YURTTA OLUP BİTENLER nasının inşasına başlandı. Adada ba- lıkçılık ve süngercilik oimkânlarını tesbit için araştırmalara geçildi Belki de ilerde İmrozun Makariosu olmayı düşünen Metropolit Melito- nun adadan uzaklaştırılması sağlan- dı. "Milli Mektup" Rumlar bu tedbirleri tepki ile kar şıladılar ve bermütad, parti ka nalından tazyike giriştiler. teklifindeki imzasını geri alan Re- fet Sezginin, birkaç AP'li arkadaşı ile birlikte, bu tedbirlerin kaldırıla- rak, durumun eskiye döndürülmesi- ni isteyen bir mektup kaleme alma- sı ve bunun Milli Savunma Bakanı- na verilmesi tam bu sıralara rastla maktadır. Tedbirler kaldırılmamış- tır. Fakat, AP'nin önce kısmen, son ra da tamamen iktidara gelmesi, durumda tekrar bir değişiklik yapı- lacağı intibaını yaratmıştır. Muhtı- racı Çanakkale milletvekilinin de dahil olduğu Kabine üyeleri birkaç defa bu yönde teşebbüse geçmişler, fakat (başarısızlığa (uğramışlardır. Milli Güvenlik Kurulunda bu konuy- la ilgili bazı tartışmalar geçtiği ve milli iradeden bahseden AP'li Ba- kanlara durumun "münasip şekil- de" anlatıldığı, konunun Bakanlar- la Kumandanlar arasında soğukluk yarattığı söylenmektedir. Şurası da muhakkak ki, İmrozda yürütülmesi zorunlu politikanın Ba- kanlıkları ilgilendiren uygulama saf- hasında yavaşlama başlamıştır. Me- selâ, İmrozda bir ilkokul binasında öğretime geçirilmek istenen ve hat- tâ müdürü de yollanan öğretmen o- kuluna hâlâ diğer öğretmenler gön- derilmemiştir. Rumların tepkileri ve aksi yön- deki çabaları durmadan devam et- ti. Hattâ yunan gazeteleri, mesele- nin bir yabancı devlet tarafından Birleşmiş Milletlere o götürüleceği tehdidini dahi savurdular. Bu arada, türkçe öğretim yapılması için tek- lif veren CHP'li Burhan Arat, İmroz ve Bozcaadanın ağırlığını koyması neticesi, tekrar milletvekili seçile- medi. İmrozda cereyan edenler, "Aya- sofyada Namaz" edebiyatı sahiple rinin foyasını açığa vurmuştur. Bu zihniyet için hedef -yani oy- önem lidir. Yoksa vasıtaya bakan yoktur Bugün türk milliyetçiliğini tahrike yeltenenler, ertesi gün rum tavizci- liğine, göz kırpmadan, tevessül ede- 14 bilmektedirler. Gerçi, alınan güvenlik tedbirleri ile bugün için İmroz ve Bozcaada- daki elenizm takipçilerinin çanları- na ot tıkanmıştır ama, bugünkü İktidar, DP'yi bu konuda da izlerse -ki izleyeceğe benzemektedir-, yakın gelecek, Türkiyenin başına yeni bir gaile açabilir. O takdirde, bir za- manlar gençliği ("Kıbrıs türktür türk kalacaktır" nakaratıyla osoka- ğa salanlara, "Ayasofyada Namaz teranesi tutturanlara şu sorulacak tür: — İmroz nedir, ne kalacaktır?" Idare "Beyfendi"nin izinde Şu günlerde Demirel Kabinesinin en dertli üyelerinden biri, hiç şüphesiz, Ulaştırma Bakanı Seyfi Öztürktür. Öztürk, ortada herhangi bir sebep yokken, geçtiğimiz hafta içinde emekliye osevkettiği (Devlet Meydanları Genel Müdürü Muhittin Asralın, beş günlük bir ayrılıktan sonra yeniden görevinin başına dön- düğünü gördüğünde pek şaşırmış ve, kendi mesleği avukatlık olması- na rağmen, Bakanlığın hukuk mü- Öztürk değildir! Seyfi Hukuk, o guguk AKİS şavirlerinden medet ummağa başla- Fakat, IV. Koalisyon Hükümeti- nin CKMP'li Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürkü dertlendiren ve güç durum- da bırakan sebep, Asralın elini ko- lunu sallayarak yeniden görevine başlamış olması değildir. Asıl sebep, aynı kararnameyle re'sen emekliye sevkedilen Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Muhittin Asral, Ba- kanlık Başmüşaviri Galip Yenal ve Müsteşar Yardımcısı Hamit Çetin- taşın omüracaatlarına Danıştayın verdiği "icrayı tehir" kararıdır. Oy- sa Öztürk -mesleği avukatlık olma- sına rağmen- emekliye sevkettikleri- nin müracaatı halinde Danıştayın verebileceği kararın ne yönde olabi- leceğini hiç düşünmemiş, boşalan yerlere de kendine yakın bildiği, e- mir ve arzularım tereddütsüz yeri- ne getirebilecek kimseleri tâyin et- mekte gecikmemişti. Kararnamele- rin onaylanmasıyla Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğüne e- mekli Kurmay Hava Albayı Nuret- tin Özdemir, Bakanlık Başmüşavir- liğine müşavirlerden Talât Tolunay, Müsteşar Yardımcılığına da yüksek mühendis Halük Arık getiriliyorlar- dı. Ancak, Bakanın hiç ihtimal ver- mediği bir anlaşmazlık, kararname- nin, sahiplerine bildirilmesinden sonra patlak verdi. Müsteşar Sadık Baklacıoğlu, Bakanın bu keyfi ta- sarrufundan, kararnamenin, birlik- te çalıştıkları yardımcısı Hamit Çe- tintaşa bildirilmesiyle haberdar ol- du. Güç durumda kalan Müsteşar, geride bıraktığımız haftanın başın- da birgün. Bakanla makamında bir görüşme yaptı. Müsteşarım karşı- sında her zamanki halinden farklı gören Öztürk, Asral, Yenal ve Çetin taşın emekliye sevkedilmelerinin se- beplerini anlatmağa çalıştı. Bakana göre, emekliye (o sevkedilenler hem yetersiz, hem de yaşlıydılar. Onlar- dan kendi tempolarına ayak uydur- maları beklenemezdi. "Dur bakalım, ne olacak?" Bakanı sükünet içinde dinleyen Baklacıoğlu, bu tasarruftan ken- disinin Oohaberdar edilmemesinin doğru bir davranış olmadığını söy- ledi ve çe dedi: "— Ben de sizin gibi sorumluluk taşıyan bir mevkide bulunuyorum. Bu tasarruftan benim de haberim olması lâzımdı. Sizin bu tutumu- nuzu tasvip etmiyorum!" 8 Ocak 1966