AKİS Şimdi özel sektör bu açık bonoya istediği; rakamı yazacağı umudun- adır. Ayak mı, yorgan mı? Memleketin kalkınması için sağ- lam, fakat zor, zahmetli yola girmek istemeyen AP Hükümeti, bütün bağlılık (o sözlerine rağmen, Plânı da kuşa çevirmiştir, AP'nin, iktidar hayatının daha ikinci ayın- da Bütçe ile Plânın yıllık programı arasındaki önceliği bozması, "Pi- lâv" hikâyesinin yine hatırlanması- na yol açmıştır. Plâncılar durumdan o üzgündür- ler. Plânlama tekniğinin ayakla yor- gan arasındaki kesin bir tercihi ge- rektirdiğini belirten Plâncılar, "Yor- gana göre ayak uzatılması gerektiği hep söylenegelmiştir. Ama toplum ayaklarını yorganına göre uzata- maz. Yorgana göre ayaklarını bü- zen toplumlar birgün eee iz ğasına girişebilirler. (Kaldı ki, in- sanların bile ayaklarına uygun öz gan- -bulmaları, edinmeleri, bunun için daha çok çalışmaları, kazanma- ları çağanızın düşüncesine daha uygundur. İhtiyaçları su yüzüne çıkmaya başlayan Türkiyede Plâ- nın en büyük yaran, bu ihtiyaçlar arasında önemine ve haklılığına gö- re bir sıralandırma yapmak, eldeki imkânları, bu ihtiyaçların (makul bir derecede karşılanması için, bir yerde zorlamaktan çekinmemek o- lacaktı.. Ama şimdi, tutulan yol, a yağa uygun yorgan yaratmak yeri- ne, yorgan yetmese, milyonlarca insanın ayağı ayazda kalsa da, yor- gam zorlamamak, bu yorganla ye- tinmektir" demektedirler. j Gerçekten de, bugün tutulan yol, bu Yorgan - Ayak hikayesiyle anlatılan yoldur. Plânda kabul edi- len esaslara göre, | Programın- da ihtiyaçlar, varılmak istenen nok- talar tespit edilmiş, imkânların en- vanteri yapılmış, açığın kapatılma- sı için sosyal adaleti zedelemiyecek şekilde alınabilecek tedbirler göste- rilmiştir. Fakat AP Hükümeti, Prog- ramı birçok yerlerinde değiştirmiş, bununla da yetinmeyip Bütçeyi Prog- rama göre değil, Programı Bütçeye göre ayarlamayı, daha işin başında tercih etmiştir. Bütçe açık vermiş veya vermemiş, Plân üzerindeki bu oyun yanında artık Bütçe açığının hiçbir önemi kalmamıştır. Bu yol, plâna ve plân devrine rağmen, pi- lâv"ın resmen galebe çaldığı bir ye- ni devreye varacaktır. Bu yol, mem 18 Aralık 1965 leketin de, iktidarların da meseleler ve ihtiyaçlar karşısında kazanmış bulundukları barışçı çözüm yolları- nın hayatiyeti için ciddi bir tehlike getirmektedir. Bütçenin 2.7 milyarlık açığının kapatılması için yapılan hesaplara AP'li ilgililer bile inanmamaktadır- lar. Kapı arkalarında yapılan ko- nuşmalarla resmi açıklamalar ara- sında büyük farklar görülmektedir. Hükümet, iktisadi devlet kuruluş- larının 605 milyon liralık bütçe yük- lerinden kurtulmak için, bunları ge- nel bütçenin dışında tutmuş, "Bun- lar başlarının çaresine baksınlar. Zam da yapsalar, ben yaptırmadım ya, kendileri yaptı. Devletçiliğin be- lâsı" deyip, işin içinden sıyrılma- nın hesaplarını yapmağa koyulmuş- tur. Hayali bir takım indirmeler ve şişirmelerle, giderlerle gelirler ara- sında denklik o kurulmaya çalışıl- mıştır. Plâncılara verilen sözler tu- tulmamıştır. Yapılacakmış gibi gö- rünen ,işler yapılmayacak, yıl sonu- na doğru çabuk sonuç veren, sana- yi dışı yatırımlar, küçük sanayinin kredileri arttırılarak, ekonomi, kısa devreli de olsa, ayakta tutulmaya çalışılacaktır. Bu yanlış yol, Türki- yenin, yeni yeni kazanmaya aşla- dığı ekonomik gücünü kaybetmesi- ne sebep olacak, dış yardımlara o- lan ihtiyaç artacak, ne kadar ağır şartlarla olursa olsun, tıpkı Men- eres zamanında olduğu gibi, dış kredi için, şimdiden kuyrukta bek- ler gözüken madenlerimiz, sahille- rimiz heder, edilecektir. Çıkmaz sokakta Devletin dış borçları 22 milyar li- ra, iç borçları 16.55 milyar lira ol- PARKER KALEMİNİZİN ÖMRÜNÜ UZATIR İKTİSADI VE MALİ SAHADA muştur. Türk lirası ile ödenen dış bear eyi fakir Mi yüzde 50 fa- ödemiş olacaktır. Dövizle . öde- ili ie wi ağır- borçlara ise en az yüzde 20 faiz ödenmektedir. Dış borçlar son dokuz ayda 20 mil- yar daha artmıştır. Borçların faiz- lerini bile ödeyemez hale düşen Türkiye, seri halde ertelemelere başlamıştır.İçerde tasarruf bono- ları ile 2 milyar 143 milyon lira borç- lanan devlet, bu borçlar için tam yüzde 55 faiz ödemek zorundadır. İhtiyaç içinde bulunan devlet, .res- mi belgelerde adı geçen sosyal ada- lete,rağmen, bütün yükü dargelir- lilere yükleyen bu mekanizmayı de- giştiremeyen iktidarlar yüzünden, gözünün önünde bir soygun olayı- na bile seyirci kalmaktadır. Ta- sarruf bonosu simsarları 100 liraya 300 liralık tasarruf bonosu alabil- mektedirler. 100 liralık bonoya öde- necek faiz 55 lira olduğuna göre, ih- tiyaç içinde olanlardan kesilen bo- noları toplayan açıkgözlerin birkaç yıl içindeki kazançları ii lirada 365 liraya ulaşmaktadır. Bunun adı- na da herhalde, tefecilikten başka birşey denilemez. Bu bir avuç gerçek bile, AP ik- tidarının girdiği çıkmazı apaçık Or- taya oymaktadır. Hükümeti- nin, kendisini iktidara getiren çev- relerin çıkarlarıyla o memleketin gerçek meseleleri arasında yapaca- ğı tercih sadece milletin kaderini değil, aynı zamanda AP'nin de kade- rini çok yakından ilgilendirmekte- dir. Demirciden "Hazineler bağışla- yan Süleyman" yaratmağa çalışan özel sektörün o başarısı, memleket için en büyük felâket olacaktır. (İlancılık: 25) —686