YURTTA OLUP BİTENLER Rakamlar konuşunca.. 952 yılının sonbaharında yapılan bir kete göre, Türkiyedeki çiftçi aile- İerinden üçte ikisi, toprağın ancak beş- te birini işlemekte ve her birinin elin- çiftçi sayısının dörtte biri ise, ekilebi- len toprakların yüzde 70'ini ellerinde bulundurmakta ve bunların her biri- nin işlediği toprak 220 dönümü geç- mektedir. cer olur" kaidesine örnek teşkil ede- cek hale gelmiştir. Sıfıra müncer olan, toprağın miktarı değildir. Bu matema- tik kaide, verim açısından düşünül- melidir. Verimin böylece asgari hadde düşüşünün başlıca nedenini, toprağın, çok hızlı artan nüfus sebebiyle pek küçük Ünitelere ayrılmış olması teşkil etmektedir. Meselâ gene 1952'de çiftçi ailelerinden ancak yüzde S'inin işlet- mesi tek bir arazi parçası üzerinde bulunmakta, yüzde 95'i ise birbirinden AKİS larını artırmaktadır. Arazi mülkiyet ve tasarruf duru mu ile ilgili bu düzensizliğin menfi yönde etkilediği tek. alan tarımsal ü- retim ve ekonomiden ibaret değildir. Bil bozuk düzen, aynı zamanda, üre- timde teknik gelişimi de engellemek- tedir. Gerçekten, yeteri kadar araziye sahip olmıyan çiftçinin gerek teminat ve gerekse mali imkânları kısır kal- makta, teknik gelişmelerden yararlan- manın tek yolu olan banka kredile- Kapanlı kendi otomobilinde ve makam otomobilinde Tebdil-i mekândaki ferahlık Bu iki rakam, 1952 yılında Türkiye de büyük bir toprak açlığı bulunduğu- nu ortaya koymaktadır. Aradan geçen onüç yılda ise, nüfusun gösterdiği hız- lı artış sonucu, bu açlık âzami hadde ulaşıma, bir diğer deyimle, bıçak ke- miğe dayanmıştır. İstatistiklere göre, tarımla uğraşan nüfus yılda 100 bin aile artmaktadır. Bu korkunç artış hı- zına karşılık, ekonomide yegâne sabit unsur olarak kabul edilen toprak mik- tarı değişmemiş ve bölüne bölüne, yıl- lar sonra, "sonsuz bölünme sıfıra mün 6 uzak mesafelerde çeşitli parçalar ü- zerinde tarım yapmaktadır. Hattâ bunların yüzde 22'si 10 veya daha faz la sayıda toprak parçasında faaliyet göstermektedir 1963'te ise yekün par- ça sayısı yüzde 30 oranında artarak 20 milyonu bulmuştur. Bu rakamlar, ara- dan geçen yıllar zarfında daha da art nuş bulunmaktadır. Bu durum, yollar man kaybı gibi nedenlerle de verimin düşmesine yol açmakta, arazi ihtilâf- rinden çiftçi (oyararlanamamaktadır. Kara sabanın yerini makineler alama makta, gübreleme, sulama gibi faali- yetler de dededen kalma metodlarla yapılmaktadır. 5 Yıllık Plâna göre, tarımsal gelir- lerin yüzde 52'si çiftçinin yüzde 10'u- nun elinde toplanmaktadır. Geriye ka lan yüzde 90 ise, aynı gelirin ancak yüzde 48'ini paylaşma durumundadır. Düzen bu olunca, traktör de, kredi de,suni gübre, modern sulama tesis- leri de sadece bu yüzde 10'a yara- 26 Haziran 1965