Xİ Koraltanın Barutçuya bir teklifi — İsmet Paşayla Bulvar Palasta az pişmiş, kalın makarna yi- yoruz — Menderes Champs- Elyseğs'de aval aval dolaşıyor ve Ankarada D.P. Meclis oyunları yapıyor — Kimin sesi onbeş dakika yuha çekmeye müsaittir? — Hayırhah savcılar ve tsmet Paşanın rahat uykuları hakkında Koraltanın, ister C.H.P. tarafından yapılmış olan ilk teklif i üzerine, ister D.P. Grupunun sonradan tertiplediği Grup toplantısındaki ka- rar gereğince Meclisi Cumartesi günü resmen davet etmesi Muhalefeti sevindirdi. Böylece Olta Doğu olayları görüşülecek, tehlikeler or- tasındaki Türkiyenin ne yaptığı ve ne yapması gerektiği konuşulacaktı. İktidar, gerekli bilgi- leri verecekti. Muhalefet kendi fikirlerini söy- leyecekti. Memleket, görüşmelerden aydınlan- mış olarak çıkacaktı ve dünya önünde daha kuvvetli bir vaziyeti benimseyecekti. Evdeki pazar çarşıya uymadı. Muhalefetin bu hevesler içinde hayaller kurduğu sırada, karşı kampta bambaşka hazırlıklar yapılıyor- du. politika üzerinde bir tartışma demek, 1955'n yaz ortasında, nihayet dönüp dolaşıp İsmet Paşayla Menderesin Meclis kürsüsünde birbirleriyle karşılaşmasına müncer olacaktı. Menderes bunu göze almadı ve kaçtı. Mecazi manasıyla kaçmadı. Fiilen kaçtı. Meclis bu fev- kalâde toplantısını yaparken, Menderes Pariste, başıboş dolaşıyordu. Fakat kaçmadan Başbakan bir tedbir daha almıştı: Mecliste Muhalefetin konuşmasına müsaade edilmeyecekti. Tertip, haftanın içinde alındı ve fikir Men- deresten çıktı. Iraktaki ihtilâl Başbakanın za- ten zayıf olan sinirlerini büsbütün harap et- mişti. Fatin Rüştü Zorlunun Iraka karşı cihad tertiplediği, Amerika ile İngilterenin bunu dur- durduğu, Dulles'tan Ankaranın papara yediği milletvekilleri tarafından biliniyordu. Bir gö- rüşme açıldığı takdirde İktidar tabii bütün bun- lardan dolayı hücuma uğrayacak, verecek bir cevap da bulamayacaktı. Bağdattaki ayaklan- mayla birlikte D.P.'nin Orta Doğu politikası da tamamile iflâs etmişti. Şimdi, Menderes ne söyleyecekti? İyisi mi ,toplantıda sadece Hükümet bir nutuk atmalı, Muhalefete söz hakki tanınmak- sızın celse tatil edilmeliydi. Menderes de o sıra- da ulunm. ydı. İktidarın aklı- evwvelleri bu suretle o anı geçiştirmiş olacakla- rını sanıyorlardı. Halbuki aradan iki yıl geç- meden tanklar bu sefer Bağdat değil, Ankara caddelerinde yürüdüler ve böyle usullerle aslın- da hiç bir şeyin geçiştirilemediği meydana çıktı. D.P.'nin tertibinden İsmet Paşanın, hafta sonuna kadar haberi yoktu. Cuma sabahı Ko- raltan ile Barutçu, Meclis Başkanının odasında bir araya geldiler. Refik Kocaltan vaktiyle Trabzonda valilik veya polis müdürlüğü yap- mıştı. Barutçu da, memleketinde avukattı. Ora- dan tanışıklıkları vardı ve birbirlerine küçük isimleriyle hitap ediyorlardı. Koraltan Barut- çuya, Anayasaya uygun olarak, bakınız nasıl Meclisi toplantıya çağırdığım iftiharla söyle- di. Anayasaya uymak niçin bir iftihar vesile- si sayılıyordu, bunu anlamak için ancak Koral- tan olmak gerekirdi. Sahiden de, eğer maazal- lah Menderes aksi kanaat söyleseydi, Koraltan Anayasaya uymaya cesaret edemeyecekti. Barutçu, bu kahramanlığından ve asil dav- ranışından dolayı Meclis Başkanını alaylı bir dille tebrik etti. İki eski dost, siyasi havaya tekrar bir bahar havasının gelmesini karşılıklı temenni ettiler. O zaman Koraltan, kendisine Başbakan tarafından verilmiş olan görevi yeri- ne getirdi ve sanki lâf arasındaymış gibi: — Ah, ah! Ne iyi olurdu, bugün Avrupa- ya gidecek olan sayın Menderesi Miuhalefetlen de bir heyet uğurlasaydı" dedi. Bağdatsız kalmış Bağdat Paktının Lond- rada Başbakanlar Konseyi toplanacaktı. Top- lantı Pazartesi günü açılacaktı. Halbuki Mecli- 89