—A HAFTANIN İÇİNDEN "Türkiye, basiretsiz ve tecrübesiz olduğu halde ucuz bir zafer kazandığından dolayı “bizden yanlış bir şey sâdır olmaz” diyecek kadar kendini beğenmiş bir iktidarın elinde, milletlerarası sahada da ilk ağır darbeyi yemiş bulunuyor. Birleşmiş Milletlerin Kıb- rıs Meselesinde aldığı karar, şüphesiz haysiyet zede- leyicidir. Ama durum, Türkiyenin iç ve dış güvenliği bakımından da çok tehlikeli gelişmelere gebedir. Kıbrıs Meselesi, halli zor bir dâva olarak Türki. yenin karşısına çıkmıştır. Self - Determination diye bilinen hakkın moda olduğu bir dünyada, halkının yüzde seksenini rumların teşkil ettiği bir adadaki yüzde yirmi nisbetindeki türkü onlarla eşit şartlar altımda tutmak daima zor kabul ettirilir bir hedef olmuştur. Kaldı ki yunanlılar, ingilizlerin gidici bu- lunduklarını görüp te eski Enosis taleplerini gürül- tüyle dile getirdiklerinde Türkiyenin Kıbrısla ahdi hiç bir bağı yoktu. Elbette yunanlılar da böyle bir bağa sahip olmaktan uzaktılar. Ama onların kuvvetli çoğunlukları bir avantaj teşkil ediyordu. Buna rağ- men Enosise karşı bizim yükselttiğimiz Taksim sesi, ingilizlerin de Ada üzerinde bazı haklar muhafaza et- me arzularının neticesi, tutmuştur. Kıbrıs Meselesi o günlerde, iki husus ahde bağla- nabildiği takdirde kesin tarzda halledilmiş olacaktı. Ahden tesbit edilmeliydi ki Türkiye, Kıbrıs işinde taraflardan biridir ve gene ahde bağlanmalıydı ki rumlar Enosis taleplerini tekrar yükselttiklerinde statüdeki tek değişiklik Taksim olabilir. Yani Self Determination hakkı iki cemaate ancak ayrı ayrı ta- nınabilir. . Iktidarı, bu iki hayati husustan sadece birin- cisini ahde bağlamaya muvaffak olmuş ve Türkiyenin rızasım taşımayan bir nihai şeklin kabul edilemeye- ceğini tescil ettirmiştir. Fakat şartlar ikinci safhanın gerçekleştirilmesini engellemiş, bunun yerine karışık ve işlemesi son derece zor bir müdahale sistemi ahit- lere konulmuştur. Bu sistemin güç yürüyeceği daha o zaman Türkiyede ifade edilmiştir. Nitekim, 1965 Noeli hadiseleri Kıbrısta patlak verdiğinde bu güçlükler derhal ortaya çıkmıştır. Bir hususu türk milleti asla unutmayacaktır; E- ğer buhrânın başında Amerika nihai hal şekli olarak kafasında Taksimi bulundursaydı her şey çok kolay halledilebilirdi. Fakat Amerika, kendi menfaatini E- nosiste görmüştür ve bunu bilmek, yunanlıları, ken: dileri için en müşkül anlarda bile uyuşmaz durumda sebata itmiştir. Türkiye, zaten zor ve dünya umumi efkârına sevimsiz gelen silâhlı müdahale hakkını ne zaman kullandı veya kullanmaya karar verdiyse kar- sısında Amerikayı bulmuştur. Amerika bazen, George Ball'ün arabuluculuk teşebbüslerinde olduğu gibi yü muşak vaziyet almıştır, bazen, Johnson'un mektubun- daki haşin lisanı kullanmıştır. Fakat Türkiyenin eli- ni tutacağını hep belli etmiştir. Türkiye Amerikadan, yunanlılar üzerinde bir baskı yapmasını hiç bir zaman istememistir. Türkiye Amerikadan, yunanlılara, türkle kabul etmeye Bir Fiyaskonun Anatomisi Metin TOKER cekleri Enosis üzerinde ısrar edip uyuşmaz tutum- larını sürdürdükleri takdirde türklerle başbaşa küala- bileceklerini inandırıcı tarzda hatırlatmasını bekle» miştir. Amerika bunu değil, bunun tam aksini yap- ey Acheson'un bir nevi Taksimi öngören birinci ı Johnson, yunanlıların arzuladıkları : tadil sirtaki. Eğer amerikalılar şimdi, bütün havasını yaptıkları aleyhimizdeki karar sureti Birleş- miş Milletlerde oylanırken bizden yana görünmekle bizi kandırmış olduklarımı osanıyorlarsa kendilerini pek kurnaz, bizi pek saf sanıyor bulunmalıdırlar. Türkiye için, Amerikanın aldığı vaziyet karşısın da tutulacak iki yol kalıyordu. Ya çizmeyi giymek, yani buna rağmen askeri müdahaleyi yapmak, Adaya çıkmak. Yahut aklı kullanmak, Ada için Enosisin ve Taksimin dışında, daha çok kimse tarafından kabul edilecek bir tezi benimsemek, Hükümet etmek, bir mânası itibariyle, irin yapmak demektir. İnönü (Hükümetleri iki şı faydalarını ve zararlarını ölçtükten sonra ikinci söle tercih etmişlerdir. Bugünün İktidarı olan o günün Muhalefeti ise bunu kınamıştır, bunu kâfi derecede dinamik bir politika saymamıştır ve silâhlı müdahale hakkının kullanılmasını istemiştir. Kıbrısı Türkiye için bir Vietnam yapmak istemeyen, Amerika bizim elimizi tutarken çabuk netice almanın i nı gören, çabuk netice alınmayınca Adaya çıkmanın | arı kovanma el sokmak olduğunu bilen, Türk Silâhlı Kuvvetlerini hak etmediği bir şaibeden korumak is- teyen İnönü Hükümeti ikinci yolda ilerlemiştir ve süratle, büyük başarılar sağlamıştır. İktidarın İnönü Hükümetinden fili AP. Hükü- metine devredilmesinin arefesinde siyasi hava lehi- mize olarak tamamile değişmiş bulunuyordu. 1964 İlkbaharında Johnson bizi bir sovyet tecavüzüne kar şı korumamakla tehdit ederken 1963'in başında türk sovyet tebliğlerinde Kıbrıs için ortak görüş açıklanı. yor, Sovvetler Birliği Dısişleri Bakanı federasyon tes zini resmen savunuyor, Üçüncü Dünyada aynı yönde bir gelişme beliriyordu. O yolda devam edilebilseydi, Birleşmiş Milletlerde bugünkü netice almmazdı. Bugünkü netice basiretli ve tecrübeli bir iktida- rın hazırladığı bütün imkânların basiretsiz, tecriibe- siz ve kendini beğenmiş bir iktidar tarafından -kü- çümsenmesi, bir yana itilmesi neticesi alınmıştır.| Sanki Türkiye, Amerikanın aklmdaki nihai hal şek- lini kolaylaştırmak istemiştir, Dışişleri Bakanı Çağ layangilin temayülü mâlüm Birleşmiş Milletleri “Ya Enosis, ya Taksim” tercihine itmesini başka türlü izah güçtür. Başbakan Demirel, Birleşmiş Milletlerin Siyasi Komisyonu aleyhimizde karar aldıktan sonra gönül rahatlığıyla gittiği Konyadaki Şeb-i Arusten -Düğün Gecesi, elinde, kendisine hediye edilen “Şah ney”1). ile dönmüştür. di onu, güle güle kullansın! 25 Aralık 1965