SOSYAL (HAYAT ürk gazeteleri benden 'Se- vimli ni diye bahsediyorlar.' Ellerini tevekkülle iki yana açtı, sesi mahzunlaştı "— İhtiyar olduğı artık ka- bule mecburum, 70 yaşına geldim." Ama, gözlerinde muzip bir pa- rıltı belirdi: Sevimli miyim, değil miyim onu bilemiyorum. Buna sizin karar vermeniz lâzım. " Gülüştük. abam için de artık aynı tâbirleri kullandıklarını söyledim. Yerinden fırladı, elime sarıldı: "— Bu, benim, için büyük iltifat" dedi. ca iran gravürleri ile kaplı. Şömi- duvara gömülü bir Bir de küçük kitap- lık... Sol köşede ise yazı masası du- ruyor. Üzeri kâğıtlarla dolu. Arka- dan küçük bir balkona çıkılıyor. Bizdeki zenginlerin meraklı olduk ları stil eşyadan, antika biblolar- dan eser yok. İçine gömüldüğümüz koltuklardan ışıklandırma tertibatı- na, ayak taburelerinden masadaki puro, pipo kutularına kadar herşey insanı, bilhassa evin erkeğini rahat ettirmek, dinlendirmek için düşü- nülmüş. Bir ara Bayan Gülbenkyan kalk- tı, sigara ikram etti. İçmediğimi söyledim. Sigaraların üzerinde ay- Milyoner Ferahlığı Sohbetimiz bu minval üzere de- vam etti. Konuşması çok nükteli, hazırcevap bir adam. Yanındakile- re takılmaktan hoşlanıyor. Konu- şurken bol hikâye anlatıyor. Otel hayatından bıkınca Bir-iki dakika hal-hatır soruldu, havadan bahsedildi. Bu arada et- rafımı gözden geçirdim. Hem sa- lon, hem yazıhane yerine geçen bir odadayız. Büyük sayılmaz. Yeşil ve hardal rengi rahat koltuklarla dö- şenmiş. Sağ duvar bir uçtan bir u- 16 yalnızlıkta Gülbenkyanlar bulanlar yıldız işareti var. Evsahibimiz pipo- sunu yaktı. Londrada ev sıkıntısın- dan e Bayan Gülbenk- yan lâfa karıştı: u daire için iki buçuk sene bekleme mecbur kaldık." Kocası hemen sözünü kesti: "— Doğrusunu' söylesene!.. Beni elden kaçırmamak için buraya razı oldun." Sonra hikâyesini anlatt Eskiden Ritz Ötelinde kalıyor- larmış. Fakat birgün gelmiş, Gül- AKİS benkyan Otel hayatından bıkmış. Londranın civarında bir sayfiye ev- leri var. "Şehirde de başımızı soka- cak bir yerimiz olsun” sözüne hanımı iki evle başa çıkamam, sayfiye evi bize yeter" demiş. Gülbenkyan se- sini çıkarmamış, fakat birkaç gün sonra bir davette Fransız Büyük Elçisinin eşi oMadame Chauvel'e dert yanmış. O da fransız hazırce- vaplılığı ile "Azizim Gülbenkyan, ne için canını üzüyorsun? İki eve iki hanım bulursun, mesele kalmaz ' demiş. Evsahibim karısına bakarak ilâve etti: "Ben " şim bunu duyunca hemen kollarını sıvadı, ne yapıp yapıp bu daireyi buldu. İçinde başka bir ki- racı oturuyordu. Minnet, rica para İnatçı kadın çıkmak iste- karım baktı başka çare yok, onu öldürdü ve biz içeriye taşındık?. Bayan Gülbenkyan "ona bakma- yın" der gibi mütebessim, kafasını salladı ve bana ev hakkında izahat verdi. Beş yatak odası varmış.İçin- de bulunduğumuz salondan başka yemek odası ve bir. de Gülbenkya- nın kâtibesinin çalıştığı ofis. Küçük balkona çıktık. Etrafta solmuş sardunyalar var. Evsahibem özür diledi. Uzakta Hilton Oteli ve Green Park görünüyor. Yerimize döndük. Akvaryumu Bayan Gül- benkyan akıl etmiş: "— Balıkların insan üzerinde çok dinlendirici bir tesiri var. Ko- cam buraya ii evvel çok da- ha asabi idi" diyor Salonun sol duvarına bir iran minyatürünü büyütüp, resmini yap- tırmışlar. Odanın renklerine uya- cak şekilde de boyatmışlar. Buckingham Sarayında Nazik evsahibimle- bu (o resimleri inceliyorduk. Diplomatik karye- ri hatırıma geldi: "— Mr. Gülbenkyan, kaç sene- dir Buckingham Sarayına gidiyor- sunuz?" diye sordum. Bana döndü: — Bunu sormanız garip. Geçen- lerde İngiltere Kraliçesi majeste Elizabeth'in aklına da aynı sual geldi. Kendisine, neredeyse kırk se- 18 Aralık 1966