uzun uzun durduklarını, düşündüklerini biliyo- sum, Boşa koyuyorlar dolmuyor, doluya koyu- yorlar almıyordu. İşbirliğinin suya düşmesine caraftar değillerdi. Ama karşı tarafın ileri sür- lüğü fikirler de sadece çocukca sıfatına lâyık- u. Bir defa, seçime girilen bütün yerlerde za- terin Muhalefette kalacağı ne malümdu? Diye- im ki otuz milletvekilliğine sahip İstanbul C.H.P.'ye bırakıldı ve orada seçimi D.P, ka- zandı. Çoğunluk sistemi uygulandığına göre C.H.P. başka her bölgede kazansa kontenjanın- dan otuz eksik sayıda temsii edilecekti. Bu söy- lendiği zaman ötekiler “Bizimkiler istifa eder, size geçer” diyorlardı. Siyasi akademisyenler nedense insanları eşya gözüyle görüyorlardı. ve fedakârlıkların hep C.H.P. tarafından ya- pılmasını istiyorlardı. Turgut Göleyi deli eden de buydu.. Fakat, asıl daha önemlisi, C.H.P. nin endi- şesi İktidarın bunu bahans ederek “muvazaa” isnadıyla ortaya cıkması ve Muhalefetin mil- etvekilliklerini iptal etmesiydi. İktidarda böy- e bir hazırlık da vardı. Zafer bunun propa- zandasını yapıyor, tehditlerini savuruyordu. iktidar tarafından ele geçirilmiş bir takım «imseler de bunun malzemesini sağlamanın hâa- ırlığındaydılar. C.H.P.'de İsmet Paşanın başkanlığında bir önemli toplantı yapıldı, C.H.P.'liler bütün ihti- nalleri ölçüp biçtiler. En sonda gördüler ki bir ek hal çaresi vardır : Muhalefet partilerinden »irinin seçime girmesi, ötekilerin onu destekle- nesi, Yani, İktidarın partilere yasak ettiği iş- yirliğini sandık başında seçmen bizzat yapa- saktı. C.H.P. bunu ortaklarına teklif etti. Tabii, ştirak edecek parti C.H.P, olacaktı. Ancak O, Bu küçük kız, bizim Gülsürdür, Simdi büyüdü. Bu yıl, ilkokulun üçüncü sınıfına gidiyor. Bu küçük kız babasını ilk defa hapishanede gördü ve babası onu ancak sekiz aylıkken doya doya kucaklayabiltdi. Niçin? Sanki bu eziyetler onu yapanların mukad- der âkibetini değistirdi mi? Bu yollarla, bizzat çirlen kaderler tâdil cimuyor, aksine, âkibet ça- huklaştırılıyor, ortaklarının desteğiyle D.P.'ye kafa tutacak ve iktidarı onun elinden alacak güçteydi. Teklif, tahmin olunabileceği gibi C.M.P. ve Hür. P'de hiç müsait karşılanmadı. Ben bun- dan dolayı hiç şaşmadım. Tabii, işin içinde şah- si endişeler yok değildi. İki küçük partiden hiç kimse, hatta liderleri Meclise giremeyecek, milletvekili olamayacaktı. Hapishanede Osman Bölükbaşı hop oturuyor, hop kalkıyordu. Bö- lükbaşının adaylığını koymasına kim mani olabilirdi? Bütün memleket ona yeni bir teşrii dokunulmazlık zırhı giydirmek azmindeydi! Tabii o bunu söylemiyor, milletin C.H.P.'yi tek başına iktidara getirmeye cesaret edemeyece- gini, ona oy vermeyeceğini, ondan korktuğunu, çekindiğini, tek parti devrinin hatıralarının henüz hafızalarda yaşadığını bildiriyordu. Ge- celeri o bunları yüksek sesle ve heyecanlı he- yecanlı anlatırken ben kendisine : “ Yahu, Osman bey, senin şahsen millet- vekili olup olmamanın hiç mi önemi yok? Hay- di, gel, doğru söyle” diye takılırdım ve Bölük- başı “Müsaade buyrun..” diye yeni bir konfe- ransa başlardı. Buna rağmen, Bölükbaşının söylediği tarz- da itirazların bir çok samimi muhalefet tem- sileisinin de kafasında bulunduğunu kabul et- mek lâzımdır. 1957 seçiminin neticeleri belli oluncaya kadar bu memlekette çok kimse seç- menin C.H.P.'ye oy vermeyeceğini hülüs ile dü- şünmüş, plânını ona göre yapmıştır. C.H.P.'yi tutmanın ayıp olmadığı ancak 1957 seçimleri- nin neticesi alındığında anlaşılmış, köprülerin altından çok suyun geçtiği belli olmuş ve böy- lece çok ayak da bu suya ermiştir. Eylülün sonlarına doğru bir Pazar günü ismet Paşa : “— İşbirliği filan, artın bitti” dedi. Cuma gecesi Hür, P. Merkezinde nihai kâa- rar için bir toplantı olmuş. Orada Hür. P. ve C.M.P. kendisini tek başına iktidara gelmeyi is- temekle itham etmişler ve bunu şiddetli .tarz- da yapmışlar. Halbuki C.H,P.'liler millet önün- de, Muhalefetin ortak programını tekeffül et- meyi teklif ediyorlar: ve istenilen bütün temi- natı vereceklerini söylüyorlarmış. Fakat çeşit- li sebepler küçük muhalif partileri'bir türlü inatlarından ve fikirlerinden vazgeçirememiş. Sesler hayli yüksek çıkmış, çatışmalar olmuş ve ipler kopmuş. Üç parti de seçimlerde boy- larının ölçüsünü bizzat almak kararıyla toplan- tdan çıkmışlar. İsmet Paşanın aklında hep, “Muhalefet olarak 200 milletvekilliği alsak” vardı. Bu rakkam bulunmadı ama, C.H.P, Mec- listeki kuvvetini altı misline cıkardı. İflas edenler öteki partiler oldu. C.H.P. nin tez'ni doğru bulanlar görüldü, doğru bulmsvanlar cıktı. Birincilerin arasında İzmirin meşhur v> 203