HAFTANIN İÇİNDEN Cepheler Ortanın solu, ortanın sağı, aşırı sağ, aşırı sol derken Tür- kiyede ilk defa siyasi partiler bir sosyal ve ekonomik görüşün temsilcisi sıfatıyla umumi efkârın karşısına çık- mışlardır. 1965 seçimleri, bir belirli ölçü içinde, bu plat- formda yapılacaktır. Bir mana ifade eden üç parti top- lum hayatındaki yerlerini almışlardır ve her şey göster- mektedir ki bunlar seçim kampanyalarını boş ve yuvarlak lâfların yanında, bu sefer ciddi fikirler de söyleyerek yü- rüteceklerdir. Bu partiler ortanın biraz solundaki C.H.P., ortanın hayli sağındaki A.P. ve aşırı sol uçtaki T.İ.P.'dir, Şimdi, fiilen başına Albay Türkeş geçmiş bulunan C.K.M.P. bir klâsik faşist parti olma yolunda gayret içinde görün- mektedir. Fakat bu partinin bir hüviyet alması kolay ol- mayacaktır. Y.T.P. ile M.P'ye gelince onlar, biri bir kâzip şöhretin, öteki bir laf ebesinin elinde, onların hüviyetle- riyle damgalanmış, âdeta birer "aile şirketi"dirler ve her halde siyaset ba ni hukuken dahi tasfiyeleri fazla zaman almayaca 1965 ln Tiki, aydın çevreleri petrol mese- lesini, madenler konusunu, dış ticareti ,ithalât ve ihracat sistemlerini, dış politikanın prensiplerini ve ekonomik dâ- valarla sosyal dâvaları tartışarak girmektedir. Bu sadece bir yenilik değil, aynı zamanda esaslı bir ilerlemenin de belirtisidir. 1946 ve 1950 seçimleri memleketin idaresinin r "Tek Parti, Tek Şef" zihniyetinden kurtarılması slo- ganı etrafında cereyan etmiştir. 1954'te sosyal ve ekono- mik meseleler yüksek seviyede bahis konusu edilmiş, fa- kat memleket henüz o olgunluğa erişmediğini belli et- miştir; Nitekim 1957'de dâva tekrar, memleket idaresinin bir "Tek Parti, Tek Şef zihniyetinden kurtarılması işi olmuş ve Demokrasinin basit kaideleri üzerinde tartışıl- mıştır. İhtilâli hemen takip eden 1961 seçimlerinin plâtfor- mu ise daha ziyade hissi sahaya kaymıştır. Şimdi, her şey göstermektedir ki memleketin altyapısıyla ilgili meseleler günün konusunu teşkil etmektedir. En solda T.İ.P. koyu bir sosyalizmin temsilcisi ola- rak görünmektedir. Petrol ve madenler gibi tabii kaynak ve zenginliklerin tamamile odevletleştirilmesinden yana olan bu parti, liderinin bir tarihte ifade ettiği şekilde "mahalledeki bakkal ile aktarı devletleştirmem"nin ken- dileri için kâfi müsamaha olduğu inancındadır. Zaten, sa- dece dış ticaretin devletleştirilmesini istemek dahi -yani, bugünkünden de fazla devletleştirilmesini istemek dahi- bir mantık zinciri takip edilecek olursa, mahalledeki bak- kal ile aktarı devletleştirmenin dışında bırakır mı, bırak- maz mı, bunu söylemek kolay değildir. Zira, aslında ve manası şimdilik gizlenerek istenilen, bir sistemdir. Bu sis- temin temelinde, T.İ.P'in bir başka temsilcisinin ifade- siyle "bütün istihsal vasıtalarının devletleştirilmesi" pren- sibi yatmaktadır ki batı sosyalizmi bu ülküden fiilen çok- tan vazgeçmiştir. T.İ.P.'in batılı sosyalizmden çok komü- nizmin esaslarına yakın olduğu söylenmek istenmezse be- lirtmek lâzımdır ki bu partinin 1965 Türkiyesinde tatbi- kini istediği esaslar her halde 1965'in batılı sosyalizminin esasları olmaktan çok uzaktır. Türkiyede batılı sosyalizmin esaslarına, sosyalist ol- mamakla beraber C.H.P. sahip görünmektedir. Dünyada bir tek batılı sosyalizmi benimsemiş, batılı sosyalist bir AKİS, 12 HAZİRAN 1965 Alınırken Metin TOKER partinin idaresinde memleket yoktur ki orada komünist - terden başkası meselâ dış ticaretin devletleştirilmesinden lâf açsın. Tabii, bizim aşırı sol ucun söylediği gibi "Türkiye o seviyede değildir, oralar zengin batı memleketleridir, Türkiye ise geri kalmış bir ülkedir" mantığı bu gerçeğin karşısına çıkarılabilir. Ama bu mantığın icabı "Türkiye gibi geri kalmış bir ülkenin ancak Moskova veya Kahire sosyalizmiyle (o kalkındırılabileceği" o neticesidir. Halbuki C.H.P., tıpkı batılı sosyalizmin belirttiği ve tatbik ettiği şekilde demokratik bir nizam içinde ve karma ekonomiyle Türkiyenin ekonomik ve sosyal meselelerinin halledilebi- leceği kanısındadır. C.H.P. her halde, seçim beyannamesin- de meselâ petrolün millileştirilmesi veya devletleştirilmesi gibi bir hedefi bugünün meselesi saymadığını söyleyecektir. Dış ticaretin devletleştirilmesi ise bahis konusu dahi de- ğildir, Özel Sektör kendisine, C.H.P. iktidarı tarafından idare edilen bir Türkiyede daima hayat hakkı, güven ve kanuni teminat bulacaktır. Yabancı sermaye de öyle.. Fa- kat C.H.P. Türkiyenin servetlerinin ve kaynaklarının ön- ce Türkiyenin elinde kalmasını, sonra da bunların en zi- yade Türkiyeye yaramasını istemektedir. Toprak Re- formu, Sosyal Adalet, İşçi ve Köylü Hakları devletin himayesinde gerçekleşecektir. (o Nihayet gerçek manasıy- la bir plân ve program, sosyalizmin tesirini hissettirdiği batılı memleketlerde olduğu tarzda Türkiyenin ekonomik ve sosyal hayatını tanzim edecektir. Dış politikada ise CH.P.'nin Türkiyesi Muhafazakâr İngiltere kadar Rus- yaya, İşçi İngiltere kadar Amerikaya yakın bir Türkiye olacaktır C.H.P.nin A.P. ile farkı bu noktalarda belirmektedir. A.P. ortanın hayli sağında, aksi ne kadar sözle ifade edilir- se edilsin fiilen bir XIX. Asır liberalizminin hayali içinde görünmektedir. Bir defa, sadece "Sermaye ürkektir, onun ürkütülmemesi lâzımdır" prensibi bu partinin sermayeye karşı elini ve kolunu bağlamaktadır. Halbuki bu konuda C.H.P."Benim şartlarım budur, ama ben bu şartlar için- de gelip çalışmayı kabul edecek olanlara gerekli güveni sağlarım" demektedir ki o, bambaşka bir tutumdur. Ame- rika ve Rusyayla ilişkiler hususunda da A.P.'ye hâkim olan kompleks Türkiyenin hareket serbestliğini zedeleyecek öl- çüdedir. Nihayet toplumun muhafazakârlığı oteşhisinde A.P.'nin ortanın çok, ama pek çok sağına kaydığı görül- mektedir, Böyle katı bir tutum ve anakronik prensipler Türkiyede zıt kutbun ekmeğine yağ sürmekten başka pek az fayda sağlamaktadır. Seçim kampanyasının açılmakta olduğu şu sırada par- tilerin aldıkları cepheler böyle görünmektedir. Bu cephe- lerde kıpırdanma ihtimali pek azdır. Belki T.İ.P. bir tak- tik olarak ve kütleleri fazla ürkütmemek için olduğundan biraz daha az solda görünmeye çalışacak, A.P. de aydın çevreleri, hatta iş âlemini düşünerek ortaya yaklaşmış zehabını vermeyi uygun bulacaktır. C.H.P. için ise akıl, bulunduğu noktayı sıkı sıkıya tutmak ve buradan kıpır- danmayacağına milleti ve onun sağlam kuvvetlerini inan- dırmaktır.