YURTTA OLUP BİTENLER AP'de Bilgiç grupu faaliyeti Bakan - Toto oynanıyor şama kadar Genel Merkezin Galonla- rında kümelenen amatör politikacılar Adam bir gazetenin sahibidir. Ga- zetesinin aylardır Basın ve İlân Kurumuna bildirilen füli satışı: 10.765, 10.342, 10.089, 10,574.. Neden bu, 10 binin üstünde olma inadı? Çünkü, bir gazetenin fiili satışı 10 binin altına düştü mü o gazete resmi ilân yağmasından faydalanamaz ve geliri ayda 80-100 bin lira azalır. O- nun için, ne yapıp edip fiili satışı 10 binin üstünde göstermek lâzımdır. Adam aylardır, bu yüzden, bayide birikmiş iadelerini almamakta, böy- lece o küsurlu 10 binleri bulabilmek- tedir. Bu adam, "ben sizi savunuyorum" diye İstanbul Sanayi Odasına müra- caat etmiştir. Demiştir ki: "Eğer yü- zünüz her gün benim gazetemden 100 tane alırsanız ben ayakta kalırım ve sizin menfaatinizi aslan gibi koru- rum." Sanayi Odasının idare kuru- luna bu teklif önce makul gelmiştir. 100 gazete Günde 25 lira verecek 100 sanayici bulunmaz mı? Bu suretle özel sektör bir yayın organı kazanacaktır. Üye- lerden birinin gözü bu sırada açıl- mıştır. "Durun, yahu" demiştir, "yüzümüz her gün 100 gazete aldık. kendilerine göre bir takım yapmakta, günde 25 lira demektir. hesaplar seçim bölgelerinden en az AKİS bir milletvekilinin Bakan yapılması için didinmektedirler. Meselâ Aydın AP il teşkilâtından olduğunu söyle- yen uzunca boylu, gözlüklü, gösterişli giyinişli bir partili, haftanın başında Salı günü Genel Merkez salonlarında, kendi teşkilâtından bazı arkadaşlarıy- la sohbet ederken, Yüksel Menderesin Bakan yapılması görüsünü ortaya at- mıştır. Eski amatör politikacılardan olduğu anlaşılan bu partili, arkadaş- larına da kabul ettirdiği (o arzusunun gerekçesini şöyle açıklamıştır: — Ne de olsa, babasının oğludur. Kanı çekmiştir. (o Akıllı adam, vesse- lam." AP içinde bir de, ne ev toplantıla- rına katılan, ne de Genel Başkana ya- kın olan, fakat Bakan olma sevdası peşinde koşan partililer vardır. Bun- lar kulis faaliyetlerini daha ziyade A- tatürk Bulvarı oüzerindeki lüks çay bahçelerinde (oyapmaktadırlar. o Ken- dilerini tatmin için de olsa, şu günlerde Bakan olabilmek için ça- Oy verebilirler Ece, ne olacak? Kendimiz yazacağız, kendimiz okuyacağız.. Ne işe yaraya- cak, bu yayın organı?" Böylece adamın, 10 binlik fiili ti- rajı sahiden garantileme çabası boşa çıkmış ve kendisime başka kapıya git- mesi söylenilmiştir. Başka kapıya gitmiştir. Bir takım zenginler bu sefer elden para topla- mışlar ve adama vermişlerdir. İane kampanyası, hem de isimle yürütül- müştür. Adam bir başka kapı daha bul- muştur: AP. AP Genel Merkezi bil- hassa İnönüyü, CHP'yi solculukla it- ham eden yayın organlarını bedelle- ri mukabilinde bol bol satın almıştır ve memleketin dört bir tarafına gön- dermiştir. Bu adamın gazetesine böyle yapılmıştır, o sahibi bir başka Babıâli dilencisi olan bir berber dük- kânı dergisine böyle yapılmıştır, AP" nin organı olan bir kaç gazeteye böy- le yapılmıştır. Şimdi, madalyonun öteki tarafı. O adam var ya, altında şoförlü bir Mercedes mevcuttur. Bir kışlık ev, bir yazlık ev. Uşak, ahçı, hizmetçi. Sık sık Avrupaya gidip dinlenmeler. Lüks bir hayat Bu adam için Servet Beyanname- si, vergilerin açıklanması komünist- liğin dik âlâsı değil de nedir, lütfen söyler inisiniz? Bu, bir zümrenin ka- raktersizi. Ama Servet Beyannamesi, vergile- rin açıklanması! Sadece bu iki pren- sip, CHP'nin o "dönmüş oy" deni- len oylarından ne koparıp almıştır, bilir misiniz? Şimdiye kadar hep CHP'ye oy veren, aydın sınıfı teşkil eden ve vergiler açıklandığı zaman halkın önünde çırılçıplak kalıvermiş olan doktorlar, avukatlar, mühendis- ler, mimarlar, dişçiler, serbest mes- lek denilen mesleklerin mensupları bu defa, gönülleri AP'ye oy vermeye el- vermediyse, en azından sandık ba- ---a ogitmemişlerdir. Bu sınıf, ki CHP'nin belkemiğini teşkil etmekte- dir, ilericidir, devrimcidir, lâiktir, eski DP'nin ve bugünkü AP'nin ne olluğumı bilmektedir, ona notunu vermiştir, hissen onun O karşısında- dır, bu sınıf, sadece Servet Beyanna- mesi ve vergilerin açıklanması dola- yısıyla bu sefer CHP'den yana ol- mamıştır. Verilen talkın ile gerçek tutumun aynı olmadığı böylece orta- 23 Ekim 1965