SOSYAL HAYAT Eğitim Can, boğazdan geçer Spiker yüksek sesle, hiç durmadan: ,ön sıralara geçinizi Lütfen, arada boşluk bırakmayınız! Herkes sıraya uymazsa, misafirlerin hepsine birden ,muntazam şekilde yemek yedirmek mümkün olamıya- caktır" diyor ve biraz sonra, aşağı yukarı aynı sözleri tekrar ediyor- du. Ama misafirler gine de, ellerinde tepsiler, aynı hatayı işliyorlar .servis yapılan yere en yakın masaya ve- ya bir ahbabın yanına, sıraya bak madan, oturuveriyorlardı. Spiker gibi, yanlarındaki genç mihmandar- lar da bazen, sıkılarak, misafirlere sırayı ikaz. ediyorlardı. Bir öğret- men, yanındaki misafire döndü ve gülerek: "— Vallahi, biz öğrencilerle bile bu kadar sıkıntı çekmiyoruz" diye şakalaştı. Olay önceki haftanın sonunda, Ankara Kolejinin yeni açılan self servis yemekhanelerinde geçti. İ- dare, i tesisleri ailelere gös- için büyük bir "öğrenci yemeği ziyafeti" düzenlemişti. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında An- kara halkının takdirini kazanan Ko- le Bandosunu okulun avlusunda velilere takdim eden Kolej Müdürü Burhan Göksel, bu konuda ilginç bir konuşma yaptı ve şöyle dedi: "— Çocukların iyi yemek yeme- leri, muntazam yemek yemeleri, bes- lenmeleri bakımından önemli oldu- gu gibi, eğitim bakımından da bü- yük bir önem taşımaktadır. Çün- kü çocuklara, muntazam yemek, tertipli yemek ve sıhhi yemek yemek alışkanlığım aşılamak, Ankara Ko- leji idarecilerinin anlayışına göre, eğitimin önemli bir parçasını teşkil etmektedir." Kolejin bu konuda iddialı oldu- gunu sözlerine ekliyen Müdür Bur- han Göksel ,sözlerine şöyle devam etti: " — Türk mutfağı eşsizdir ama, türk mutfağının bugünün beslenme bilgisine daha uygun bir şekilde, ye- ni baştan ele alınması meselesi de, hiç şüphe yoktur ki, okuldan eve gidecek ve genç kuşaklar, çocukken edinecekleri iyi alışkanlıkları ile bu- nun öncülüğünü yapacaklardır." Öğrenci adedi 5 bin 500 olan An- kara Kolejinin, binlerce çocuğa ra- 13 Kasım 1965 hatça yemek yeme imkânım vere- cek olan bu yeni tesisleri, çocukla- rın kendi kendilerine rahatça ye- mek yeme servisi yapmalarım sağ- lamakla kalmıyacak, onların, beslen- me uzmanları tarafından hazırlan- mış yemek üstelerine göre beslen- melerini de mümkün kılacaktır. Ço- cukların, muntazam bir sofraya kız-erkek beraberce oturup, bera- berce ve güle-konuşa yemek yeme- leri sosyal oOhayat bakımından da ayrıca eğitici bir değer taşımakta- dır. Büyükler ve küçükler Bu vesile ile bir meseleye daha dokunan Müdür Göksel, çocukla- rın kooperatif halde, işbirliğine 6- nem vererek yetişmelerinin toplu- mumuz için taşıdığı önemi de be- lirtti. Bando ve Boru takımı gine bu eğitimci gözle kurulmuş, okulda açılan muhtelif sanat kolları ve fa- aliyetler hep bu yüzden düşünül- müştür. Misafirleri (okapıda (öğrenciler karşılıyor, onlara yol gösteriyorlar- dı. Her öğrenci, yemeğin sonuna ka- dar bir aileye ev sahipliği etti, ye- mek masasına beraber oturdu. Böy- lece aileler, kendi çocuklarından başka bir çocuğun da okul mesele- leri hakkında neler düşündüğünü öğrenme fırsatını buldular. Hele büyüklerin, tıpkı küçükler gibi, sı- ra kollamadan yer kapma merakla- rı, kendilerini küçüklere çok yakın- laştırmıştı. Bazı gençler, kendileri- ni tutamıyarak, kıskıs gülüyorlar- dı. Kimbilir, belki de eğitimin püf noktası burada gizli kalan şeydir! Moda İstanbuldan bir hava Önçeki haftanın başlarında Pazar- tesi günü, İstanbul Butiğin An- HERKES kara Palas salonlarında "Sakatlar Rehabilitasyon Derneği" yararına düzenlediği defile, Türkiyede hazır elbisecilik sanatının ne kadar iler- lemiş olduğunu, halk tarafından ne kadar çok tutulduğunu bir kere da- ha ispat etti. Kâmuran Cemalin bü- yük bir zevkle hazırladığı elbiseler, mantolar ve ayyörler hem pratik ve şık, hem de mkün mertebe ucuzdu. Üstelik b an bü- tün özelliklerini de elyandl, Man- tolar daha ziyade, vücuda yakın bi- çilmiş, redingot tipi (omantolardı. Gençkızlar için "öksüz çocuk" man- zarası arzeden, fakat o nispette tu- tunan "Silvy Vartan" mantoları dik- kati çekiyordu. Tayyörler gine bu yılın modasına uygun olarak, uzun ceketli, bol düğmeli, spor görünüş- lü, faka ten ağır yerlere gidebile- cek şekilde kaliteliydi. Elbiseler ise çoğunlukla gine vücuda yakın bi- çilmiş, eteklere doğru evaze pren- ses biçimi tam kolsuz, ince detaylar- la zenginlik kazanmış, çok sade el- biselerdi, İçlerinde birkaç tane de belden kesiklisi vardı. Bunlar, yıl- lardanberi terkedilmiş bir eski gö- rünüşün yeni öncüleri olarak tekrar piyasaya çıktı, eski günleri hatırla- yan birçok başkentli hanımın hay- ranlığım çekti. Takım kıyafetler Kamuran Cemalin İzmir caddesin- deki İstanbul Butiği, defilenin ertesi günü, sabahın erken saatle- rinden itibaren dolup taşmaya baş- ladı. Çalışan bir kadın, Kâmuran Cemali sabahleyin sabahlığı ile ya- kaladı ve: "— Öyle bir kıyafet istiyorum ki, hem büroda, hem bürodan çıkınca bir yemekte; hem kokteylde, hem de gece giyinebileyim" dedi. Kâmuran Cemal, çalışan ve çok faal hayatı olan bu genç kadına si- yah bir yünlü elbise ceket takımı verdi. Elbisenin beden kısmı, kah- verengi yün dantelden yapılmıştı. Tam kolsuzdu, eteğe yapışık olarak ve biraz düşükçe dikilmişti. Ceket giyildiği zaman, bluzun yakası şık bir eşarp hissi veriyordu. * Gine çalışan bir başka kadın, manto hissi veren kahverengi spor tayyörü seçmişti. Ama, spor tayyö- rün belde kemerle biten ceketi çı- karılınca ,eteğe yapışık olarak dikil- miş, tok jerseden yapılmış koyu ye- şil bluzu, kıyafete giyimli bir hal veriyordu. Çok değişik, yarı spor ya- rı fantezi tweed mantoların içinden giyilen tam kolsuz döpiyes elbisele- re gelince, bunlar da çok şık, atik- tetik ve pratikti. Meselâ beyaz kürk yakalı, grili-beyazlı kalın bir tweed 29