DIŞ GEZİLER ravanadan başka şey değildir ve Bul- garistandaki Demokrasi, Demir Per- denin gerisinde (anlaşılan manasıyla Demokrasidir. Hatta o tarz Demok- rasilerin bile en az müsamahalısıdır. Diğer misaller gibi.. Rumanyanın, Macaristanın, Çekos- lovakya ve Polonyanın yavaş ya- vaş daha serbest bir iç idareye ve Rus yayla daha az "bağlı (o münasebete doğru gittiği bir devrede Bulgaristan- da, kalkınma ve o sanayileşmede ilk meyvalarını vermeye başladığına göre o yönde bir hevesin uyanmaması zaten imkânsızdı. Gerçi darbe teşebbüsü bastırılmıştır, ama komünist rejimin gerçek dayanağının Bulgaristanda ge- ne de Ordu olduğu unutulmamalıdır. Ordu, elbette ki bir komünist ordu- dur. Ama ne de olsa, Komünist Par- tinin kendisi değildir ve ıslahatçı fi- kirlerin subaylar arasında yeşermeye başlaması o Bulgaristan için de "daha fazla hürriyet" sırasının geldiğini gös— termektedir. e Bulgaristan Demir Per- denin sayfiye- yeri haline her geçen gün biraz daha fazla gelmekte, bulgarlar her geçen gün oralardaki halkın ken- dilerinden daha iyi olduğunu görmek- tedirler. Almanyadan otomobillerle dönen türk işçilerinin de bulgar halkı üzerinde hiç tesir bırakmadığını san- mak için kör olmak lâzımdır. Bulgar- lar Varnada ve Burgazda, inanılmaz nefasette turistik siteler yaratmışlar- dır. Varnada 15 bin, Burgazda 12 bin yatak vardır ve bunlar mükemmel otellerdedir. Düşünmek lâzımdır ki bulgarlar bir büyük oteli on ayda ta- mamlamaktadırlar. -Bizim Emekli Sandığının kulakları çınlasın!- Var- na ve Burgaz, hem ucuzlukları -lüks otellerde pansiyon komple şahıs ba- şına 6,5 dolardır- ve hem de tabiatın güzelliği ile Batı Avrupadan turist çek meye başlamıştır. Bunlar pek yakında daha da artacaktır ve Bulgaristanın dış tediye bilançosuna müthiş bir des- tek sağlayacaktır. Ancak bu, bulgar halkı için yabancı âlemle daha fazla bir temas imkânı demektir. Bütün bunlardan dolayı o Bulgaris- tanı gözleriyle gören ve onun idareci- leriyle temas eden Suslofun ziyaretin- den sonra Bulgaristanın statüsünde bir ilerlemenin olması hiç kimseyi şaşırtmamalıdır. Doğrusu istenilirse, zorlayıcı usul- lerle de olsa tam yirmi yıl çok çalış- mış ve iyi şeyler başarmış olan bulgar milletinin, bu iyileşme, hakkı ve lâyı- ğıdır. Sevilen Rusya Zaten, Rusyanın Bulgaristanda bir avantajı vardır. Rumanyanın, Ma- caristanın ve bilhassa Polonyanın ak- sine, Bulgaristanda ruslara karşı cid- di bir sevgi duyulmaktadır. Çok bul- garın gözü, rusların iyiliğinden bah- sedilirken âdeta oyaşarmaktadır. Bu, onların tarihteki karşılıklı münasebet- lerinin bir neticesidir. Rusyanın Oo mevcudiyetinin Bulls ende belki her yerden fazla hissedilmesinin asıl sebebi bulgar e- konomisinin tamamile Rusyaya bağ- lanmış olmasıdır, Ruslar küçük Bul- garistanda iki demir ve çelik endüst- risi merkezi kurmuşlardır. Buralardan elde edilen çelik bizim Karabükte ve Ereğlide elde ettiğimiz çeliğin bir mis- linden fazladır. £ Elde mevcut plâna göre Bulgaristanın o 1980'de pig demir istihsali 4-4,5 ve çelik istihsali 5 mil- yon tona çıkacaktır. Bunlar baş dön- dürücü rakkamlardır. Fakat Bulgaris- tan bu ağır sanayii, bir bulgar yetki- lisinin oumumileştirerek dediği gibi "domates satarak" ödemektedir. Rus- yaya olan büyük borç o Bulgaristanı ister istemez (oMoskovanın izine sok- maktadır. Av. Naim Tezmen — Av. Tahsin Atakan İzahlı — İçtihattı İŞ HUKUKU VE SOSYAL SİGORTA KÜLLİYATI Satışa arzedilmiştir. Bu kitap. Sosyal Sigorta Kanunu, İş Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu. Sendikalar Kanunu ve bu kanun- larla alâkalı diğer bütün kanun. Nizamname. Talimatname ve ilgili 1000 den fazla Yargıtay, Danıştay içtihatlarını toplamıştır. 1100 Sahife, Lüks ciltli. Fiatı 50— Liradır. YENİ ÜNİVERSİTE KİTAPEVİ Ankara Cad. No: 80 İSTANBUL (AKİS — 355) Bir konuşmada bir bulgarın dediği dur: "— Biz nasıl, Rusyaya karşı meselâ Rumanya gibi olabiliriz? Onların pet rolü var, onların kerestesi var. Bunlar serbest dövizle satılan mallar. Ya biz ne satabiliyoruz? Domates ile tütün, meyvayla sebze.. Bunlarla istikrarlı bir dış pazar olur mu? Ama, Rusyayla rnünasebetimiz bizim, bunları yemeyip ona ve ekonomik sistemimiz içindeki dostlarımıza satmamız plânlı ekono- minin tatbikini mümkün kılmaktadır. Şimdi bu tarım (gelirlerinin yanına bazı sanayi omaddelerimiz ve turizm eklenmiştir. Ama, fakir tarım mem- leketi durumundan çıkabilmemiz için çok çalışmamız, çok fedakârlık etme- miz şarttır. Siz bunun için bir başka çare biliyor musunuz?" Buna "biliyorum" bilmek kolay değildir. Ya, Türkiye? Belki bundan dolayıdır ki 1965 Bulga- ristanında Türkiyeyle iyi dostluk ve komşuluk münasebeti arzusu hem umumidir, hem de modadır. Türkle- rin bulgarlar hakkında peşin hüküm- leri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ama bunlardan bir büyük kısmının yanlış bulunduğu da bir başka gerçek- tir. Çok türk için bulgar nemrut, ha- şin ve kabadır. Halbuki bulgar neşeli, eğlencesever ve naziktir. Akşam oldu ve iş saatleri doldu mu Bulgaristanın hemen her yerinde evlerden yükselen, şarkılardır. Bulgarlar bir masanın ba- şında slivova şişelerini yanyana diz- diler mi, koro halinde halk şarkıları gecikmez. Bulgarların bu hususiyetle- ri türkler için tatlı bir sürprizdir. Şimdi, bu millet, şüphesiz bizim Sovyet Rusyanın kendisiyle başlayan dostluk münasebetlerimizin o neticesi, bize karşı kapılarını açmak niyetinde görünmektedir. Elbette ki bu yeni mü- nasebetlerde de, bizim Sovyet Rusyay- la münasebetlerimizdeki esas baki ka- lacaktır: Herkese Allah, kendi rejimi- ni mübarek kılsın! o İki millet, bunun ötesindeki sahalarda el sıkışırsa bun- dan önce Balkan barışı, sonra da u- mumi hava sadece kazanacak şey bu- lacaktır. cevabını vere- Bizim Bulgaristandan görüp ibret. alacağımız çok şey vardır; Onların da bizden görüp öğrenecekleri şeyler bu- lunmadığını hiç kimse söyleyemez. Her halde, dünyanın en büyük fa- zileti "tamşmaktır" ve tanışmadan verilen hükümlerin çok zaman fos çık- ması bu faziletin bir lâzime olduğu- nun da delilini teşkil etmektedir. AKİS, 18 HAZİRAN 1965