yaşı bırakıp kaçmayı küçüklük sayı- yor, pabuç bırakmamaya gönlü daha fazla yatıyordu. Sonra, muvaffak bü- tün 14 adamları gibi ne kadar zor ve yorucu da olsa işine aşıktı, işinden a- matörce bir zevk alıyordu, belirli bir hududu geçmiş olduğuna göre para nmanın maddi keyfinden çok ma- nevi lezzetinden tad alıyordu. Hayrı Baran hücumların büyük nis bette "bilmeme"den doğduğunu böy- le üzüntülü günlerinde farketti ve bu onun için bir ışık oldu.Öyle ya. mi- sal ortadaydı: kendisi. Ne kazandığını. ne vergi verdiğini, yaptığı işin mahi- yetini biliyorlar mıydı? Bir gemi alır- ken ne heyecanlar çektiğini, bunların taksidi zamanları gece uykularının yok olduğunu, böyle bir çalışmanın insanı yıpratıcı taraflarını, kısacası, muvaf- ak olmanın zorluğunu, büyük başın derdini kaç kişi anlıyordu ki? Eee. bunu insanın kendisi söylemezse, ken- disi, sanki bir sırmış. hattâ kabahat - miş gibi saklarsa umumi efkârın doğ- ru hüküm yermesi kabil olabilir miy- di? Burada milyoner armatöre dış dün- ya bilgisi ve görgüsü yardım etti. O- kuduğu gazetelerde, özel sütunlarda. şirketlerin yıllık. altı aylık, hattâ üç larda her şey tam bir açıklık içinde cereyan ediyordu. Onlar aptal mıydı" Onlar neden hesaplarını saklamıyor- lardı ? Sebepten neticeye varmak. Hay ri Baran için güç olmadı. Oralarda para kazanmanın ayıp değil bir mezi- yet, itibar ve şeref vesilesi olması,bu açıklıktandı. "Boyunu görelim!" ayri Baran bu usulü Türkiyede yer bilinen, kalbur üstü temsilcileriydi. İç- lerinden çoğu (OBaranı teşvik e "Evet, çok iyi olur" dediler. men hepsi "Hele sen bir yap ta,” pi ye geride kalmayı ve akisleri bekle- meyi tercih ettiler (o Şimdi, sün başarı kazanmış olması, her hal- de gocunacak yarası bulunmayanları aynı yola itecektir. Hayri Barana teşebbüsünün kendi - sine iki taraflı yıldırımlar çökeceği de hatırlatıldı. Bir defa. demagog aşırı sol üzerine hücum edip onu da,, kur- mak istediği sistemi de paralamak is- teyecekti. Belki de, İlâhların istediği kurban Hayri Baran olacaktı. Bundan başka, bizzat kendi kampından Baranı tenkit edenler, onu gösterişle suçlaya- caklar, "Canım, sırası mıydı?" diyen- ler, çekemeyenler çıkacaktı. Tabii bu AKİS, 29 MAYIS 1965 hislerin altında yeni bir tedirginlik se- bebinin Oo yaratılması da yatmayacak değildi. Bir çok büyük iş adamı düşü- necekti: Ben de yapayım mı, yapma- yayım mı? Nitekim Hayri Baran konuşmala- rında, zümresi mensuplarını aynı yola itmeye çalıştı. İlk basın top- lantısını, oOilk (açıklamayı i yapacaktı. Ama arkadan onu ta- kip ederlerse, bu savunma bir muka- bil hücum yerine geçerse Özel Teşeb- büsün sesi o zaman çıkmış olacaktı ve bu bir münferit teşebbüs olmanın çok ilerisine atlayacaktı- Zümresi men Kulağa Küpe YURTTA OLUP BİTENLER 15 yıllık bir emek ürk armatörleri arasında ilk sırayı T işgal eden Hayri Baranın yarı his- sesine sahip olduğu Denizcilik Limited Şirketi 1952 yılında kurulmuştur. An- cak Hayrı Baranın armatörlüğe baş- laması bu tarihten dört yıl öncesine rastlar. Kendini tamamen deniz saha- sında yetiştiren, bu işin tahsilini yan maktan başka bütün dünyadaki geliş- melerini de dikkatle izleyen ve tered- dütsüz deniz ticaretini memlekette en iyi bilen üç dört kişinin başında gelen Hayri Baran yıllardır kafasında yaşat- tığı hayali 1948 yılında gerçekleştirdi Memleketleri kimler komünist yapar? Şu Bölükbaşı ağzından keramet dökülen, inci saçılan bir adam. Gene ön hikmet söylemiş bulunuyor. memiş şekilde büyümüş. Ne kadar doğru bir söz! Bir iktidarın Bakanı, Komünizm tehlikesi Türkiyede görül- herkes Petrol Kanununun Türkiye lehinde de- giştirilmesini isterken bir şirket avukatı gibi "Değişikliği lüzum yok" der se komünistlerin ekmeğine yağ mı sürülür, bal mı? Bir iktidarın en tepesindeki zatın lâkabı "Morrisen" olursa ve o da bu lâkabına lâyık olmak vim elinden geleni yaparsa komünizm tehlikesi bü- yür mü, büyümez m Uzun yıllar ağlarıimz bir müttefikimiz bir gün bize "Bak. Kıbrıs yüzünden Rusya sana tecavüzı ederse ben yokum" der ve ilk fırsatta ken- disi zavallı Domini'ke tecavüz ederse Moskovanın itibarı artar mı, maz mı? art- Bir memleketin özel sektöründen yükselen ses hep açıklığın aleyhinde olursa, bir memlekette yabancı sermayenin taraftarları dâvalarını "aman sermaye ürkektir, zam-zum etmeyin, bırakın sizi biraz istismar etsin, he- '. men ölmezsiniz"" diye savunurlarsa, memleketin en büyük gazetelerini okumak suç sayılırsa kızıllar ellerini uyuşturmazlar mı? .. ve nihayet, bir koalisyonun kaderine bir Bölükbaşı hâkim olursa bir memleket, bir millet, ah ne olmaz, ne olmaz?. supları platonik destekle kalmayı ter- cih ettiler ve bir plân yapılamadı. Bu- na mukabil “şartlara göre ye geliş- meler" prensibi tercih & Hayri Baran kararından dönmedi Dönmedi ve iyi etti. Zira hareketi- nin akisleri dediği gibi. "bir memle- kette servet düşmanlığı cereyanları b?lirmişse buna karşı en iyi tedbir a- çıklıktır" kanaatinin umumi efkârda paylaşıldığını ve yaptığı a la beklendiğini gösterdi. Armatör Bar: zümresi mensuplarından görmediğini umumi efkârdan gördü. ve Mehmet Doğan ile birlikte 5000 ton luk Kozlu şilebini satın alarak, gemi sahibi oldu Baran ikinci gemisini bu tarihten iki yıl sonra, bu defa yâlnız basma satın aldı. Oğlunun ismi olan Pekin adını verdiği bu gemi 2500 ton- luk idi. Bir müddet sonra Baran, de- niz ticaretindeki en kârlı (o yatırımın şimdi tankercilikte olduğunu tesbit e- derek 1952 yılında elindeki iki gemiyi, de tasfiye etti ve yanma bir de ortak almak suretiyle petrol (o nakliyatı ile meşgul olacak Denizcilik Limited Şir- ketini kurdu. Denizcilik Limited Şir- 7