21 Ağustos 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

21 Ağustos 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DIŞ GEZİLER çalışıyorlardı. Ama bahçede ve atelye apılarının önünde işçiler duruyordu. ar, kılık ve kıyafetleri itibariyle, bir amerikan veya alman fabrikasının işçilerinden ziyade bizim tip memle- ketlerin işçilerine benziyorlardı. Bir boru fabrikası işçisinin iş elbisesi pırıl pırıl ve ütülü olmaz tabii. Ama bun- larinki lüzumundan fazla bakımsız, kirli ve eskiydi. Kendileri traşlı ve ol- dukça hırpaniydi. o Fabrikanın içi de pisti. Bir lâubalilik insanlarda ve iş yerinde seziliyordu. Azerbeycan Lenin Sabit Orucef Metin İdeoloji oemperyalizm: o Evet! Boru İmal Fabrikası 12 1961'de bütün üniteleri tamamlanmış. Makinelerin modern ve mükemmel ol- duğunu söylediler. İnanırım. Bu sana- yide Sovyetler çok ileriler. Ama 12 se- nelik fabrika eski yüzlü ve kirli görü- nüşlüydü. Eksikliği hissedilen, bakım- dı. Bilmiyorum bunu, fabrikanın kim- senin malı olmamasına mı vermeli? Bilmiyorum, bunu, komünizm - kapi- talizm farkına mı bağlamalı? Bir çi- çekle yaz olmadığı gibi bir fabrikayla da sistem felsefesi yapılamayacağı ta- biidir. Onun 24 senelikmiş. için bu, bir fikir değil. Bir müşahede, bir tesbit. Fabrikadan sonra, mantar gibi bi- ten mahallelere gittik. Şehir yepyeni olduğundan yollar, caddeler adeta cet- velle çizilmiş. Çocuğa verilen önem 22 okul, 35 çocuk bahçesi, 12 kreş bulun- masıyla kendini belli ediyor. Bir ka- palı sinemanın önünden geçtik. Genç- ler üç ayda yapmışlar. Bina yükselt- mekteki sürat inanılacak gibi değil, İ- kametgâh zorluğunun sıkıştırması bu- nun başlıca sebebi. İşçilerin (o oturdukları blok apart- Tokere bilgi veriyor Petrol emperyalizmi: o Hayır! mantara geldiğimizde. Sovyetler Bir- liğine vardığımızdan bu yana ilk defa: — Bir dairenin içini görebilir mi- yim?" dedim. Leonid ve Zarife önce birbirlerine, sonra Komünist Parti üyesi Genel Sekreter (oOOktay Salamofa o baktılar. Ruslar yabancı ahbaplarını dahi pek evlerine çağırmıyorlar. oOktay, gayet rahat: — Tabii" dedi. Lââlettayin bir apartmanın laâtet- tayin bir penceresini gösterdim: " —Bu daireyi gezmek isterdim." AKİS Oktay şoföre durmasını söyledi. Sonra bana: "— Bakalım, içerde kimse var mı? Burada karı ve koca, ekseriya çalışırlar da.." dedi. Talihimiz varmış. Gösterdiğimiz pencerenin ait olduğu dairenin kapı- sını çaldık. Açıldı. e Ev sahibesi genç bir kadındı. Yanında, iki yaşlarında bir erkek çocuk, kıvır kıvır sarı saçla- rıyla şirin bir şey, yalınayak dolaşı- yordu. Kadın temizlik yapmakla meş- guldü. Bizim takımla rusça bir şeyler "Buyursunlar, gezsinler diyor" dedi İki odalı, küçük bir daireydi. Dört kişi oturuyorlarmış. Bir kan koca, ka- dının kız kardeşi ve adamın babası. İ- ki odada da iki yatak vardı. Mutfak ii basitti." Ortada bir masa duruyor- Sonradan, aynı şekilde. . -yani bir yerden geçerken arabayı durdurdum. "burasını görmek istiyorum" dedim, "peki" dediler- Soçide bir sovkozda bir aparatman dairesini, Kafkasyada bir köy evini -evin sahibi Trabzondan gelme bir ermeni çıktı, türkçe konuş- tuk, bal yapıyorlardı, ikram ettiler, nefis bir şeydi, onlar sekiz kişilik bir , Bayal gölü kenarında bir ba- lıkçı evini ve kimsenin haberi olmak- sızın Moskovada, bizim otelin gerisin- deki bloklardan birinde bir daireyi, ni- hayet Sibiryada, Bratskta, bir kamyon şoförüyle taze eşinin sahip bulunduk- ları bir daçayı gezdim. Daça hariç, her birinde bu dört âlet mevcuttu: radyo. buz dolabı, televizyon ve gaz ocağı.İ- ki tanesinde bir âlet daha, bir kenarda duruyordu: Dikiş makinesi. Bratskta- ki genç ev sahibesine niçin radyodan başka bir şeyleri obulunmadığım sor- dum. Evi 350 rubleye almışlar. -35 bin lira-. Kocası, ayda 250 ruble kazanı- yormuş. Evin taksidini henüz bitir- mişler. Genç koca "Şimdi, bir televiz- yon istiyoruz" dedi. Kadın fena halde horozlandı: "— Ne münasebet? O meseleyi ko- nuştuk ya.. Önce buz dolabını alaca- gız." Bu ev, yanındaki küçük bahçesiyle genç çiftin çocuklarına kalacak. Bir de küçük Moskoviç arabaları varmış. O da kalacak. Bunlar, Sovyetler Birliğin- de miras hakkına dahil. Bâküya döndüğümüz zaman saat iki olmamıştı. Oktay, şehri görmek te- 21 Ağustos 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: