SOSYAL HAYAT Gülbenkyan Petrol Kralı Gülbenkyanla ilk buluştuğum sa- bah, Londra müstesna günle- rinden birini yaşıyordu. Masmavi gökyüzünde güneş pırıl pırıl parla- maktaydı. Londra için bunun ne kadar mühim bir şey olduğunu bi- lenler, şehrin geniş ocaddelerinin, yeşil parklarının açık havada ne kadar güzel göründüğünü tahinin ederler. Mülakat sırasında resimle- rimizi çekecek arkadaşımla bera- ber Londranın meşhur Ritz Oteli- nin ilerisindeki bir binanın Önünde durduk: (o Hususi dairelerin bulun- duğu büyük bir apartman bloku... İsmi "Arlington House". Geniş, çıplak bir antreden girdik. Hemen solda, bir kapının üzerinde süslü harflerle "Caprice" yazıyor. Ritz Oteline bağlı bir lokanta. Onu ge- çip, sola saptık. Bir hücrenin içinde oturan kapıcı, kimi görmek istedi- gimizi, randevumuz olup olmadığı- Söyledik. Yolu tarif etti Uzun koridorun sonuna kadar yü- rüdük. Karşımıza bir kapı çıktı. Kü- çücük bir asansör. En üst düğmeye bastık. Durunca, kendimizi iki ki- şinin zor sığdığı minnacık bir ant- rede bulduk. Sağda, stil bir masa- nın üzerinde çerçeveli bir karika- tür asılı: Savoy Otelinin önünde ef sanevi Gülbenkyan, gözünde mo- noklü, yakasında orkidesi, elleri arkasında, opürciddiyet, tekerlekli paten kayıyor! Resmin altında, ta- nınmış ingiliz karikatüristi Giles'ın imzası var. Zile bastık, kapı açıldı. Duvarla- rı seyrek gri desenli bir holdeyiz. Solda açık bir kapıdan loş bir ye- mek odası görünüyor. Gri ve nefti renkler hâkim. Eşyalar kabartma kadife kaplı. Masada sekiz, on kişi zor oturur. Uşak bize yol gösterdi, fakat ancak bir-iki adım atabildik. Sağdaki bir odanın kapısı açıldı ve evsahibimiz göründü. Resimlerinden hepimizin çok iyi tanıdığı, saçı-sakalı gür, itinalı kaş- ları havada, güler yüzlü "Petrol Kralı" karşımızda... Samimiyetle elini uzattı, "— Hoş geldiniz, nasılsınız?" dedi. Beraberce salona girdik.İçerde bizi hanımı bekliyordu. — Tanıştık. türkçe: hanımefendi, Gülbenkyan gene türkçe: urun, oturun" diyerek Bifa bir kanapede yer gösterdi Kendisi Ode ındaki (o koltuğa oturdu. Bayan Gülbenkyan ile arka- daşım karşıya, şöminenin yanma geçtiler. Mor orkideli ("Sevimli İhtiyar" Evsahibim ortadan uzun boylu, ge- . Çok d inç görünüyor. takmış. Kıllı yüzünde zekâ dolu göz- leri parlıyor. Bol el hareketleri ve sırasına göre muzip, alaylı bakışla- rı ile konuşuyor, meramını anlatı yor. Kendisine: "— Ne güzel türkçe biliyorsu- nuz!." dedim Ellerini kaldırarak itiraz etti: "— Yok, yok.." Sonra ingilizceye çevirdi: — Maalesef unuttum. Halbuki çocuk iken evde hep konuşulurdu. Artık pratiğim kalmadı. Gazeteleri okumağa çalışıyorum. Tabii en çok benimle alâkalı pasajları... anlamıyorum ama, lehte mi, aleyh- te mi, onu tahmin edebiliyorum." Devam etti: Gülbenkyân Londrada eşi ve Özden Toker ile Tazelenen hatıralar 18 Aralık 1965