raporunda yazıyorum. Yanımda seninde benim de çok say- dığımız bir arkadaş var. Senden, zaferlerinden haberler veriyor. Senin için ve memleketim ve sanat için sevini- yorum. Bir kere daha merhaba ve selâm. - Nâzım (1) Semiha, kendini tutamasa, oturup hemen cevap ya- -acak. Ama, istemiyor. Şair kendisini ancak hatırlamış. O da öyle yapacak Onbeş gün güç dayanıyor. Sonra, duy- gularını anlatan mektubu kaleme alıyor: Sevgili canım ruhum, Berlin15/6/39 30 Mayısta senin mektubunu, senin selâmete çıktığın Fa- kat hastalanmışsın! Senin yanında olmak, sana bakmak, haberini aldim. O gün benim en büyük bayramımdı. seni görmek isterdim. Sen bana her zaman benim yanım- da iken düşüncelerinden uzak ruhunun sükünunu buldu- ğunu söylerdin, acaba bunlar doğru mu idi meleğim? Hem ben sana uğur getiren bir kızım. Ben senin yanında iken başına bir kaza gelmedi. Onbeş günden beri içimdeki ka- ranlığın aydınlandığını duyuyorum, senin hürriyetinle ya- şıyorum. Sana, senin büyük insani hislerine, sanatkâr ruhuna en büyük bir esere bağlılığımla bağlıyım. Eğer be- ni uzaktan düşünmek kabiliyetinde isen Haziranın 22, 24, 26 akşamları beni hatırla. Richard Straus'un Ariadne auf Naxos ismindeki operasını oynuyorum- Ariadne, sevgili ko- -ası Theatus için üç saat süren bu operada sahnede ağla- yan, facia oynayan bir kadındır. Alman gazetelerinde çı- kacak kritikleri sana gönderirim. Rica ederim sıhhatine çok dikkat etmelisin. Güneşte dolaşma, açık havada göl- rede istirahat et. Çok yemek yemelisin. Amucama mu- hakkak git. Yegâne tesellüm kuvvetli bir erkeksin, bu ehem - miyetsiz arızayı derhal yenersin. Temmuzun 15 inde İs- tanbulda olabileceğini zannederim. Sevgilim ruhum, seni bütün sevgimle, hasretimle ku- caklar, binlerce öperim. Daima seni düşünen, senin olan, seni seven Semiha Nâzım, istemiştir. "Bana güzel bir pipo gönder" demiştir. Semi- ha, küçük pusula kalbinin üstünde, Berlinde pipo arıyor. O dükkan, bu dükkân.. Şimdi ran bir arkadaşı var. Semiha Almanyaya giderken ondan bir pipo Nihayet bir tanesinde pipoyu bu- Kadıköyde otu- Pipoyu ona yolluyor ve bunu Nâzı- luyor. bunu göndermek lâzımdır. ma vermesini istiyor. Pipoyla beraber tütününü de yanı- na koymuştur. Haziranın ortasında akradaşından beklediği haberi alıyor. Bu tatlı, eğlenceli bir mektuptur: 13/6/1937 İstanbul Canım kardeşim Semihacıgım. Şimdi gelelim meselenin en canlı yerine.. Perşembe günü vapurda Nâzımı gördüm. geçtiler. Yanında Vedat bey vardı. Vedat bey selâm verdi, Arka sıraların birinde AKİS, 22 MAYIS 1965 oturdular. Semihacığım, öyle titredim ki alt çenem üs- senden bir par- ça olsa idi sen de ancak bu kadar titrerdin. Belki sana viz tünden ayrıldı zannettim. Eğer vücudumda gelirdi, onu da bilmem? Benim asabım çok bozuk.. Fakat kafiyen hiç bir şey belli etmedim. Muhakkak arkasından gidecek, Vedat beyden ayrıldıktan sonra onu görecektim. Vapur iskeleye yanaştı. Tabii bekli- Vedat Bey gözünün kuyruğu ile bana bakarak onların çıkmalarını yordum.. vapurdan Nâzım önde, o arkada çıktılar. Ben de onları gözümle takip ederek epeyce arkalarından çıktım. Şimdi bakalım İstanbul tarafına mı, İstanbul tarafına giderlerse, tabii Vedat beyle beraber gidecekler. Kimbilir, arkasından nerelere kadar takip edeceğim. Allah Beyoğlun mı? acıdı da ayrıldılar. Nâzım Karaköy tramvay tevakkuf ma- halline doğru yürüdü. Ben de arkasından. Hani bilirsin ya, aynı yerde onu bir gün seninle saatlerce beklemiştik. Tabii, evvelâ kendimi prezante ettim. O... Hanımefendici- ğim! Semiha nasıl? O gittikten sonra benim de başımdan geçenler malüm. Nasıl? Ben her zaman Muhsin Beye so- ruyorum. O da, çok iyidir diyor. Aman"bana adresini ve- riniz, ona mektup yazacağım dedi.. Senin pipo gönderdi- ğini söyledim. Çok memnun oldu. Verebilmek için sizi ne zaman görebilirim efendim, dedim. Hanımefendiciğim. ben her sabah dokuz vapurile iniyorum. Meselâ yarın sa- Senin he- diyeyi güzel bir paket yaptım. Pipo da fevkalade. Herifin? Er- tesi günü vapura geldim. Onların vapurda beni görmeye- çekleri bir yere oturdum. Çünkü Vedat Beyin "beni gör- bah vapurda dedi. Ayrıldık. Ertesi günü oldu. ağzının suları akacak, diye içimden söyleniyordum.. mesinden korkuyordum. Ha, onu unuttum, o akşam Be- diaya gittim. Nâzıma vereceğim adresini daktilo ile ya- zacaktım. Amcan, ben elimle yazayım, ne yapacaksın, de- di. Bir arkadaşa vereceğim, dedim. Adresini de çantama yerleştirdim. Bir de baktım, Nâzım Bey vapura geldi. Saç- ları sıfır numara tıraş- Kıpkırmızı surat. Görülecek şey. Yanında kimse yoktu. Fakat vapurda üç ahbab etrafını aldı. Gözünü açacak hali kalmadı. bekledim. peşini bırakmıyorlardı. Vapur Köprü- ye geldi, içinde kimseler kalmadı. Hâlâ vapurdan çıkacak. Vapurdan çıkmasını; Ahpapları Ben çıkmaya mecbur oldum. Bunlar da en sonra, konuşa konuşa çıktılar. Ben gene aynı tramvay mahalline doğru yürüdüm. Bir de arkama baktım. Koşa koşa geliyor. Gül- Sizi göremedim dedi. mekten bayılacaktım. beklettim Hanımefendiciğim, vapurda bakındım, İçimden, senin burnunu görecek halin yoktu ki diyor- dum. Yavaş yavaş paketi açmaya başladım. Zaten şöyle, yalancıktan sarmıştım. Açarken de, misiniz, bakalım beğenecek, diyordum. O da elime bakıyor, aman efendim, mesele onun beni hatırlamasıdır, diyordu. O kadar beğen- di ki gözleri parladı. Tütünü de verdim. O... O.... deyip duruyordu. Adresini birden bire çıkarmadım. İstesin diye bekledim. Daha piponun tütününü etine almadan, adresi- ni unutmayınız diyordu. Onu da, çantamı açtım verdim Kimseler bizi görmedi. Şimdi bunu bir ben bir de sen bi- liyorsun. İşte o kadar. Tabii, bir de Nâzım. (1) — Nazım Hikmetin mektupları bundan sonrada hep,ken - di imlâsıyla yayınlanacaktır. 31