HAFTANIN İÇİNDEN Sermaye kendini artık bizzat savunacaktır! ürkiyede sermaye, uzun yıllar, devletin jandarma hi- T mayesi altında yaşamıştır, çalışmıştır. Resmen ifade edilen prensip "Köylü Efendimizdir" de olsa, aslında, devlet köylüye ve işçiye karşı hemen hep, sermayeden yana çıkmıştır. Gerçi bu konuda, meselâ Saltanat dev- riyle Cumhuriyet devrini aynı saymanın imkânı yoktur. Sosyal şartlar büyük ölçüde değişmiştir. Ama bunun, esas dengeyi bozmadığı ve sermaye ne zaman hücuma uğrasa, devletin, hücumların doğru olup olmadığını aramaya dahi lüzum görmeden jandarmasını hücumcuların karşısına diktiği bir gerçektir. Bugün başka bir Türkiye vardır. Bilhassa İhtilâlden bu yana gelişen, güçlüleşen cereyanlar devlete başka bir görev vermiş, yeni Anayasa, devleti fiilen de Jandarma Devlet olmaktan çıkartıp Sosyal Devlet yapmıştır. Bu devletin nazarında sermaye de, işçi de, köylü de aynı hak. lara sahiptir ve bunlardan birini, ötekine karşı jandar- mayla korumak artık bahis konusu değildir. Devletin kuv- vetlerinin görevi devlet nizamım, seçtiğimiz sistem ile re- Jimi, batılı hayat tarzım muhafaza etmektir. Bu kuvvet- lerin başka bir sebepten harekete geçeceklerini, geçirilebi- leceklerini sanmak hataların en büyüğüdür. Bu durum, elbette ki, rahata alışmış olan sermayeyi tedirgin etmiştir. İşçi haklarının sağlanması sırasında devletin tarafsız kaldığı ve iki cepheyi birbiriyle başba- şa bıraktığı görülmüştür. Sermaye, devletin himayesin- den yoksun olarak işçiyle başbaşa kaldığında ne ka- dar hazırlıksız, boş ve dağınık bulunduğunu belli etmiş- tir. İşçi sendikaları görüşme masalarına hep, işveren sen- dikalarından daha seviyeli oturmuşlardır. Onların mev- zuatı, usulleri, taktiği ötekilerden çok iyi bildikleri der- hal farkedilmiş açık kapıları bulmakta onlar meharet göstermişlerdir. İşveren temsilcileri olarak gelenler çok zaman, kanunları ve mevzuatı bir yana bırakınız, toplu- mun şartlarından dahi haberdar bulunmadıklarını göz- ler önüne sermişlerdir. Sermaye ile işçiler arasındaki bu farktan dolayıdır ki işçi haklarının sağlanması sırasında işçi sendikaları ağır basmışlar, avantajlar elde etmişler, büyük zamlar alabilmişler, sermayeye alışık olmadığı o mükellefiyetler yüklemişlerdir. Sermayenin bundan ders alması, gerçeği görmesi, şartları anlaması, memleketteki kuvvetlere doğ- ru teşhis koyması gerekirdi. Bunun tamamile yapıldığını söylemek güçtür. Bunu yapacak yerde sermaye, "eski iyi günler"i geri getirebileceği vaadini söyleyen siyasi te- şekküllere bel bağlamış, onlarda ümit görmüş, onların devlet olmasıyla kendisinin gene jandarma muhafazasına alınabileceğini sanmıştır. Bu gerçekleşmemiştir. Bu gerçekleşmemiştir, zira bu- nun gerçekleşmesine, imkân yoktur. Sermaye, memleketin tartlarım değiştirmek gibi tamamile akılsız bir zorlama yapacak yerde kendisini bu şartların çerçevesi içinde ça- lışmaya alıştırmakla müsbet yolu açabilirdi. Şimdi,- niha- yet, bu istikamette gelişmelerin başladığım görmek mem- nunluk vericidir. Türkiyede bir sermaye düşmanlığının bulunduğunu söylemek yalan değildir. Ama devleti, bu hücumlara karşı sermayeyi jandarmasiyla korumuyor diye sermaye düş- manlığına katılmakla suçlamak yanlıştır. Sermaye, hü- cumlara karşı kendini artık bizzat savunmakla mükel- : AKİS, 29 MAYIS 1965 Metin TOKER leftir. Sermaye, maddi bakımdan, bunu yapmanın bütün imkânlarına sahiptir. ir vardır, pulu vardır, müte- hassısları vardır, a r ve memlekette mantık ko- nuşulduğu zaman bunu, anlayan bir umumi efkâr mev- cuttur. Bu umumi efkârı peşin hükümlü sanmak hatalı teşhistir. Ama umumi efkâr elbette ki hükümlerini, gözü- nün gördüğüne ve kulağının duyduğuna göre verir. Gözü bir sermaye görür ki kapalılık, gizlilik peşindedir. Kula- ğına sermayenin sadece "sermaye ürkektir, aman sakın ona dokunmayın"sesi gelir. Bu umumi efkârın sermayeden yana olmasının imkânı var mıdır? Hele sermaye adına konuşacak teşekkül veya temsilcilerin o seçilmesinde bile şahsi menfaatlerin, şahsi rekabetlerin, şahsi hislerin ön plâna, çıktığını farketmek (Oumumi efkârı sermaye dostu yapabilir mi? Bu memlekete bir hususun gösterilmesi lâzımdır: Sermaye ancak bir perdenin, bir li | zırhının arkasında mı kendisini emniyette rmekte, Oo ürkeklik- ten kurtulmaktadır, yoksa bir suça köşkte yaşayabilecek kadar kendine güveni Var mıdır? Eğer durum birinci du- rumsa, tâbiri mazur görünüz ama, çekiniz böyle sermaye- nin kuyruğunu! Sermaye ürkekmiş! (| Ürkmesin. Neden ürküyor? Açıklıktan, berraklıktan, ışıktan. Bunlardan ür- ken sermayenin bir hayrı olur mu? Olur. Ama kendine. Kendine hayrı dokunan bir sermayeyi ise, bir Sosyal Dev- let niçin jandarmasıyla korusun? Sermayenin elbette ki kâr esasını gözeteceğini hiç kimse inkâr etmemektedir. Fakat kâr sermayeye bir de mükellefiyet yükler. Bugün toplum, sermayenin kârına karşı değildir. mek, bunu iyi anlamak lâzımdır. Bu yapılırsa, marazi ürkeklik yüreklerden silinir. Bugün toplum, sermayenin kendine düşen mükellefiyetleri yerine getirip getirmedi- ğinin tesbiti peşindedir. Bu mükellefiyetler vergi vermek- tir, bu mükellefiyetler sosyal adalet ilkelerine riayettir, bu mükellefiyetler normal ve medeni memleketler e sö- mürgeler değil - nisbetlerine uygun kâr nisbetine sahip ol- maktır. Bir sermaye ki varlığına nazaran yılda yüzde 6.41 nisbetinde kâr etmiştir. Bu kârı 6 milyon lira olunca Ka- nunlar ve Gelir Vergisi olarak devlete 4 milyon lira ver- mektedir. Taptığı hizmetle memlekete bir yılda 20 milyon liralık döviz tasarrufu sağlamaktadır. Kendisi için çalı- şanları istismar etmemekte, ortalama ücret olarak bin liranın üstünde, en düşük ücret olarak beşyüz lira civarın- da bir para ödemektedir. Böyle sermayenin, böyle serma- yedarın bu toplumun başı üzerinde yeri vardır. Muhte- remdir, muteberdir ve değerlidir. Bu millet tarafından buna söylenecek laf, "Allah daha fazlasını kazandırsın" dan ibarettir. Ama, sermaye düşmanlığını bir siyasi fel- sefe olarak benimsemiş olanlar buna karşı da çıkmaya- caklar, bir yerinden hücuma geçmeyecekler, demagoji yapmayacaklar mıdır? Tapacaklardır. Tapacaklardır, fakat bunun bir tesiri (olmayacaktır. ira ancak temelinde gerçek bulunan ithamlar tesirlidir ve sermayenin gerçek tenkit konularını kaldırarak ken- dini bizzat savunması devletin jandarmasının savunma - sından çok daha tesirlidir. Zaten, herkes bir defa daha emin olmalıdır ki devle- tin jandarması kendine güveni olmayan sermayenin ya- nmna koşmak için küçük parmağını kaldıracak değildir.