AKİS KAN BAĞIŞI — gi Genel Sekreteri Babür Arda- han, orda birliklerini ziyaret e- derek, Kızılayın atlas şeref bay- Kızılay Derne- raklarım obizzat (vermektedir. Geniş bir ilgi toplayan bu ziya- retler, kan bağışında bulunan bir- liklere Kızüayin bir şükran nişa- nesi yerine geçmektedir. Biten hafta içinde Erzuruma giden Ardahan, yüzlerce şişe kan bağı- şında bulunan 3. Ordu birlikleri- ne şükranlarını bildirmiş ve atlas bayrağı, Ordu Kumandanına biz- zat takdim etmiştir. Müteakiben Erzurum Kan Merkezinde bir ba- sın toplantısı yapan Genel Sek- reter, Kızılayin çalışmaları üze- rinde izahat vermiştir. değilmiş, eski geleneklerden, prenses- likten uzak bir hayat yaşamak hasre- tiyle doluymuş. İstanbulun yakışıklı bir doktoru- nun prenseslerle fazla ilgilenişi sosye- tenin canını sıkıyormuş. Prens medin alfa-romeo arabasıyla Bo-aZ yollarında mekik dokuması Büyüka- dalı kızların ümidini kırıyormuş... Ne- ler de neler, değil mi? Kulislerden kahvelere akşamlarında, Meclis koridorlarının hararetli (e kulisleri Bulvar kahvelerinde yapılıyor. Bu kah- velerde her partiden her çeşit politika- cıya rastlanıyor. Geçen akşamlardan birinde tabii senatör Sami Küçük CHP Konya milletvekili Fakih Özlen, İstanbul senatörü Fikret Güldoğan, bağımsız milletvekili Orhan Apaydın 17 Temmuz 1965 ve bazı köy öğretmenleri memleket ger çeklerini tartışıyorlardı. Bu masanın hemen yanında da CHP'nin başka bir kanadının sözcüleri, Aydın Bolak ve Nurettin Özdemir oturuyordu. Biraz ötede ise CKMP'den Enver Kök, Hazım Dağlı ve arkadaşları... Politikacılar kendi aralarında okonuşurlarken, et- rafta konuşulanlara pek kulak vermi- yorlar. Oysa bu konuşmalar çok ente- resan. Hani duysalar, politikaya veda ederlerdi!. Karadeniz rüzgârlarına karşı Dişleri Genel Sekreteri Haluk Ba- yülken bir yaş daha ihtiyarlama- nın hüznünü Akçakocada, Karadeni havası alarak unutmağa çalışıyor. Ha- lük Bayüken genç bir diplomat, nü- fus kâğıdına eklenen yıllardan kor- kusu yok, fakat tatile ihtiyacı çok. Kaç yıldır izin almamış. ne söz,bir bayram tatilini bile kullan- mamış! Bakalım, Akçakoca tatilinden nasıl dönecek. Bu yaz bütün diplomatlarımız iç turizmi desteklemeğe karar vermişler. Melih ve Güneş Akbil Erdeğe, Sadun ve Güneş Terem İzmire Narlıdereye, Yalçın ve Berin Kurtbay Çeşmeye, Ha- lük ve Lâle Kura Tuzlaya emi Kokteyl havasından bıkmışlar, biraz da köy ve kamp havası almak istiyor- lar. Paris yolcuları ii NATO'da çalışan Enrem A- Ppa ın bir fransız arkadaşıyla bir- likte NE geldi. Oto anya, Antalya. İzmir, Bodrum, Kuşadası, (Çanakkaleyi kapsayan bir yolculuk ya- pacak, renkli filmler çekecek, Pariste- ki Türk Klübünde Türkiyeyi tanıtmak için hazırlıklara, başlıyacak. Bugünlerde Paristen gelenlerden biri de Hıfzı Topuz. Topuz da Unes- co'da çalışıyor ve tatillerini Türkiyede geçiriyor. Ama tatil havasında Unesco adına çalışmaktan da geri kalmıyor. Meselâ Temmuzun en sıcak günlerinde Boğazın, serinliğini bırakıp Ankaraya geldi. Siyasal Bilgiler Fakültesinde U- nesco'nun kuracağı Gazetecilik Fakül- tesiyle ilgili çalışmalar yaptı. Bu fa- külte önümüzdeki günlerde kuruluyor, müdürlüğüne de Prof. Fahir Armaoğlu geliyor. Paris yolcularından üçüncüsü de Bülent Uşaklıgil ve eşi. Eski Elçi tati- le değil, tabii, temelli geldi Yalnız, kı- zını Pariste bıraktı. Emine Uşaklığil TÜLİDEN HABERLER gazetecilik okuyor, bir yıl daha Pariste kalacak, sonra bizim yokuşun kadın- ları arasına katılacak. Lady ve köpekleri GG: Gazinosuna gelen Lady Chinchil- la, akşamlan bir çok politikacıyı buraya topluyor. Ankaralılar bu aslı avusturyalı genç kadını daha önce de seyrettiler ama, anlaşılan, bıkmamış- lar. Lady Chinchilla'nm soyunuşunda hiç bir değişiklik yok, yalnız köpekleri çoğalmış, İkiydiler, beş olmuşlar. Bun- lar, hepsi birbirinden değerli köpekler, kimi 1500, kimi 1700 dolara... Hepsi Shakespeare" nin kahramanlarının adı- nı taşıyor: Biri Hamlet, öteki Mac- beth.. Shakespeare duysaydı tüyleri di- ken diken olurdu herhalde. (Çünkü Hamlet, Macbeth'den gebe kalmış!... Batılı anlamda işletmecilik on birkaç gün içinde Ankarada Dış- kapı - Çankaya troleybüsüne bi- nenler, içeride biletçi ve kontrol me- muru göremeyince şaşırdılar. Daha sonra gözlerine ilişen bir pankart me- raklarını bir dereceye kadar giderdi. Pankartta, "Bu troleybüste biletçi yok- tur. Paso ve serbest kartlar muteber değildir. Sayın yolcuların lütfen kum- baraya 25 kuruş atmaları rica olunur" deniliyordu. Batılı anlamda işletmeciliğe karar veren Ankara Belediyesinin bu uygu- lamasının ne sonuç vereceğini halk merakla beklemektedir. Güneş Terem Kokteyiden bıkınca., 29