DÜNYADA OLUP BİTENLER Nato Her nabza ayrı şerbet NATO bugün bir klasik savunma teşkilâttı olarak ne kadar kuvvet- lidir? o Geçen haftanın başında Pariste toplanan NATO üyeleri Savunma ba- kanlarının karşılık obulmağa çalıştık- ları soru budur. Bilindiği gibi, bugün Varşova Paktı üyelerinin Avrupadaki tümenlerinin sayısı 88'dir. Oysa NATO' nun elindeki tümenlerin sayısı, bun- dan on yıl kadar Önce 30 olarak ka- rarlaştırılmasına rağmen 29'in ötesi- ne gidememektedir. NATO'nun Avrupadaki klasik kuv- vetlerini arttırmak için şimdiye kadar çeşitli yollar denenmiştir. Bunun ba- şında Federal Almanyanın silahlandı- rılması ve NATO'ya alınması gelmek- tedir. Ondan sonra her üye devletin NATO'ya ayırdığı birlikleri çoğaltması istenmiştir. Fakat şu sırada hiçbir Avrupa devleti kendisinden yeni gay- retler beklenmesi taraflısı değildir. Üs telik, bunların çoğu savunma, giderle- rinde kısıntılar yapmak peşindedirler. Böyle o düşünenlerin de başında, hiç şüphesiz, İngiltere gelmektedir. İngiltere bugün NATO içinde Bir- i tli çe çimde kabartmak. İngiltere, bütçe- sini nükleer kuvvetin giderlerinden bi- yeleri tarafından karşılanacaktır. nunla beraber, vurucu gücün kuman- dası Avrupadaki Omüttefik kuwetler kumandanına değil, İngilterenin daha fazla söz sahibi olacağı yeni bir ku- manda organına bırakılacaktır. İngilterenin bu tasarısı her ülkede çeşitli tepkiler uyandırmıştır. Birleşik Amerika bu tasarıyı kendisinin ileri sürdüğü talihsiz çok (taraflı nükleer güç tasarısının yerini alabilecek bir al- ternatlf olarak karşılamakla beraber ilkesini kısıtladığı. sonra da kumandası avrupalı olmayan ellerde kalacağı için, İngilterenin is- tediği biçimde bir ortak kuvvete taraf tar değildir. Amerikanın tasarısını da- ha çok beğenmektedir- Fransa ise böy- AKİS, 12 HAZİRAN 1965 General De Gaulle Dediğim dedik! le ortak kuvvetlerin her türlüsüne ve kesin biçimde karşıdır Dert bir değil ki! Fransanın karşı olduğu şey, yalnız ortak vurucu kuvvet olsa iyi!. Fa- kat General De Gaulle, kendisinden başkasından gelen her türlü teklife de karşıdır. Meselâ, NATO Savunma bakanları geçen hafta Pariste yaptıkları toplantıda bir Sovyet saldırısı karşı- sında izlenmesi gerekli nükleer strateji konusunu da tartışmışlardır. Nükleer silâhların eriştikleri büyük yoketme gücünü gözönüne alan Amerika Sa- vunma Bakanı McNamara patlak ve- recek bir çekirdekli savaşın tahribatı- nı önlemek için, ortaya kendi adını taşıyan bir doktrin atmıştır. Bu dokt- rin gereğince iki büyük kuwet, elle- rindeki çekirdekli bombaları yalnızca askeri hedefler üzerine atmalı, şehir- leri bir tarafa bırakmalıdırlar. Oysa, De Gaulle'e göre, bu doktrin, çekir- dekli silâhların korkutucu etkisini çok azaltmaktadır. Eğer düşman, yapaca- ğı her saldırının hemen ve geniş çaplı bir nükleer karşılık bulacağını bilirse, böyle bir saldırıya girişmeden önce çok düşünmek zorunda kalacaktır. Nükle- er karşılıkta yapılacak her sınırlama, savaş ihtimalini çoğaltmaktan o başka bir şeye yaramamaktadır. NATO'nun elindeki klâsik kuvvet- lerin durumuna gelince, taktik nükleer silâhlarla donâtilsalar bile, Avrupada ki NATO tümeninin Varşova Paktı ü- yelerinden gelecek bir klasik saldırıyı karşılamakta büyük ogüçlük çekeceği açıktır. Üstelik, bir süredir kararlaştı- rılmış olan NATO stratejisi gereğince, bu kuvvetlere, Avrupada görülecek her saldırıyı doksan gün oyalamak görevi verilmiştir. Bu doksan gün içinde ta- raflar bir görüşme ve anlaşma imkânı arayacaklar, nükleer silâhların kulla- nılmasını o önleyecek yollar çalışacaklardır. eğer hemen nükleer kuvvet o kullanıl- mazsa, Avrupadaki NATO birlikleri bir Sovyet saldırısını değil doksan gün, birkaç saat bile oyalayabilecek durum da (değillerdir İngiliz hükümetinin görüşü de, öy- le anlaşılıyor ki, bu noktada General De, Gaulle'ün görüşüyle birleşmekte- dir. Fakat Wilson hükümetini böyle düşünmeye yönelten etkenler çok baş- kadır. Yukarıda da (belirtildiği gibi. İngiltere dış ödeme dengesi büyük a- çıklar vermektedir. İngilterenin İkin- ci Dünya Savaşından sonra Almanya- da bıraktığı ve şimdi de NATO yük- lemleri gereğince orada tutmağa de- vam ettiği 3 tümen askerin 80 milyon sterline yakın yıllık gideri vardır. Bu paranın hepsi Almanyada harcanmak- ta, buna karşılık Federal Almanyanın İngiltereden aldığı malların değeri 25 milyon sterlini geçmemektedir. Arada- ki 60 milyonluk fark nasıl kapanacak- tır? Bonn hükümeti şimdiye kadar İn- gilterenin Almanyadaki askerleri için yaptığı giderlere katılmaya yanaşma- mıştır ve bundan sonra yanaşacağa da benzememektedir. Bu yılın başlarında İngiltere, Federal Almanyanın Alman Hava Yolları (Lufthansa) üzerine baskı yaparak onu İngilterede oyapı- lan yeni yolcu uçaklarından almağa zorlayacağını sanıyordu. Fakat Lufthan sa, yapılan bükün baskılara rağmen amerikan uçakları satın almağa karar vermiştir. İngiltere, Almanyada bulundurdu- ğu askerlerin giderlerinde (oAlmanya- nın yardımını sağlayamayacağını anla yınca, şimdi bu askerlerin sayısında indirim yapmak kararını vermiş bu- lunmaktadır. Bunun için ileri sürdü- gü sebep de, dünya durumundaki de- gişikliklerdir. Çuvala sığan mızrak İngiltereye göre, çekirdekli silâhların kurduğu denge sonunda bugün Av- rupada bir genel savaş ihtimali çok a- zalmıştır. Bir genel savaş olsa bile bu- nu, NATO'nun Avrupada bulundur- duğu klâsik kuvvetlerle önlemek müm 23