HAFTANIN İÇİNDEN Görünen Köyün Kılavuzları Günlerdir Türkiyede bir çok çevre, serbest teşebbüs sa- hibi vatandaşların ödedikleri overgi miktarını konu- şuyor. Bir yerde toplanıldığında lâf dönüyor, dolaşıyor ve- ya tanıdıkların, ya da isimleri memleket çapında şöh- rete sahip kimselerin, büyük tüccarın, büyük doktorların, büyük avukatların, büyük ithalatçıların, büyük sanayi- cilerin devlete bildirdikleri kazanç üzerinde düğümleni- yor. Bu çevrelerin başında tabii iş âlemi vardır. Bunun yanında, bilhassa kadınlar başkalarının hesap ve kitap- larıyla ilgileniyorlar, salon konuşmalarına bu vergi açık- lamaları konu oluyor. Durum bu iken, Koalisyon Hükümetinin A.P'li Ma- liye Bakanı İnsan Gürsanın sesi yükselmiştir. Maliye Ba- kanının bildirdiğine göre bu yıl vergi tahsilatı, alınan yeni tedbirler sayesinde yüzde onbeş nisbetinde artmıştır. Buna mukabil 100 milyon lira getireceği tahmin edilen tarım mahsulleri vergisi ancak 40 milyon sağlamıştır. Mecliste bizzat bulunan veya ağızı kalabalık temsilcilere sahip odan Çukurovalı toprak milyonerlerinin ödedikleri gülünç vergiler hatıra getirilecek olursa milli hasılamızın yüzde kırkını veren tarım alanından niçin bu kadar az paranın devlet kasasına girdiği (o kolaylıkla anlaşılabilir. AP' .li Maliye Bakanının bundan çıkardığı sonuç, bu sis- temin daha sıkılması gerektiğidir. Bir AP'li Maliye Bakanının ağızından vergi açık- lanması neticelerinin övülmesini ve tarım gelirlerinden alınan verginin daha verimli olmasının istenilmesini duy- mak memnunluk da verse, şaşırtıcıdır. A,P. Servet Be- yannamesi ve vergilenin açıklanması prensibiyle en fazla uğraşmış, bunlara en çok karşı koymuş siyasi teşekkül- dür. Kendi mensuplarından birinin tabiriyle, bir "tüccar klübü" hüviyetini taşıyan A.P. Servet Beyannamesinin bütün piyasayı dondurduğunu mütemadiyen haykırmış. bir de vergiler açıklanırsa iş adamlarının Türkiyede ba- rınmasına imkân kalmayacağını tekrarlayıp durmuştur. İman gibi paranın da kimde olduğunun öğrenilmemesi prensibi, AP.'nin İktidara tavsiye ettiği prensip olmuş- tur. Ticaret Odaları adına Meclis Komisyonlarına gelip te, oralarda "Önce şu, Servet Beyannamesini kaldırın ve vergilerin açıklanmayacağını ilan edin, piyasaya güven verin" diyen budala özel sektör temsilcileri arkalarında destek olarak tanınmış A.P. milletvekillerini obulmuşlar- dır. Bir vatandaşın verdiği vergi açıklanırsa oherkesin gözü onun kazancında kalırmış, bu da servet düşmanlığı- nı, dolayısıyla komünistliği getirirmiş! Bu cıvık iddiala- rın, bir vurgunculuğun, piyasada kapkaççılığın, kazanç- ların kim vurduya getirilmesinin devamını sağlamamak hariç, hiç bir esasa dayanmadığını şu son günlerin hava- sı ve yayınları göstermektedir. İşte, vergiler açıklandı ve fena mı oldu? Düşünmek lâzımdır ki bu henüz ilk yıldır. 1964 yılı için vergi beyannamelerini dolduran çok kimse, elbette ki vergilerin açıklanmasının memlekette yaratacağı ilginin derecesini bilmiyordu ve bunu doğru tahmin etmiyordu. Muayenehanesi veya yazıhanesi dolu olan, hastalarından veya müvekkillerinden aldıkları ücret o herkes, bilhassa çevreleri tarafından bilinen, geçinme tarzları hakkında bir kanaate sahip bulunulan ve mesleklerinde "maliyet" mefhumu yer almayan bir takım doktor ve avukatın bu defa "faka basmış" olmaları bu yüzdendir. o Ekserisi elli 28 Ağustos 1965 Metin TOKER bin liranın dahi çok altında vergi vermiş olan bu zümre- nin içinde, hattâ zarar bildirmişler dahi vardır! Gelecek yıl bunların hepsinin ayaklarını denk atacaklarından, ya- hut sımsıkı bir kontrolü karşılarında (o bulacaklarından, yahut faydalandıkları açık kapıların mutlaka kapatılaca- gından herkes emin olmalıdır. Her halde bu ilk tecrübede en fena notu tarım gelirleri milyonerleriyle doktor ve avukat gibi mesleklerin sahipleri almışlardır. Hiç bir tedbir, birinci gününden tıkır tıkır, aksaksız işlemez. Tatbikat eksikler gösterir, onlar düzeltilir. Siya- set hayatında önemli olan, bir duruma doğru teşhis koy- mak ve onun gerektirdiği tedaviyi cesaretle yapmaktır. Servet Beyannamesinin, vergilerin açıklanması prensibinin sadece ekonomik unsurlar sayılmaması gerektiği, hatırlar- dadır, tartışmaların en şiddetti zamanında bu sütunlarda ne kadar çok yazılmış ve çizilmiştir. Buna mukabil, basi- retsiz ve gözü görmez bir özel sektörün savunucusu kalem- ler bu dar çevrenin dar görüşlerinin hoparlörü kesilmiş- ler, her türlü açıklığın ticaret ve iş kaideleriyle zıtlığını ispata çalışmışlardır. O konuda gözle görülen, elle tutu- lan ilk neticeler artık çok ayağı suya erdirmiştir. Bugün, bir kemimizin tehlikesine karşı tedbir alınma- sı gerektiği hususu Türkiyede yaygın olarak görüşülü- yor. Buna karşı bir takım çevrelerin böyle bir tehlike- nin mevcut bulunmadığına söyledikleri bilinmektedir. Ben, bunu söyleyenlerden bir kısmının masum safdiller, ama bir diğer kısmının hesaplı ve maksatlı melunlar oldukla- rına inanırım. Komünizm, dünyanın her yerinde bir teh- like olarak mevcuttur. Bu, bir Türkiyede olmayacak! Haydi canım. Bırakınız aklı, mantığı, görünen basit ger- çekleri, ama bir insanın hisleri bu derece körlenmiş ola- maz. Yalnız, teşhisle birlikle tedavide de basiret göstermek lâzımdır. İkinci Dünya Harbinden bu yana komünizm, meselâ Batı Avrupada stasyoner halde bile değildir. Her geçen gün biraz daha gerilemektedir. Bunun sebebi, bizim mukaddesatçıların iddiası gereğince papazlar mıdır? Yok- sa, Af .de kurtuluş ümitlerini gören bizim akhevvel iş adamlarının ve onların kılavuz kargalarının dedikleri gibi Türkiyenin 1960 öncesi şartlarını andıran şartlar mıdır? Bırakınız yapsın, bırakınız geçsin diyeceksiniz.. ve işte o zaman göreceksiniz ki geçmiş olan sadece komünizmdir. Komünizm her görüldüğü yerde ezilmeli! Amenna» Ama Servet Beyannamesiyle, ama vergilerin açıklanmasıyla, ama grev hakkı ve toplu sözleşmeyle, ama kesin bir top- rak reformuyla, ama memleketin yerlisi yabancısı tara- fından açıktan soyulmasının oönlenmesiyle, ama sosyal, adalet ve sosyal güvenlikle.. Komünizmi reddedenler, hu- zurun devamını arzulayanlar, kazançlarını rahat yemek isteyenler bu prensiplerin karşısında değil, bu prensiplerin safında toplanırlarsa bir manalı hareket yapmış olurlar. A.P. gelecek ve Demirelin vaad ettiği gibi "Türkiye, in- sanların serbestçe ben müslümanım dediği ülke olacak" -sanki buna mâni olan varmış gibi-, A.P. gelecek ve Al- lahlık kalemlerin istediği gibi ne kadar solcu varsa hepsi, komünisttirler diye içeri tıkılacak, A.P. gelecek ve bizim kargaların tavsiye ettiği gibi biç bir kazanca hiç bir tah- dit tanınmayacak ve Türkiye komünizm âfetinden ma- sun kalacak! Böyle akıllara ancak turp sıkılır.