de gerek Johnson'un Mektubu me- selesinde ve gerekse türk - ameri- kan ilişkileri konusunda kendisiyle aynı fikirde olmıyanlar mevcuttur! AP milletvekillerinden bazıları bu mektubun açıklanmasını Demirelin yüzüne karşı talep etmişlerdir. Bun- lardan meselâ Şinasi Osma: "— Bu mektubu açıklıyalım!" diye başladığı konuşmasında, AP'- nin bu konuda gösterdiği aşırı titiz- liğin sakıncalı olduğunu, İktidara yapılan hücumlara mesnet verdiğini ifade etmiş ve şöyle demiştir: "— Bize solcular, Amerikanın peyki diyorlar. Bunu önlememiz lâ- zımdır. Mektubu açıklamaktan çe- re doğru değildir. Bunu açık- arız aya da kendisiyle yine doi olduğumuzu, fakat bu mektubu açıklamazsak kendi itiba- rımızı kaybedeceğimizi söyleriz!" Fakat Osma, bir miktar taraftar toplamakla beraber, görüşünde yal- nız kalmıştır. Senatodaki görüşme- ler ise, türk halkoyuna, Kıbrıs konu- sunda yeni hiç bir şey söylememiş- (AKİS: 725) YURTTA OLUP BİTENLER Şu anda Kıbrısta, Makariosun hazırladığı ve iktisabı o müruruza- man süresini çok kısa tutarak türk- lerin arazilerini topyekün rumlara devretmek hedefine uygun tapula- ma kanunu tasarısı temsilciler meclisindedir. Birleşmiş milletler- e alman karara uygun olarak ara- bulucu bulma gayretleri rumlar yö- nünden hızlanmıştır. Makariosun Afrika seyahati hiç de boşuna de- ğildir, Türkiye neticede arabulucu- yu teklif eden değil, teklifi kabul- lenen ülke olmak tehlikesiyle karşı- karşıyadır. Rumlar kesif faaliyetle- riyle dış görünüşü sevimli yeni bir "Galo Plaza"yı bize teklif eder ve yuttururlarsa kimse şaşmamalıdır. Darbe üstüne darbe (Kapaktaki çatlak) Başbakan Süleyman Demireli haf- tanın başında Pazartesi günü Mec- liste, AP kulisinde, kendi partisinin milletvekilleriyle sarmaşdolaş vazi- yette görenler, çiçeği burnunda Baş- bakanın bu hâlini hiç de yadırgama- dılar. Demirel, kuliste birbirleriyle sohbet etmekte olan milletvekilleri- nin yanına gidiyor, samimi bir ifa- deyle hepsinin teker teker elini sıkı- yor ve hâlini hatırını soruyordu. Böylece, Kasım Güleğe ait bir re- koru kırmak belki de ilk defa De- mirele nasip oluyordu. Demireli böyle bir rekoru kırma- ğa zorlayan sebebi bulmak hiç de güç değildi; Bunun için, az sonra toplanacak Millet Meclisinin günde- mine bakmak kâfiydi. Zira günde- min birinci maddesini, TİP Yozgat milletvekili Yusuf Ziya Bahadınlının Hükümetin son günlerde giriştiği partizanca nakil ve tâyinler hakkın- da Genel Görüşme açılmasını iste- yen önergesi teşkil ediyordu. Öner- ge kabul edilirse, Hükümetin keyfi tasarrufları Meclis kürsüsüne geti- rilecek, böylece Hükümet, Bütçe ve Kıbrıstan sonra ilk büyük darbeyi bu konuda yiyecekti. Aslında, 238 kişilik AP Grupuna rağmen önerge- nin kabulü imkânsızdı ama, Demi- rel için mesele önemsenmiyecek gi- bi de değildi. Demirel, Grupunun bir kısmının, genel müdürler sevi- yesinde ve elçabukluğuyla yapılan nakil ve tayinlere karşı olduğunu biliyordu. Gerçi Grupun önerge a- 11