YURTTA OLUP BİTENLER dırarak, sorumluluğu -bilerek veya bilmeyerek- sırtına i kolaylaştırmaktadır. yapılırsa, konulan ad ısrarı üzerine mecbur caktır. Nitekim, Mehmet Turgut aynı havada devam etmektedir. Geçtiği- miz hafta, Bilgiçci AP taraftarı bir gazetede TPAO, Petrol Ofis ve Etibank Genel Müdürlerinin iyi iş- ler yaptıklarına dair bir yazı yayın- landığında ilk tepki, Sanayi Bakanı Turguttan gelmiştir. Derhal bu ga- zetenin Ankara bürosuna telefon e- den Turgut, sinirden titreyen bir Sl şöyle demiştir — Yaz kardeşim, sana demeç veriyorum: Bu Genel Müdürler hak kında yazdıklarınızı ispat edebilir- seniz, ben haysiyetsiz bir adamım!" Bu, Turgutun, gazetelere göre haysiyetini ortaya koyduğu bininci iştir ve her seferinde Turgutun hay- siyetinin ırzına geçilmiştir. Tuhaf bir kabine Bu arada bir nokta gürültüye git- mektedir. Üzerinde fırtına ko- parılan üç Genel Müdür -Topaloğlu. Onat ve Yalabık- Sanayi Bakanlığı- na değil, İbrahim Derinerin uhde- sindeki Enerji Bakanlığına bağlıdır. Fakat, bu husustaki en hayati top- lantılara bile Deriner dahil edilme- mektedir. Nitekim geçen Perşembe Hariciye Köşkünde yapılan toplan- tıya da Deriner çağrılmamıştır. De- riner, kendisinin bulunmadığı bir toplantıda kendisini ilgilendiren iş- lerin- nasıl görüşüldüğüne dair bir soruya mütereddit bir tonla şu ce- vabı- vermiştir: kaldık" ola- — Valla, nasıl oluyor bilmem! benim Vekâletimi ilgilendi- ren konularda karar alınacağı za- man benim de bulunmamdır." Bu konuları gazetecilerin bile kendisinden daha iyi bildiğini espri yollu ifade eden Deriner, bu konuy- la ilgili bir soruya daha da ilginç cevap vermiştir: "— Beyfendi, sizin haberiniz ol- madan, sizin Bakanlığınıza bağlı genel müdürler hakkında bir karar alınır ve size emrivaki yapılırsa, tu- tumunuz ne olacaktır? "— Onu istikbal gösterecektir!" Bu cevâbın altında bir "istifa" ihtimali de yatmakla beraber, Deri- nen tanıyanlar, onun kuvvetli rüz- gârın önünde eğileceğini söylemek- tedirler Süleyman Demirel oKabinesinin 8 İbrahim Deriner "Eshab-ı Kehf'Ten yegâne garip tarafı, Enerji Bakan- lığı ile ilgili işler değildir. Kabine- nin yönetim şekli de alışılmamış ö- zellikler göstermektedir. o Demirel Hükümeti tam kadroyla nadiren toplanmaktadır. Bu satırlar yazıldı- ğı sırada yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı ile bir önceki toplantı a- rasında geçen süre on gün en fazla- dır! İşler daha ziyade "İç Kabine" diye adlandırılan gayriresmi heyet- ler tarafından yürütülmektedir. İç Kabine de ikiye. ayrılmaktadır: "Üç- ler" ve "Altılar Son zamanlarda bazı AP'liler şöyle espriler yapmaktadırlar: "O artık bize yüz vermez. Çünkü Üçle- re karıştı". "Üçler" diye adlandırı- lan, en mahrem işleri görüşen, en kritik taktikleri tespit eden heyet, Demirel, Faruk Sükan ve Cihat Bil- gehandan meydana gelmektedir. Başbakanın etrafındaki ikinci mah- remiyet halkasını meydana getiren "Altılar" ise şu zevattan müteşek- kildir:. Demirel, Bilgehan, Sükan, Ali Naili Erdem, İbrahim Tekin ve Mehmet Turgut.. "Altılar" son za- manlarda Hariciye Köşkünde top- lanmaktadırlar. Çok ziyaretçi kabul ettiği için tenkit edildiğinde, "Mille te kapım açık, diye söz vermiştim" AKİS şeklinde cevap veren Demirel, Hâ- riciye Köşkü toplantılarını ziyaret- çilerden kaçmak için icat etmiştir. "Üçler" ise heran, her yerde -Baş- bakanlıkta, Demirelin evinde, Demi- relin otomobilinde ve Mecliste top- lantı yapabilmektedir. Bu heyet sey- yar heyettir. "Altılar'ın da dışında kalan diğer Bakanlar ise icra sekre- terleri durumundadırlar ve sadece direktifleri yerine getirmektedirler. Çok zaman Başbakanın direktifleri bu Bakanlara Bilgehan ve Sükan tarafından -yani ikinci elden- ulaştı- rılmaktadır. Demirel işleri merkezi- yetçi bir şekilde yürütmeyi sevmek- te ve hattâ İç Kabine toplantıların- da dahi nihai kararların kendi iste- diği gibi olmasında titizlik göster- mektedir. Bu çalışma ve teşkilât- lanma şekli, kendini beğenmiş De- mirelin niçin zayıf bir kadrodan hü- kümet kurduğunu yeteri kadar izah etmektedir. Gidişat "Demirel ve arkadaşları belirli he- deflere doğru belirli taktiklerle yürümektedirler. Dikkat edilen nok- ta, zaafların örtbas edilmesi' ve bu- na karşılık, AP teşkilâtının "icraat ' saydığı işlerin ön plâna çıkarılması, fakat tehlikelerin de bertaraf edil- mesidir. Taktikler çok zaman - Tu- ral Mektubunda olduğu gibi» iki ve- ya üç hedeflidir. Herhangi bir te- şebbüsün büyük tepki uyandıracağı hissedilirse, önce, AP'liler arasında "tezgâhlama" diye adlandırılan bir safhadan geçilmektedir. e Teşebbüs meselâ bir genel müdürün azli ise, önce o genel müdürün yıpratılması için bir kampanya açılmaktadır TPAO Genel Müdürü Topaloğlu ve TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak için AP'li basının yaptığı bunun müşahhas örneğidir. Bu saf- hada, basına çeşitli haberler sızdı- rılmakta, müphem beyanatlar veri- lerek, dumanlatın dağılması önlen- mekte, kesin bir angajmana girme- meye dikkat edilmektedir. Demirel için en önemlisi, "angajmana gir- meme" hususudur. Genel Müdür ve Vali tâyinlerinin "kademeli" olarak vapılmasının anlamı bu taktiklerin işletilmesidir. Bir habere göre, bu' satırlar yazılırken toplanmış olan Bakanlar Kurulunda sayılan 30'a varan genel müdür ve vali hakkın- da nihai karar alınacaktır.İktida- ra yakın ve yüksek tirajlı bir gaze- teye sızdırılan, Genel İdare Kurulu- nun 16 genel müdür ve 17 valinin 18 Aralık 1965