Açıktan bu Kadar ahmak olurlarsa... Geçen hafta, bu dergide Metin Tokerin başyazısı çıktı: "Ak ana südü gibi helal oylar Bir kaç gün sonra, bir AP Orgarımdal, DP iktidarın- dan AP İktidarına devredilmiş birinin şimdi aşağıda oku. yacağınız ve "Selâmün Aleyküm!" başlığını taşıyan şu yazısı çıktı: Metin Toker, seçim sonuçlarına pek fazla içerlemiş.. Akis dergisinde hop oturuyor, hop kalkıyor. Aman efen- dim neler söylüyor?.. Söylüyor değil, avaz avaz haykırı- yor.. Herhalde o satırları yazarken, yüzü bile ortanın solu kadar kızarmıştır! "Ak ana südü gibi helâl oylar, Pöh.. Oy da ne oluyormuş! "Bütün demokrasilerde, oylar kadar, GÜÇLÜ KUV- VETLER vardır. o Müesseselerce temsil edilen BASKI GRUPLARI mevcuttur.." diyor.. Sayın İnönü'nün damadına burada biraz kendine gel, demek icabetmez mi? emleketin Oo vatansever insanlarından Oomürekkep "müesseselerini" sen kalkar da nasıl "Baskı Grupları" diye adlandırabilirsin?. Ağzından çıkanı, kulağın duymaz mı?.. Kaleminden çizileni, gözün görmez mi?.. ." haa!.. Ondan sonra tehdit.. Yine tehdit.. tehdit: Meğer neler yapmazmış Pembe Köşkün bu içgüvey- SIZ. Hele bir servet beyannamesini, sı prensibini ortadan kaldırsınlar.. Hele Petrol Kanunu- nu bugünkü halinde tutsunlar.. Hele bir toprak reformu- nu yapmasınlar.. Hele onların tuttuğu TABİİ POLİTİ- KA'dan sıyrılanlar.,. Ellerinden geleni yaparlarmış!. Neymiş ellerinden gelen?. Siyasi muhalefet Mecliste LERİ verecekmiş!.. Gençler, o İnanmışlar, hiçbir protesto kalmıyacaklarmıs!. Sendikalar greve ğideceklermiş!. Daha daha?. Bu delikanlı açık açık onu da söylüyor: Bazan koparacağımız gürültü âfâkı tutacaktır.. Mütemadiyen vergilerin açıklanma- MEYDAN MUHAREBE- gösterisinden geri Umumi efkârı mala pamuğu gibi atacağız., Vay efendim va diyor.. Seçim daha dün yapıldı.. Henüz Adalet Partisi ikti- darı bile devralmadı.. Fakat, Halk Partisinin düştüğü an- laşılır anlaşılmaz, intikam hevesi damat beyde. başladı, d mek, . Pekiii.. Hangi hallaç, hangi m atacak acaba? Dağarcığınızda pamuk kaldı Arkasından büyük bir lâf dna "— Türkiye'de ihtilâlin nasıl başladığını bilmek lâ- zımdır." Hani tuhaf kaçmasa, Paşa Babasına, seni yiyip biti- ren, biraz da bu damadın, diyeceğiz ama vereceği cevap malüm: "— Bir yazısı, bir yazısına uymaz ki..." Uymaz ama böyle lâfla" demokrasi düzenine uyar mi), Bu da bizim Acubey'in acayipliği, deyip gülmeli... Bir insan, artık demagoji de değil, bu kadar ahmakça bir tefsiri gazete sütununda, yani açıktan yaparsa, kim bilir, kalaktan kalağa propagandada neler söylemez, de- gil mi? Şu, "Baskı Gruptan" konusundaki lâflar! Sade- ce Oo, ahmaklığın derecesini ogöstermiyor mu? "Baskı Grupu" diye bir tâbiri durmamış ki... Ancak onun bas- kısını duyduğunda, gemisinin şapa oturduğuna anlıyor. Ah, ah! DP de bandan battı ve biz onun batışı gün- lerini yaşadık. Gene bu kalemler ona da, en masam ika- zı böyle tehdit, intikamcılık diye gösterirler, oyla her şeyin yapılabileceğine ona inandırmaya çalışırlar, o isti- kamette teşviklerde (o bulunurlar, elbette ki kullanılacak hakları kullanılamazmış, kullanılmayacakmış sanırlardı. "Battal Gazi Ordusu", "Kara Cüppeliler", «Sınıfta dö- ne done başı dönmüş bir avuç çocuk". "Ehlisalip Kuv- vetleri" hep bu edebiyattan bugüne kalmış yadigârlar- dır. O İktidarın kulağına bunlar kurşun akıtmışlardır ve o İktidar bunların kurbanı olmuştur. Yazıyı mahsustan aynen alıp koyduk. Herkes okusun ve bilhassa yeni İktidar, kendisi için en büyük tehlikenin ne olduğunu biraz serinkanlılıkla düşünsün diye.. "Dört avukatla beş doktorun bir araya getirilmesinden kurulan kabineler mem nuniyetsizlik yaratmakta" idi, Senatörler, Demirelin bu izahatına, tiril tiril lâcivert elbiselerinin içinde heyecandan titriyerek parlak nutuklar atmakla cevap verdiler. Herbirinin gön- lünde bir arslan yatıyor. Bakanlığa o- lan yeteneklerini ispatlamak için ken- dilerini parçalıyorlardı. Toplantıdan sonra bir senatör, toplantıda tam 53 prensibin ortaya atıldığını iftiharla a- çıkladı! Anlaşmazlık açığa çıkıyor Bu ana kadar Demirel için işler iyi gitmişti. (Başbakan adayı keyifle puro tüttürüyordu. Fakat öğle üzeri Bilgiçle yaptığı görüşme herşeyi değiş tirdi. Mecliste yapılan bu görüşmede 30 Ekim 1965 Demirel Bilgice Milli Eğitim veya İçiş- leri Bakanlıklarım teklif etti ve ondan şu cevabı aldı: - Kabul etmem!" Demirel: "— Hangisini emredersiniz?" diye üsteledi. O zaman rakibi, kabine listesini işa- ret, ederek şöyle de — Bu terekküp tara ile kabul et- mem!" rçekten bu listede, Bilgiçin evin- deki kulis toplantılarında hazırlanan ve elaltından Demirele bildirilen isim- ler yer almamıştı. Bilgiç, bu görüşme- de kendisinin de bazı isimler teklif e- deceğini, bunlar kabineye girerse her. hangi bir Bakanlıkta çalışabileceğini söyledi. Demirelle Bilgiç herhangi bir mutabakat sağlanmadan ayrıldılar. Ka- badayı bir edayla ve salına salına ko- ridora çıkan Bilgiç, gazetecilere, kabi- neye girmiyeceğini söyledi. Az sonra da kuliste, Demirelin tasarladığı ka- bine listesi olduğu söylenen isimler elal tından dağıtıldı. Bu, büyük öfke yarat- tı. AP koridorunda küfür ve ters sözler birbirini kovalıyordu. Bu üstede Cevad Önder, Talât Asal, Şükrü Akkan yok- tu. Enerji Bakanlığına Mehmet Tur- gutun yerine, dışardan, milletvekili dahi olmayan, fakat ailece Demirelin bir ideal arkadaşı, Kemal Noyan ko- nulmuş, Turgut Bayındırlığa kaydırıl- mıştı. Dışişleri Bakanı olarak İhsan Satori Çağlayangil (o gösteriliyordu. En büyük reaksiyonu bu yanıttı. Bir AP'li senatör, bu haberi: 11