AKİS Türkeş ve arkadaşları C CKMP'ye girdikleri gün n (ğuzli İrfi Ss koyunu "— Bakınız Almanyaya: Doğu Al- manya da, Batı Almanya da aynı nok tadan başladılar. Ama aradaki fark aşikâr. Gökhan Evliyaoğlunun şimdi söy- lediklsri ise o zamanki sözlerinin ta- ban tabana zıddıydı. AKİS'çi aradaki farkın ne olduğunu sorduğunda, Ev- liyaoğlu gazeteciyi büsbütün şaşırttı: "— Biz, demokratik bir sosyal dü- zeni savunuyoruz. Onlar ise herhalde marksist sosyal düzen taraftarı..." Nevzuhur sosyalist gene bakışlarını Ok ve AKİS'çi üzerinde gezdirdikten sonra, nefes almadan, kelimeleri bir- biri ardına sıralıyarak devam etti: — Geçenlerde de, geçenlerde de- diğim üç gün önce, Çetin Altanla da bu konuyu görüştük. Çetin Altan, esas bariyle size bir itirazım yok' dedi Ama o bizden değil, TİP'ten bağımsız olarak adaylığını koyacak. Galiba bü tün görüşlerini bu seçimlerde açıkça ortaya koyacakmış. Bir açık oturumda da, 'seçim mücadelesinde bileklerimize kelepçe takabilirler" demiş... Evliyaoğlu açıldıkça açılıyordu. Ni- hayet AKİS'çi dayanamayarak sordu — Yani CKMP yeni hüviyetiyle kelimenin tam anlamı ile solda mıdır? Gökhan Evliyaoğlu nedense metot: ve uygulamada sol prensipleri benim- siyor, fakat açıktan açığa sol veya sağ terimlerinin kullanılmasından pek hoş lanmıyordu. Nitekim bu soruya da ke- 26 Haziran 1965 sin bir cevap vermek yerine, bir yan- dan sosyalist prensipleri hareket nok- tası kabul eden, öte yandan da sağa prim sunan bir cevap verdi: — Esas itibariyle soldayız. Ama Türkiyenin bazı spiritüel yönlerini sol prensiplerle telif etmek istiyoruz." AKİS muhabiri sordu: — Bu spiritüel yönler meselâ ne- lerdir?" — Din, mukaddesat, milli hisler, gelenekler... Türkün bu kutsal yönleri- ni de geliştirmek, değerlendirmek isti- yoOTuUZ..." Böylece, baştanberi karışık bir se- yir takip eden konuşma aydınlanmış ve siyasi partilerden kurulu yelpaze- nin sağ tarafının kimler ( tarafından doldurulacağı anlaşılmıştı. Evliyaoğlu e etti: in de, bize itirazı ol- sindiğım söyledi. Din ekonomik ge- lişmeyi rr. nitelikteyse, biz sisi kınamayız' diyor. Gökhan Evliyaoğlunun sıraladığı hususlar ilk bakışta son derece akla uy gun görünmektedir. Marksist olmıyan bir sosyal ekonomi düzeni, emeğin hak kının verilmesi, kutsal değerlerin eko- nomiye engel olmıyacak bir metodla geliştirilmesi elbette ki güzel şeylerdir. her güzel sözün de zihinlere tak- bir soru vardır: Nasıl? işte CKMP nin yeni yürütücüleri bu soruyu cevap sız bırakmaktadırlar. Metodla ilgili YURTTA OLUP BİTENLER sorular, manalı bir gülümseyişle ce- vaplandırılmakta ve artık bahsi edile edile Noel Babanın çantasına dönen parti programının beklenilmesi salık verilmektedir. Kaynayan kazan sonlarında toplana- cak CKMP olağanüstü kongre sine sunulacak olan yeni program ile ilgili hazırlıklardan dışarıya sızan ha- lini mil- milletin ve devletin- yeniden teşkilâtlandırılması teşkil etmektedir. Bu teşkilâtlanmanın ne şekilde yapılacağı, hangi metodlar- la gerçekleştirileceği ise şimdilik meç- huldür. CKMP'nin bundan birkaç gün önce görevinden istifa eden Genel Başkanı Ahmet oOğuzun bu konuda gazetelere verdiği demeç son derece ilgi çekicidir. Oğuz, bu demecinde şöy- le demektedir: "Eğer açıklamada (o bulunursam, Türkiye yerinden oynar. Mesele sizin anladığınız kadar basit değildir!." Türkeş ve eski MBK'cı arkadaşla- rı, 27 Mayıs devrimini yapmış olma- ları ve 21 Mayıs olaylarına da adla- rı karışması sebebiyle ihtilâlci metod- larla çalışan bir grup olarak tanın- mışlardır. Bu yüzden Oğuzun sözleri, altından kaymakta olan koltuğa tek- rar yerleşebilmek için son bir direniş olarak kabul edilebileceği gibi, tehli- keli alâkalara karşı verilen bir emni- yet sinyali de sayılabilir. Bu husus he- nüz karanlıktır ve gerçeği zaman gös- terecektir. Esasen şimdi CKMP için- deki kaynaşma da her ne kadar bir fi- kir mücadelesi şeklinde görünmekteyse de, aslında bütün gürültü, Genel Mer- kezin ikinci okatandaki şık başkanlık makamına kimin kurulacağı mesele- sinden kopmaktadır. Bir yanda, parti içinde birer isim olarak kuvvetli gö- rünmekle beraber, dağınık ve bu yüz- den güçsüz olan 1946 tipi renksiz, sta- tükocu politikacılar -ki bunlar Ahmet Oğuz, Hasan Dinçer gibi isimlerdir-, öte yanda parti içinde yeni, fakat ekip halinde olmanın avantajlarına sahip Türkeşçiler koltuğu kapmaya çalış- maktadırlar. Ama birincilerinkl ümitsiz bir mü- cadeledir. Zira en amansız Türkeş mu halifleri bile, 27 Mayısın bu kuvvetli ' Albayının kısa bir süre içinde partiye hakim olduğunu ve Temmuz sonunda yapılacak kongrede Genel Başkanlığı kolayca ele geçirebileceğini teslim et- mektedirler. Gerçekten olağanüstü kongre için Genel İdare Kurulunda 11-4 oyla ka- 11