Meselenin esasına gelelim! Tural Mektubu, bir afin hazırlanmakta olduğu şu şurada bazı gerçekleri unutturmuşa benziyor. Affi elbette ki Meclis çıkaracaktır. Ama Meclisin, karar alırken, bu gerçekleri hatırında bulundurması doğru yolun tutulmasını kolaylaştıracaktır. . Türkiyede bir 22 Şubat sanığı yoktur. O mesele bitmiş, kapanmış, tasfiye edilmiştir. Mahiyeti üze- rinde tartışmada ne fayda olur? Türkiyede 21 Mayıs sanıkları vardır. 21 Mayıs, bir avuç sergüzeştçinin, sadece buyurma zevkini ele geçirebilmek İçin giriştikleri, en ufak idealizm tarafı bulunmayan, en âdi cinsinden bir silâhlı maceradan başka hiç bur şey değildir. 21 Mayıs millet tarafından, Türk Silâhlı Kuvvetleri tarafından ve adalet tarafın- dan böyle tescil edilmiştir. Bu hareketin akıl hocası bazı sivil teşvikçilerin şimdi hangi kampta icra-i lü- biyat ettiklerine bakmak, sergüzeştçilerin samimiyet derecesini göstermeye yeter. Bizzat bunlardan bazıla- rının, duruşmalar sırasında, Talât Aydemiri bile iğ- rendiren küçüklükleri ise idealistliklerinin ölçüsüdür. Ancak, bu sanıkların iki çeşit olduğunu görme- mek imkânı yoktur. Bir megalomanyağın etrafında toplanıp meşru nizama silâh çekilmesini plânlayan- lar ile, bir mânada, kendi muvazzaf üstlerinin emrini, düşüncesizce de olsa dinleyen genç ve talihsiz Harbi- yelileri aynı plânda mütalea etmek adalet duyguları- nı incitecek bir davranış olur. İğfal eden ile iğfal edi- len, harekete gelmiş olan duygular af ve şefkat duy- guları ise, aynı muameleye lâyık addedilmemelidir. Bir Meclisi, bu incelikleri gözönünde tutarak ha- reket etmek, tarih önünde çok yükseltir. ladı! AP'li gazetelerin fazlaca iltifat gösterdikleri ve manşetlerinde yer verdikleri bu telgrafında Su, "mil- letin ekmeğini yiyenlerin onun ira- desine saygılı oan gerektiğini" şahsiyetine hiç mayan kunt ve tok vi ifade ile belirtiyordu. konuda Nihat Sudan sonra Demirel konuştu. Gazetecilerin soru- larına pek sakin bir ifade ile ve san- ki Turalla alay eder gibi cevaplar verdi. Demirele göre, devlet meka- nizması içinde, günde 4-5 milyon mektup yazılmaktaydı. Niçin bu mektuba bu kadar önem veriliyor- du? Durumda anormal bir şey yok- tu ki... Bu arada bir husus dikkati çekti: Demirel, bu mektubun kendi- kir ve görüşlerin hükümetlere ko- muta merdiveninin en üst basama- ğında bulunan Genel Kurmay Baş- kam tarafından intikal ettirilmesi- dir. Oysa bu defa teamüle aykırı o- larak, Kara Kuvvetleri Komutanı komuta zincirinin dışına çıkmış ve Milli Savunma Bakanına Orduyu tüm olarak ilgilendiren bir konuda resmi bir mektup yazmıştır. Nasıl oldu? İşin en hayret uyandırıcı tarafı, bu bariz hataya eski ve tecrübeli bir asker olan Turalın düşmüş olması- dır. Kara Kuvvetleri Komutanı as- lında, meslek hayatının en dikkatli ve hata yapılmaması gereken bir devresinde bulunmaktadır. Zira Tu- ral, bir askerin ulaşabileceği en yük- sek mertebeye en kuvvetli adaydır. Önümüzdeki yaz Genel Kurmay Başkam Sunayın emeklilik süresi dolmaktadır. Bugüne kadarki tea- mül, Genel Kurmay Başkanlığı bo- şaldığında, bu makama en kıdemli kara subayının tâyinidir. Türk Or- dusunda bu teamüle oldukça titiz- likle uyulmuştur. Şu anda Sunay- dan sonraki en kıdemli kara subayı ise Turaldır. Bu durum, çok büyük bir aksaklık olmazsa, Turalın Genel Kurmay Başkam olması demektir. İşte Tural büyük bir hatayı bu mek- tup olayında yüklenmiş ve tökezle- miştir. Bu, gerçekten garip görün- mektedir. sine intikal etmediğini ifade etmişti Oysa, mektubu ilk açıklayan, Demi- rele adanmış kalemin haberinde, mektubun Topaloğlu tarafından De- mirele tevdi edildiği bildirilmiş ve hatta bir Başbakanlık yetkilisinin böyle bir mektubun alındığı yolun- daki sözleri yayınlanmıştı.İşin doğ- rusu da buydu. Demirelin sözleri meseleye hiç bir açıklık getirmedi. Sonraki günler işin daha da karış- masına ve Ordu için yaralayıcı bir hale girmesinden başka bir gelişme getirmedi. 22 Şubatçılar, Eski Har- biydiler ve Ordudan çeşitli şekiller- de ve Turala muğber olarak ayrılan eski subaylar, Kara Kuvvetleri Ko- mutanına görülmemiş sertlikte hü- cumlar yağdırdılar. Konu, bu haftanın başında her yerde tartışılıyordu. o Durum 1961 seçimleri sonrasını andırmaya baş- lamıştı. Her kafadan bir ses çıkıyor ye,her ses yaralayıcı bir ok olarak Ordunun bağrına yöneliyordu. Aslında ortada bir hatalı durum Ahmet Topaloğlu Bu tuhaf durumun izahı, mektup olayı açığa çıktıktan sonra Başkent kulislerinde, AP'den sızan bazı ha- berlere dayanılarak şöyle yapılmış- tır: Aslında Tural bu mektupta ifa- de ettiği görüşleri daha önce Milli Savunma Bakanına birkaç defa sözlü olarak ve sohbet mahiyetinde iletmiştir. Menderesin eski polis müdürü ve Demirelin yeni Milli Sa- vunma Bakam Topaloğlu bu tip soh- betlerin sonuncusunda Turala o nâ- zik ve mantıki tavrıyla şöyle demiş- tir: "— Kumandanım, fikirlerinizde isabet var. Haklısınız. En iyisi, bun- ları bana yazılı olarak, bir mektup halinde verin, Başbakana ileteyim. Böylesi daha etkili olur!" Komuta zincirini çiğneyen mek- tup bu tavsiye üzerine kaleme alın- mış, fakat daha sonra Demirele a- danmış kalemlerin I numaralısı ta- rafından açıklanıvermiştir. Mektu- bun açıklanmasından sonra ise, vardır. Bugüne kadarki teamül, , , v Başbakan bu mektupla alay etmiş- Orduyu tüm olarak ilzam eden fi- Eski polisler ölmez! tir. 8 11 Aralık 1965