"Kalpten kalbe yol vardır!,, Türkiyede, 1961'den sonra beliren ihtilâlci ocereyanlarda bu heve- sin şampiyonlarını en ziyade hara- retle tutmuş, hareketin fikriyatçılı- ğı rolüne çıkmış, teşebbüsün felse- fesini yapmış, hazırlık toplantıları- na bile katılmış bir takım kimsele- rin bugün kopkoyu birer AP taraf- lısı olmalarının, ilk bakışta şaşırtı- cı, bir tarafı vardır. Fakat aslında bu, eşyanın tabiatına son derece uygun bir davranıştır. İnsanı yanıl- tan, o sergüzeştin AP bahane diye gösterilerek teşvik edilmiş olması, tahriklerin AP etrafında yürütülme- sidir. Şimdi, bir askeri macerayla elde edilebileceği sa- nılan maddi ve manevi çıkarların AP tarafından sağla- nacağı ümidi doğunca, sırtlarında yumurta küfesi ta- şımayanlar dönüşlerini fütursuzca yapıvermişlerdir. Hiç bir rejim altında memleketler, temeli otori- ter sistem olan bir askeri idare içinde olduğundan daha rahat ve daha iyi yağma edilmemiştir. Güney Amerika bunun klâsik örneğidir. Burada bir askeri şef, yerli ve yabancı sermayenin desteğiyle ve onun hizmetkârlarının yarattıkları havayla iktidarı bir darbe sonucu almakta, bir nüfuz ticareti devri hemen açılmakta, bol ve kontrolsuz, dışa- rıya aktarılması kabil kazançlar kasaları doldurmaya başlamakta, devir şefin kudreti nisbetinde uzun veya kısa devam etmektedir. Gü- ney Amerika memleketlerindeki her. demokratik devrenin, mutlaka komünistlik ithamıyla ve bir askeri şefin darbesiyle bitmesi, yeni ida- renin "kolay kazanç" kapılarım ka- pamaya mecbur bulunmasının Sso- karcı çevreler hemen, "Ooo, mem- leket komünizme gidiyor!" diye fer- yat yükseltmekte, aslında öteki de- vir yüzünden gerçek bir kuvvet ha- line gelmiş bulunan militan komü- nistler de demokratik idareye sa- hiden sızmış olduklarından hazır bekleyen bir askeri şef geriye dö- nüşü becermektedir. Tabii, kıtanın büyük devleti de, kendi menfaati- ni rahat vurgun devirlerinde gör- düğünden -kim görmez ki?- plân kolay başarı kazanmaktadır. Fakat Türkiyenin bir Güney Amerika memleke- ti olmadığı, talihsiz iki deneme sonucu anlaşılmıştır. İki askeri sergüzeşt teşebbüsünün ikisi de, yanında sadece, bu sefer neye âlet edildiklerini bilmeyen bir genç kütleyi, fakat karşısında Türk Silâhlı Kuvvetle- rinin hemen tamamını bulmuştur. Türk Ordusunun bir bedelli ordu değil, bir milli ordu olması Türkiye- de temeli otoriter sistem olan bir askeri idarenin ku- rulmasını hiç bir zaman mümkün kılmamıştır. Bunun için gözler, o zaman, kaymıştır. hemen öteki uca Bir sergüzeştçi albayı "Senin gözlerinde Kolağası Mustafa Kema- lin gözlerindeki parıltıyı görüyo- rum" diye deli eden aynı kalemle- rin, ona akıl satan aynı profesyonel fikiiyatçıların şimdi sekiz aylık bir politikacıya "Sen İsmet Paşa- dan da, Menderesten de üstünsün. Sen gerçek İkinci Atatürksün" nucu olmaktadır. Buna karsı çı- Madalyonun öteki yüzü Bu hafta, Paris Ankara Mihverin- de hazırlanan bu tertiplerden haberli bir yetkili şöyle dedi: '— AP ve AP ile yola çıkanlar bazı şeyleri unutmuş görünmekte- dirler. AP'nin bu tutumu ne dış, ne de iç ciddi özel sermaye için as- lında güven vericidir. - Böyle hal- lerde böyle memleketlere ancak kap-kaçcı sermaye gelir. AP'nin i- çerdeki dayanaklarını kırmamak i- çin sosyal oreformları bir kenara itmesi, iç ve dış özel sermayeye geniş tâvizler vermesi kefareti ko- lay kolay ödenmeyecek bir hata o- lacaktır. Yanlış yoldan işe başlayan ve bir Tâvizler Hükümeti olmak durumunda kalan bu hükümet, ken- disini iktidara getiren kuvvetlerin şımarıklılığı yüzünden, belâlardan kurtulamıyacaktır. Tâvizler ağırdır. Bedel çok ağırdır Büyük ve sayısız 8 meseleler içindeki günümüzün Tür- kiyesi, kendisinden ödemesi isteni- len bu bedeli ödeyemeyecek kadar halsizdir. Bedeli çok ağır olan tâ- vizlerle alınacak dış o krediler de Türkiyenin halsizliğini (ogidermeye- cektir. Miktarı ne kadar artarsa artsın, belli bir kalkınma metodun- dan yoksun kalacak bir Türkiye, doping yapılan atlara dönecek, bir süre sonra iyice elden ayaktan dü- şecektir. Türkiyenin bu hallere dü- şürülresine cesaret edilmesi güç bir işti Diğer taraftan, Türkiye için cid- di tehlike çanlarının çaldığım far- keden Devlet Plânlama Teşkilâtı bir araştırma yapmıştır. Plânlamanın bu araştırması, Tür- kiyede mevcut yabancı sermaye ve- ya yabancı sermaye ortaklığındaki şirketlerin halini göstermektedir. Bunların durumu, AP'nin progra- diye "çengel atma'larına neden şaş- mak? mında taahhüt edilen yola girecek bir Türkiyenin sanayileşmek yerine mutlu bir "aracılar sınıfı" yarat- maktan öteye gidemiyeceğini orta- ya koymuştur. Yabancı Sermayeyi Teşvik Ka- nunundan yararlanarak Türkiyeye gelen şirketler tamamen iç pazar için çalışmakta, ihracat yapmamak- ta, getirdikleri sermayeden çok da- ha fazla iç sermayeye dayanmakta, milli bankalardan gene sermayesi- nin kat kat üstünde aldıkları kre- dilerle yatırım yapmaktadırlar. Şir- ketler, ana şirketlerinin mallarını ithal etmekte, bunları kullanmakta, bu yüzden bunlarla elde edilen ma- müllerin Türkiyede yapılması ile aynı malların ithal edilmesi halinde Türkiye için bir maliyet farkı ol- mamaktadır. İthalât ikamesi deni- len bu durum gittikçe Türkiyenin aleyhine dönmektedir. Bu şirket- 13 Kasım 1965