yon dolar borçlanmıştı. Amerikadan hibe şek- linde 800 milyon dolar yardım görmüştü. Eski iktidardan 127 ton altın, yani 150 milyon do- lar devralmıştı. Nedir hesap? 2 milyar 200 mil- yon dolar. Yani? 280 milyon Osmanlı altını! Bu bir asgari hesaptır, buna askeri yardım da dahil değildir. Demek ki D.P, İktidarı sekiz se- ne içinde, Osmanlı İmparatorluğunun meş- hur Düyunu Umumiyeye yol açan 238 milyon altınlık borçlanmasına karşılık tam 280 mil- yon altın yemiştir. ismet Paşa, inceden inceye yaptığı bu he- sapları yazılı notlarından okuduktan sonra bil an durdu ve sordu: “— Ne var, meydanda?” Salon, tezahürattan yıkılacak gibi oldu. Halk alkışlıyor, alkışlıyor, alkışlıyordu. İsmet Paşa seslerin kesilmesini bekledi, sonra ilâve etti: — Eline 280 milyon altın geçmiş ama, aba geçinemeyecek kadar ıstırap, bunaltı, buhran içinde..” Salonda bir alkış fırtınası daha koptu. Fakat başka bir fırtına da, tabii İktidar safında koptu. Zira bu Görülmemiş Kalkınma, D.P. İktidarımn en büyük övünme vesilesiydi. Hep yaptıklarını' söylüyorlar, fakat. buna mu- kabil memleketi hangi ipoteklerin altına sok- tuklarından hiç bahsetmiyorlardı, Şimdi İsmet Paşa, altın hesabıyla bu balona bir iğne soku- yordu. Netekim Pazartesi sabahı Vilâyette, gaze- teciler, karşılarında çok sert, iki kaşı çatılmış, burnundan kıl aldırmayan bir Başbakan bul- dular, Menderes, tabii gene İstanbuldaydı. Bir siiredir gazetecilere munis davrandığı, onlarla şakalaştığı, bir sual sorulduğunda alaylı tavır- la ilgili Bakanı işaret ettiği, “Onu sıkıştırın” dediği halde o gün, Vilâyetin büyük salonunda fotoğrafçıları gördüğünde kırmızı görmüş bir boğa edi — Ne işleri var, bunların burada.. Bay- ram değil, seyran değil, gelmişler resmimi çe- kecekler.. Atın bunları dışarı..” diye haykır- maya başladı. Bunun üzerine fotoğrafçılar Vilâyettew "üzaklaştırıldılar, Üstelik polisler, bunlara, göz- den kaybolmalarını da “insaniyet namına” tavsiye ettiler. O sıralarda sadece Menderes değil, yâr-i vefakârı Nuri Sait Paşa da İstan- buldaydı ve akşam Bağdada dönecekti. Men- ieresin Nuri Sait Paşayı uğurlamaması görül- müs hadise değildi. Ama o gün uğurlamadı. İlk uçağa atladı ve Ankaraya döndü. iniadağa, vanına hemen Sıtkı Yırcalıyı celbettirdi. Sıtkı Yıreslı resmen Basın-Yayın em e ama, samet Ağaağlımım yerine Sanayi da vekâlet ediyordu, İki miley 3 gece geç vakte kadar çalıştılar. Hazırlanan, İsmet Paşaya ce- vaptı. Menderes, hep sinirli halini muhafaza ediyor, küfredip Ker Se Başbakanlıktan A. nadolu Ajansıyla D erine hazırlıklı olmaları için telefon edil “Sıtkı Yırcalının İsmet Paşaya cevabı” ertesi sabah mutlaka ya: yınlanmalıydı. Cevap Menderesle Sıtkı Yırca- lının elinden ancak gece yarısından sonra kur: tarıldı, Ajansa da sabaha karşı verildi. Zafer ve Havadis, zavallılar, tabii bekleyip bunu ay- nen yay Öteki gazetelerde özet çıktı. Ben, Salı sabahı radyodan dinledim. Cevapta- ki “gurbette övünür gibi”, “İsmet Paşa Türki. yesi”, “İnkâr edenleri kahredici darbeler” tar- zındaki tâbirler Sıtkı Yırcalı imzasını taşıyar cevabın aslında kimin kaleminden çıktığını bel- li ediyordu. Cevap, kimseyi tatmin etmedi. Belki de bundan Balm ki arkadan Maliye Bakanı Hasan Polatkana ve başkalarına da, Menderes. aynı tarz cevaplar verdirtti. Şu, şu,şu yapılmış; tır deniliyordu, fakat D.P. İdaresinin sekiz se