SAN AT Anılar "Bu Bir Rüyadır" (Kapaktaki Macera) Muhsin Ertuğrul rinde uzun boy- lu, sarışın genç adama m aradığınız tüpte bir. tale- bem var. Çağırayım, bir görün" de- “Biraz sonra kapıdan esmer güzeli genç bir kız giriyordu. Muhsin Ertuğ- rul iki yabancıyı birbirine tanıştırdı: "— Talebem Semiha Cenap, çair Naz Hikmet bey y 1932 senesinin kış aylarında, Ran | ahşap Dârülbedâyı bi- nasının müdür odasında (geçiyordu. O mevsim Şehir Tiyatrosunda Nâ- zım Hikmetin, "Kafatası" adlı piyesi oynanacaktı. Eseri Muhsin Ertuğrul sahneye koyuyordu. Piyeste "Sinyo- rina, kara gözlü Sinyorina" tango- sunu söyleyecek bir gençkıza ihtiyaç vardı. Yazar, bu rol için Anadolu ti- pinde bir güzel düşünmüştü. Bu arzu- sunu izhar edince, Muhsin beyin ba- tırma kendisi de, sesi de güzel bir ta- lebesi geldi. (Adı Semiha Cenap idi. Arkadaşları kendisini zamanın meş- hur sinema artisti Coleen Moor'a ben- zetirlerdi. İri iri kara gözleri, keskin hatlı muntazam bir yüzü vardı. Par- lak siyah saçlarını alâgarson kesmiş, alnını kâhküllerle örtmüştü, Ondosuz yasında, ince uzun, fidan gibi bir kız- dı. Sanatkar, müzisyen ve ressamın bol yetiştiği bir aileden geliyordu. Kon- servatuara, Güzel Sanatlar Akademi- sine devam etmişti. Tiyatro mektebi- nin ikinci sınıfında rol yapma kaabi- “ billur gibi sesi ve her an coşup mağa hazır sanatkâr yaradılışı ile e arasında sivrilmisti. Muhsin bey kendisine haber yolla- dığı sırada Semiha yukardaki sınıf- ların birinde arkadaşlarıyla çalışıyor- du. Üzerinde bej bir eteklik ve teyze- sinin ördüğü pembe bir bluz vardı. Ya- kasına iliştirdiği gül siyah saçları ile tezat teşkil ediyor, onu olduğundan da çocuk gösteriyordu. Ne için çağırıldı- ğından habersiz, Muhsin beyin kapı- sını vurdu ve girdi. İçerde, Müdür be- yin yazı masasının yanında bir genç adam oturuyordu. İlk gözüne çarpan şey, adamın kıvırcık altın sarısı saç- ları ve çekik mavi gözleri oldu Bu, ömründe gördüğü insanların en gü- zeliydi. Uzaktan Muhsin beyin sesi- ni işitti: "— Semiha, kızım, Nâzım beye bir şey okumanı istiyorum" diyordu Ardından: " — Yukarıya bir sınıfa çıkın, da- ha rahat edersiniz" diye ilâve etti. Gençkız önde, uzun boylu sarışın a- dam arkada, ahşap merdivenlerden yukarı çıktılar , tozlu bir sınıfa girdi- ler ve bir sıraya oturdular. Genç şair: İlk evvelâ ben okuyayım, siz dönleyiyi dedi. Semiha gözlerini adamın Orta As- ya akıncılarını hatırlatan yüzünden a- yıramadan, ahenkli sesini dinledi, Sı- ra kendisine gelince, uzatılan şiiri titreyen parmaklarla aldı. Parmakları, kalbi titriyordu. Fakat sesine hâkim olmasını bildi. Okumağa başladı: Semiha Berksoy Avrupada bir parkta Göz görmeyince gönül katlanır AKİS, 15 MAYIS 1965 Semiha Berksoy Geçmiş zaman olur ki... Sinyorina, kara gözlü Sinyorina! Gözlerinden yanağına düşen beni görmiyelim, Ört yüzüne yelpazeni, Sinyorina! "Kara göslü Sinyorina, gelelim mi kollarına Sinyorina? Sinyorina, Sinyorina, Sinyorina! Bitirdiği (Ozaman başını kaldırdı, gözgöza geldiler. Nâzım Hikmet ha- fifçe kafasını eğdi: "— Bir daha!" dedi. İkinci defa okuduktan sonra Semi- hayı elinden tutup, Müdür beyin o- İZEL götürdü: — Tamam!" dedi. gim gibi!" Muhsin bey gülerek : "Tam istedi- Size dememiş miydim!" cevap verdi. diye Böylece Semiha Cenap, Kafatası pi yesinde Tango Söyleyen Gençkız rolü- nü almış oldu. Büyük bir şevkle çalışmağa koyul- du. Nâzım Hikmeti uzaktan görüyor, kendisini hayran hayran seyretmekle yetiniyordu, Semiha şairle ilk karşı- laştığı gün onun hakkında hiç birşey bilmiyordu. Ona tesir eden, genç ada- mın altın sarısı saçları, dalgın bakışlı gözleri oldu. Bir masal kahramanına aşık olur gibi, gençkız kalbinin bütün safiyetiyle, kendisinden oniki yas bü- yük, tecrübeli, olgun adama bağlandı. Kimdi, neydi, ailesi, var mıydı? Neden sonra bunları araştırmağa başladı, Şi- irlerini, yazılarını artık okuyor, uzak- tan hayatını takip ediyordu. Hususi hayatı hakkında da çok az şey bilini- yordu. Çapkın olduğu söylenir, kadın- lar tarafından çok beğenilirdi. e Evli 23