HAFTANIN İÇİNDEN Peki, neden söylersin ?. Başbakan Süleyman Demirel, basın toplantısında, bu derginin sorduğu bir suali (ocevaplandırıyor. Sorumuz, şu: "Vergilerin açıklanması prensibinin kaldırılmayacağı Maliye Bakanı, kaldırılacağı Başba- kan tarafından bildirilmiştir. Hangisi doğrudur?" Cevap: "Hükümet Programında vergilerin açık- lanmasının kaldırılacağına dair her hangi bir vaadde bulunulmamıştır. Hali hazırda vergi açıklanmasına dair hükümlerin değiştirilmesi düşünülmemektedir. Peki, Hükümet Programında yok. Değiştirebil- men de bahis konusu değil. O halde, bütün seçim kampanyanı neden, bu sistemin komünistlik olduğu esasına göre yürütürsün? Niçin, vergilerin açıklan- ması hiç işine gelmeyen zümrelere "Hele, siz oyunuzu bana verin, ben sizi, bütün komünistlik belâları gibi bu belâdan da kurtarır, C.H.P.'nin oynadığı oyunu bozarım" dersin?. Sonra, aklı başında Maliye Baka- nın "vergilerin açıklanmasını kaldıramayız, olsa ol- sa adım değiştiririz?" dediğinde çalımlı çalımlı ortaya çıkar "Ben ne diyorum? Kaldırılacaktır mı diyorum? Kaldırılacaktır diyorum. O halde kaldırılacaktır" di- ye ısrar edersin. Aradan geçen hafta, altı. Şimdi diyorsun ki: "Ver- gi açıklanmasına dair hükümlerin değiştirilmesi dü- şünülmemektedir." Ne kadar nisyanla malül olursa olsun, hafiza-i beşer bu kadar unutkan olabilir mi? Bunu böyle sanmak, akıllılık yerine geçebilir mi? AKİS'in başka bir sorusu: "Servet Beyannamele- ri isim olarak değil, usül olarak kaldırılacak mıdır?" Başbakan Demirelin cevabı: "Servet Beyanname- leri Hükümet Programında müessese olarak yergi sistemimizin bünyesinden çıkarılacaktır. Vergi emni- yetini sağlamak gayesiyle onun yerine daha ilmi esas lara dayanan hükümler ikame edilecektir." Bu, usulün devam edeceğinin dolambaçlı yoldan ifadesidir. Bir lider seçim kampanyasında Servet Be- yannamesinin, vergi açıklanması prensibinin kimse tarafından kaldırılamayacağını, bunların toplum için sosyal ve ekonomik zaruretler olduğunu söyledi. O seçimleri kaybetti. Bir lider bunların hepsini kaldıra- cağını ilân etti. O, seçimleri kazandı. Ama, gerçek ka- zanç ve kayıp dengesi bu mudur? Sanmıyorum. Sanmıyorum ve korkuyorum. Kazandıklarının bir Pirüs zaferi olduğundan habersiz kurumlu ku- rumlu oturup kurumlu kurumlu konuşanlar hesabına korkuyorum, idaresi onların eline geçen memleket ka- deri bakımından korkuyorum, işlemesi Türkiye için şart demokratik rejim adına korkuyorum. Bu sistem 8 Ocak 1966 Metin TOKER her şey üzerinde yürüyebilir. Böylesine açık samimi- yetsizlik, ciddiyetsizlik ve hafiflik üzerinde yürüye- mez. A.P. Genel Başkanı sanmakta mıdır ki oylarını kendisine, vergileri artık oaçıklatmasın diye vermiş olanlar bunun hesabını sormayacaklardır ve bu yol- dan iktidarı altındaki destekler kaybolup muallâkta kalmayacaktır? Süleyman Demirele birisinin, iyi politikacılığın iyi müteahhitlik gibi olduğunu anlatması lâzımdır Müteahhitler vardır. Bir kumar oynar. Kazanır. Hem, çok kazanır. Eğer bir sermayesi yoksa, belki buna mecburdur da.. Ama kumarcı müteahhidin sonu mut- laka iflâstır. Demirel bunun aksi bir misali acaba biliyor mu? Eğer kendisi, müteahhitlikte bir kumarla parlamışsa, müteahhitlikten kendisini ayıran şansına dua etmelidir. Demirel şimdi politikaya, kumarla gir- miş bulunuyor. Bugün bir kısım vaadlerini geri alı- yor, tükürdüğünü yalıyor. Söylediği bir kısım şeyleri gerçekleştirmemeye gücü yetmiyor, hata üstüne ha- ta yapıyor. Vergilerin açıklanmakta devam etmesi, elbette ki doğru bir tutumdur. Servet Beyannamesi usulü de öyle. Bunların kaldırılması, namussuzluğa açık prim vermektir ve bunu hiç bir iktidar, 1966 Türkiyesinde göze alamaz. Ama göze alacakmış gibi görünmesi, kendisine bazı oylar getirse de onu prestijinden eder. Sonra, bunu göze alamaması prestijinin bir başka parçasını götürür. Bu konular, Petrol ve Maden me- seleleri, siyasi af işi, T.R.T. ve Genel Müdürler dâ- vası A.P. için artık iki ucu kirli değnektir. Seçimi bir ucuz zaferle kazanmak için o tutumu benimseyenler bugün böyle bir çıkmazın içinde kalmasalardı oy top- lamak çok kolay hal alırdı. En fazla atan en fazla oyu alır ve sorumsuzlukla iktidara gelirdi. Orada da hiç sıkıntı çekmezdi. İktidar koltuğunda az sıkıntı çek- meyi daha akıllılık bilenlerdir ki seçim kampanyala- rında seçmen karsısına çıktıklarında ihtiyatlı, ölçülü konuşurlar ve kendilerine iktidarda marj bırakırlar; Demirel bunu yapmamıştır. İktidarda geçireceği her gün, darlığı ve huzursuzluğu bunun için artacak- tür. Ama belki de hepsinden tehlikelisi, enflâsyon kendisini kapının hemen arkasında beklemektedir ve onun elinde, basiretsiz her iktidarın kafasına merha- metsizce indirdiği kalın sopası vardır. "Benim kafam onun sopasından kalındır" teselli- sinin, gerçek te olsa bu durumda fazla işe yaraması beklenmemelidir. İhtiyatsız Demirelin etrafında ka- derin ağlarını her gün örmekte olduğu artık gözle gö- rülüyor.