HAFTANIN İÇİNDEN Tedhiş mii hareketleri, zor kullanma istidatları, sopaların ve taşların harekete geçmesi hiç bir normal rejim için ana edilen davranışlar değildir. Bana rağmen, normal rejimlerin zaman zaman bunlardan kurtulamadıkları bir gerçektir. Bütün batılı demokratik memleketlerde, Hükü- metin Hiç haberi olmaksızın böyle hadiseler patlak verir, bazen bir süre devam eder, tedbiri alınır, eğer Hükümet hükümet edebilen cinsten bir hükümelse bunların önüne geçilir, sükünet avdet eder. Bırakınız batılı demokratik memleketleri, totaliter sistemle idare edilen meselâ bir Rusyada bile artık bazı topluluklar galeyanlarım ve infi- allerini ansızın sokaklarda ifade edivermektedirler. Sov- yetler Birliği Hükümetinin geçenlerde Moskovadaki Ame- rika Büyük Elçiliği önündeki gösterilerde çinli öğrencile- re karsı âciz kalmış olması bu basit gerçeğin bir örneği- dir. Fakat infial, bu çeşit hareketlerin tek sebebi ve kay- nağı değildir. İnfial saman alevi gibidir. Çabuk parlar, hükmünü yürüttükten sonra sönüp gider. Zaten, infial- n doğan gösterilerin hemen önlenememesi onun bu hu- susiyetinden dolayıdır. Bir de, kaynağım plânlı bir ted- hiş arzusundan alan hareketler vardır. Bunların en tipik örneği 1930'larda Almanyada cereyan eden hadiselerdir. Komünistlerin toplantılarını basan eli sopalı naziler, na- zilerin toplantılarını basan cebi taşlı komünistler Wei mar Cumhuriyetini kısa zamanda uçuruma sürüklemeyi becermişlerdir. Bunda tabii başlıca rolü. Weimar Cum- huriyeti hükümetlerinin kudretsizliği oynamıştır. İki aşırı ucun devamlı sokak kavgalarına seyirci kalan bu hükü- metler en sonda kendi başlarını yemişlerdir. Bugün Türkiyede, seçimlerin arefesinde, tertipli ve plânlı bir tedhiş arzusu kendini hissettirmektedir. Bu ar- zunun inanmış veya satılmış savunucuları hatalı bir ben- zetiş yapmaktadırlar. Adalet Partisinin Genel Merkezine tecavüzler vuku bul- muş, bu partinin belirli bir takım tipleri müşkil durum- larda bırakılmış, binanın camlan kırılmış, sokak göste- rileri olmuştur. Şimdi. Komünizmle Mücadele D?meği adını taşıyan bir teşekkülün önayak olmasıyla bir başka partiye, Türkiye İşçi Partisine tecavüzler yöneltilmekle- dir. Bu partinin toplantıları basılmaktadır veya basılmak istenilmektedir. Sokaklarda "Komünistlere ölüm" narala- rıyla sürek ayları tertiplenmektedir veya tertiplenmek is- tenilmektedir. Bundan şikâyet edenlerin karşısına ise inan- mışı az, satılmışı çok -bu sahada geniş bir piyasa kurul- muştur, böyle piyasaların kurtları doğrudan doğruya, ver- gisi bile olmayan nakit para talep etmektedirler ve bizim akıllı iş adamlarımız "sıkıntıda bulunan savunucu kalem- ler" için iane kampanyaları tertiplemektedirler- bir takım kimseler çıkmaktadır ve bunlar şöyle demektedirler: "A.P. Genel Merkezi taarruza uğrarken neredeydiniz? Şimdi, feryat ediyorsunuz. Ece, yağmur eken fırtına biçer. " Beşer hafızasını çok fazla nisyanla malül saymak in- -anı hatalı neticelere götürür. A.P. liler Mecliste, zorla 24 Temmuz 1965 ile infial Metin TOKER bir siyası af elde edebilmek için çıkış yaptıkları ve "so- palı, kazmalı, kürekti bir ayaklanma"yı memlekette teş- vik ettikleri zaman hücuma uğramışlardır. Bu hücum kendilerine karşı halk tahrik eodilimek istenilen sağlam kuvvetlerin bir infiali olarak doğmuştur.Öyle büyümüş- tür. Buna karşı Hükümet derhal tedbir almıştır. A.P. inlin Genel Merkezi korunmuştur. A.P. nin Genel Merkezinden devrin Başbakanının evine telefonla gönderilen S.O.S. lerin tesirsiz kalmadığı o imdat işaretlerinin sahiplerince her halde unutulmamıştır. Kaldı ki, bu tecavüzler hiç bir zaman toplantı bas- mak, A.Plli kovalamak gibi tedhiş hüviyeti benimseme- miş, bir infialin şiddetli tepkileri olarak kalmıştır. A.P. her toplantısını sükünet içinde yapmış, hattâ orada söy- lenilen en iri lâflar ancak kanunların önünde suçluluk veya suçsuzluk imtihanı vermiştir. Eli sopalı Ur sorumsuz Kurunun önünde değil.. Ama bir memleketin sağlam kuvvetleri, Çankayadan tankla aldıkları bir adam, lüt- fen çıkarıldığı hapishaneden doğruca tekrar Çankayaya gidiyormuş havasını vermeye kalkıştığında hareketsiz ka- lırlarsa o kuvwvetlerin sağlamlığından, sıhhatinden asıl o zaman endişe etmek lâzımdır. Bunu, Borsa sokaklarında sürek avı tertipleyebileceklerini sanan sergerdelerin dav- ranışıyla hiç, ama hiç karıştırmamak lâzımdır. T.İ.P.'in komünist olup olmadığı hakkında hüküm verme yetkisi, herkesin vicdanındadır. Fakat bu hüküm eğer bir merciin hükmü değilse, kuvvet kullanılması eş- kıyalık olur. Bu merci. Anayasa Mahkemesidir. T.İ.P.'in komünist olduğuna Anayasa Mahkemesi karar verirse, T.İ.P.'in faaliyeti, bir direnme takdirinde zorla durdurur hır. Ama. Komünizmle Mücadele Derneği demiş ki: "T.İ.P. komünisttir!" Haydi, ne kadar T.I.P liü varsa hep- sini kılıçtan geçirmeye kalkışmak! Bu, devlet otoritesine karşı açık isyandır ve bir hükümetin bu davranış karşı- sında âciz kalması vatandaşa güven vermez. Türkiyenin her yerinde her Komünizmle Mücadele Derneği her T.İ.P. toplantısını basacak, ona katılanları sopadan geçirecek, bu suretle Türkiyeyi komünizm âfetinden koruyacak. Yağma yoktur ve olmayacaktır. Anayasa Mahkemesi, tam aksine, T.İP.'in seçimlere girme hakkını kabul, tescil ve. ilân etmişiir. Buna saygılı olmayanları hizaya getirmek bir hükümetin ilk ve en basit ödevidir. Böyle bir şaygısız- lık bir infialle, izah edilmez. Hesaplı, kitaplı, teşkilâtlı infial olmaz. O. tedhiş olur. Seçimlerin arefesindeki Tür- kiyede' kim, tedhişe cüret ederse, dünyanın anide başına yıkılacağını bilmelidir. Üstelik, oyun hiç kimseyi de aldatmamaktadir. Pa- ravana cellât demek ve paravana kurban parti aslında hangi büyük hesaplaşmanın öncüleri olarak ortaya atıl- mışlardır, bunu Türkiyede herkes görmektedir. Ama bu hesaplaşmanın arzuladıkları tarzda bittiğini hesaplaşma heveslileri hiç bir zaman göremeyeceklerdir. Birinci he- saplaşmada olduğu gibi ikincisinde de altta kalanlar on- lar olacaklardır.