YURTTA ve Türkiye dış politikasına vurulmuş bulunan "amerikan uydusu"" damgası nın izlerini (o hafifletebilecek (nitelikte bir davranıştır. Aktif politika Ancak, bu davranışı "Türkiye, gide- rek, Cezayirde amerikan düşman- lığı yapacaktır" şeklinde yorumlamak da yanlıştır. e Başbakan Suat Hayri Ürgüplü başkanlığındaki türk heyeti, Sovyetler Birliği veya OAmerika düş- manlığı yerine "her ikisiyle de dost- luk" temasını işleyecektir. Bu da ba- rış içinde birlikte yaşamak -Co-exis- tence- ilkesinin başlıca unsurlarından birini teşkil etmektedir. Üçüncü Dünyaya kendini yeniden kabul ettirmek amacının yanı sıra, kon feransın Türkiye (o acısından asıl ilgi çekici yönünü, Kıbrıs meselesi ile il- gili görüşmeler teşkil edecektir. As- a - Afrika blokundan önemli sayıda ülkeyi bünyesinde bulunduran Taraf- sızlar Grupunun geçen yıl Kahirede yapılan toplantısında bu mesele ele alınmış ve Makariosun gayretleriyle, bildiride. Kıbrısın iç işlerine müdahale edilmemesi, kayıtsız şartsız bağımsız- lık, kendi mukadderatını bizzat tayin hakkı gibi hususlar yer almıştı. Makarios Cezayir Konferansında da aynı hususları kabul ettirmek için uğraşacak ve mesele daha Birleşmiş Miletlere gitmeden önc, Asya - Af rika grupunu angaje hale getirmek, gayretlerinin başlıca hedefini teşkil e- ni bağımsızlığa hayli sempatik görünen "kayıtsız şart- sız bağımsızlık" o formülü ile ortaya çıkması bir sürpriz olarak karşılanma- "Kendi mukadderatını ken- disi tayin" teması da gene "bağımsız- lık için" sloganı ile birlikte işlenecek- tir, Enosis ise, dajma madalyonun di- ger yüzünde saklı bırakılacaktır. Ancak bütün bunlar Papazın sade- ce evdeki hesaplandır ve pazara uyup uymıyacağı şüphelidir. Zira önce, Sov- yetler Birliği Dışişleri Bakanı Gromi- ko federasyondan bahsetmiş, onun he- men arkasından Nkrumah aynı tezi gerçekleştirmek yolunda arabuluculuk teklifinde bulunmuştur. o Geçen hafta içinde Türkiyeye gelen Hindistan Baş- kan Yardımcısı Zakir Hüseyin ise ge- rek verdiği demeçlerde ve gerekse Hü- kümet yetkilileriyle yaptığı görüşme- lerde self-determination'un ancak ba- gımsızlık için tanınabileceğini, Enosi- sin kabul edilmeyeceğini (söylemiştir. Bu tutumların Makariosu endişelendir mediğini ileri sürmek mümkün değil- 10 OLUP BİTENLER, dir. Nitekim Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Halük Bayülken, haftanın Bağların bir AKİS'çiye şöyle dedi: — Konferansta Papazın yalancı istiklâl tezine iltifat edileceğini san- mıyoruz. Gromiko, Nkrumah ve Zakir Hüseyin gibi üç önemli devlet yöne- ticisinin demeçlerinin, Asya - Afrika grupu üzerinde hayli müessir olan bu üç devletin tutumlarının Makariosu düşündürdüğü muhakkaktır Gerçekten, gelişmelerin biraz deri- nine inildiğinde, Papazın önceleri pek sempatik görünen ve arkasında Enosis yatan bağımsızlık oformülünün eskisi kadar rahat taraftar bulmadığı kolay ca müşahede edilebilir. Hindistan Baş kan Yardımcısı Zakir Hüseyin, geçen Halük Bayülken Teknisyen hafta Ankara (Hükümeti ile yaptığı gizli görüşmelerden birinde meselenin bu yenilme değinmiş ve: — Gerçi biz Kahire Konferansın- da kayıtsız şartsız o bağımsızlık tezini benimsedik, bunu bildiride de belirt- tik ama bu hiç bir zaman ileride E- nosisi tazammun eden bir tasvip de- ğildir" demiştir. Böylece Makariosun bağımsızlık slo ganıyla Enosis hülyasını maskelemeye çalıştığı yavaş yavaş Üçüncü Dünyada da anlaşılmağa başlamıştır. İşte Ür- güplü başkanlığındaki türk delegasyo- nunun Cezayir Konferansında izleye- ceği politika bu maskeyi büsbütün sı- yırmaya çalışmak olacaktır, Ancak Ankarada daha önceki tecrübelerden de bilinmektedir ki, savunulan tez ne kadar kuvvetli olursa olsun, savunan yalnız olunca ses cılız kalmakta, et- kili olamamaktadır. Bu bakımdan, bir takım temaslar kurularak, politik ba- zı çıkmazlar karşısında Türkiyenin a- lacağı ovaziyetler de tesbit edilerek, mümkün olduğu kadar çok taraftar kazanmaya çalışılmaktadır. Beklenen Ankarada (o Dışişleri (o Bakanlığında, Cezayir Konferansı hazırlıkları ile - ilgili olarak kurulmuş bulunan bir "Çalışma Grupu", son derece yoğun bir faaliyet içindedir. Bu grupun göre vi, Kuzey Afrikanın yakıcı güneşi al- tında Cezayirde toplanacak olan as- yalı ve afrikalı başkanları, başbakan- ları ve dışişleri bakanlarını bekliyen meseleleri tesbit etmek ve bunları Tür kiye açısından değerlendirmektir. Zira dâva sadece Kıbrıs değildir. Her ülke- nin aynı derecede önemsediği bir ta- kım kendi meseleleri vardır. o Bunlar da kürsüye getirilecek ve tartışılacak- tır. Kıbrıs meselesi söz konusu oldu- ğunda, görüşmelerin seyrini, diğer me- selelerde Türkiyenin alacağı (o vaziyet tâyin edecektir. Tarafsız Blok veya diğer deyimiyle Üçüncü Dünyanın büyük kısmım teş- kil eden Asya - Afrika grupunun baş- lıca meselesi, oAmerika ve karşı izlenecek olan politikadır. e Çin ve Endonezya gibi ülkeler Amerikaya karşı kesin olarak vaziyet alma tezi- ni savunmaktadırlar. Onlara göre, Ba- tıyla her türlü ilişki kesilmelidir. Bu iki ülke ve özellikle Çin, yeni bağım- sızığa kavuşmuş bazı Afrika ülkeleri üzerinde geniş nüfuz kazanmıştır. Çin bu konferansta lider olma arzusunda- dır ve bu bakımdan Rusyayı kendine rakip görmekte ve açıktan açığa ol- masa bile Cezayire, Kremlinden dele- ge gelmesine karşı koymaktadır. Buna karşılık, Tarafsız Blok üzerinde geniş nüfuza sahip bir diğer ülke Hindistan, kıta Çininin tamamen karşısındadır. Afrikada da, Çine karşı oHindistanla birleşen ülkeler vardır. Bunlar özel- likle eskiden fransız kolonisi olan ül- kelerdir. Bunlardan beşi Çine o kadar muhaliftirler ki Fildişi, Yukarı Volta, Nijer, Dahomay, Moritania ve Çat, konferansa katılmamayı bile düşün- mektedirler. Afrikadaki bir diğer grup ise hem Batı, hem de Doğu ile ilişkilere devam edilmesi tezini savunmaktadır. Bur- gibanın önderi olduğu bu ekipte bütün arap âlemi, Nkrumah ve hattâ Bin AKİS, 12 HAZİRAN 1965