Heybeliadada, plâj Ismet Paşa 1958 yazında, kapısında biletini alıyor. O yaz, İsmet Paşanın bu plâjdan denize girmesi bir ömür olurdu. Halk etrafma toplanır, o da onlarla birlikte çi- vilemesini yapar, yüzerdi. Tabii bu arada, “me- rakı vatandaşlar” diye bilinen polisler mayola- rı içinde, sanki üniformaları varmış gibi sırıtırlardı. sini taniyan herkesi de ve Bülent Eceviti de pek r. Namık Zeki Aral İsmet Paşanın bu altın Kabüylatibin bitik yardımcı oldu, İmparatorluğunun borçlarını buldu, Osmanlı D.P. iktidarının borçlarını altına çevirdi. İsmet il alm aklındaki şuydu: D.P, bir Görülmemiş Kalkınma Edebiyatı tutturmuş, R Bir al Peki, bunun bedeli nedir? Şunu halka altın hesabıyla söyleyelim ki, herkes anla- sgk de, İsmet Paşa bu altın hesabını tmemizden iki giin sonra, C.H.P.- “nin Kadıköy İlçe Kongresinde söyledi ve yer “yerinden oynadı. Günlerle, siyasi hayat bu al- 74 tın lâfıyla ve altın hesaplarıyla kaynadı. İsmet Paşa, söyleyeceği sözün tesirini iyi tahmin et- mişti. 1958'deki bu, Kadıköy İlçe Kongresini hiç unutmayacağım. Biz o gün Adadan, Ömerlerin Maltepede yeni yaptırdıkları ve taşındıkları evlerine geçtik. Kongre, Süreyya sinemasın- daydı. Kadıköye, Maltepeden otomobillerle gi- decektik. Ömerin büyük oğlu Hayri, henüz dört yaşlarında kadardı. O da, gelmek istedi. Kongreye, âdeta ailece gittik, | Fakat, içeriye girmek ne mümkün! Düşü- nünüz: Mevsim yaz. Güneşli, sıcak ve nefis bir gün. Pazar. Herkesin denizde . olması lâzım. Hayır. Herkes, Süreyya sinemasının cehenne- mi andıran, havasız salonunda. Gençler, ihti- yarlar, erkekler ve bilhassa kadınlar.. Bir he- yecan fırtınası esiyor. Kadınlar, Kadıköyün aydın kadınları. Şık ve güzel. Denizi unutmuş- lar. Dört kişilik localarda on kişi oturuyorlar. Salon, D.P. liderlerinin ve en çok Adnan Menderesin, Muhalefet Devrinde söylediği söz- lerle donatılmış. Dinleyiciler bunlara bakıp gü- lüyorlar ve “Geçmiş zaman olur ki..” diye dü- şünüyorlar. Hürriyet, demokrasi, refah ve saa- det lâfları Sinemanın önüne geldiğimizde, İsmet Pa- şayı dahi ön kapıdan içeri almanın imkânsızlı- gı anlaşıldı. Bütün geçit yerleri, tâ paradiye kadar tutulmuştu, Her tarafa iskemleler ilâ- ve edilmiş, iskemle konulamayan yerlere tek ayak üstünde duran kalabalık dolmuştu. Hayri korktu ve ağlamaya başladı. Annesi onu aldı. Biz, sahneden salona sokulduk. Daha İsmet Paşa görünür görünmez yer yerinden oynadı. Ağlaşanlar, bağıranlar, alkışlayanlar, “yaşa” dive haykıranlar, tezahürat yapanlar.. Kadı- köy, İstanbulun bu aydın semti, Menderes İda- resinin ne kadar karşısında olduğunu gösteri- yordu. Zaten Kadıköy hep öyle kaldı. | ismet Paşa, altın hesaplarını ortaya dök- tüğü konuşmasını bu dinleyici kütlesine karşı yaptı. İsmet Paşa dinleyicisini de iyi seçmişti. Kadıköylüler sadece anlayarak alkışlamakla kalmıyorlardı. Aralarında bir çoğu not da tu- tuyordu. -Ve bunlar polis değillerdi!- ismet Paşa, sonradan daha da meşhur olan Altın Hesabını ortaya şöyle koydu: Düyunu Umumiye, Düyunu Umumiye di- yorduk. Osmanlı İmparatorluğu Düyunu U- mumiyeye yol açan istikrazları 1854 ile 1875 a- rasında, 21 yılda yapmıştı. Bu müddet zarfında devletin eline 127 milyon altın gecmişti, faiz dolayısıyla millet 238 milyon altın borclanmış- tı, vE; yi durum neydi? Demokrat İk- tidar sekiz senede, dışarıya 1 milyar 100 mil-