YURTTA OLUP BİTENLER acık kart almanın hevesi içindedir. An- cak bunun kolay, hattâ kabil olma- yacağı Londraya gelen bazı delegele- rin, bilhassa Fransa delegesinin hava- sından anlaşılmaktadır. Vietnam konu- sunda açık kart almak bir yana, Ame- rikanın Dominikteki hareket tarzını müttefiklerine anlatması dahi çok çe- tin olacaktır. NATO ve Türkiye Kıbrıs o anlaşmazlığını gelip sıkıştığı noktadan kurtarmanın olu, Türkiyenin, elindeki kozlarını iyi, za- manında ve akıllıca kullanmasıdır. İ- nönü Hükümeti, bu kozları bugün iş- başında olanlara devretmiştir. Meselâ, Kıbrıs anlaşmazlığının ilk çıktığı gün- lerde Sovyetler Birliğinin (o federasyon görüşünden yana çıkması şöyle dur- sun. Ankara ile Moskova arasında kar- şılıklı oturup görüşme zemini bile yok- tu. Bugün bu zemin hazırlanmış, Tür- kiye ile Sovyetler Birliği arasında e- sen soğuk rüzgârlar ısınmaya başlamış tır. Meselâ, Kıbrıs anlaşmazlığının ilk çıktığı günlerde anlaşmazlık Birleşmiş Milletlerine götürülseydi, Makariosun buradan, istediği türden bir karar su- reti çıkarması işten bile değildi. Bu- gün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu -mümkün olsa da- Kıbrıs konusunu ele alabilse, bu konuyla ilgili olarak yapılacak bir oylamada Türkiyenin ve Adadaki türk topluluğunun haklarını çiğneyen bir sonucun alınması düşü- nülemez. Meselâ. Kıbrıs anlaşmazlığı- nın ilk çıktığı günlerde NATO bu an- laşmazlığın çözümünü kendi görevleri arasında saymak şöyle dursun, görü- şülmesine bile yanaşmak istemiyordu. Oysa bugün NATO Genel Sekreteri, Kıbrıs konusunun elbette Londrada yapılacak Bakanlar Konseyi toplantı- sında ele alınacağını söylemektedir. Bütün bunlar, üzerinde dikkatle du- rulması gereken noktalardır. u kadarı kâfi midir? Elbette ki hayır!. Hükümet, bıkıp usanmadan, önemle Kıbrıs anlaşmazlığı oüzerinde durduğunu, gerekirse elindeki bütün kozları kullanacağını ilgili devletlere anlatmak zorundadır. o Şu satırların yazıldığı sırada Londrada toplantı ha- linde bulunan NATO Bakanlar Kon- seyi bu bakımdan Türkiye için büyük bir fırsattır. NATO üyelerine iyice an- latılmalıdır ki Kıbrıs bütün türkler i- çin çok ciddi, çok önemli ve çok haya- ti bir konudur ve bu anlaşmazlık Tür- kiyenin hoşuna gitmeyen bir biçimde çözülürse bunun geniş çaplı etkileri o- lacaktır. Çünkü Batılı devletlerin Or- ta Doğudaki çıkarları Lâtin AmeriKa- daki veya Uzak Doğudaki çıkarların- 12 George Ball Kızıl renk allerjisi dan daha az değildir ve çıkarların ko- runması, büyük ölçüde, Türkiyenin Batıya yakınlığına bağlıdır. Konuşmakta fayda vardır Son haftaların Kıbrıs anlaşmazlığına getirdiği en büyük yenilik, hiç şüp- hesiz, Türkiye ile Yunanistan arasın- da başlayan ikili görüşmelerdir. Yuna- nistan, Türkiyenin uzun süredir iste- diği bu görüşmelere başlamakla çıkar yolun kuvvetten değil, fakat karşılıklı görüşmeden geçtiğini anlamış olsa ge- rektir. Yunan Dışişleri Bakanı oKostopu- losun Londrada verdiği demeçlere ba- kılırsa, Yunanistan, Kıbrıs anlaşmaz- lığının hâlâ esas olarak Kıbrıstaıki iki topluluğu ilgilendirdiğini, bunun bir türk - yunan anlaşmazlığı olmadığını düşünmektedir. Fakat, gene Kostopu- losa göre Yunanistan hem Kıbrıs an- laşmazlığının oçözülmesiyle, hem de türk - yunan münasebetlerinin düzel- tilmesiyle ilgili yolları ve usülleri gö- rüşmeye hazırdır. Başka bir deyişle, Yunanistan, anlaşmazlığın çözümünü Kıbrıstaki topluluklara bırakmakta, rünmektedir .Oysa Türkiye, anlaşmaz- lığın esasını çözmenin Ankara ve Ati- nanın elinde olduğunu ileri sürmek- tedir. Esas hakkındaki bu anlaşmazlığa rağmen, iki devlet arasında görüşme- nin başlamış olmasını omemnunlukla karşılamak gerekir. Çünkü Türkiyede Yunanistanın ekonomik durumu bakı- mından çok önemli bir rum topluluğu bulundukça ve Türkiye Lozanda kuru- lan düzeni her zaman gözden geçir- mek yetkisini elinde tuttukça, Pa- pandreu ve arkadaşları önünde sonun- da anlaşmazlığın özünü tartışmaya da yanaşacaklardır. Bundan kimse şüphe etmemelidir. Üniversite Temeldeki çekişme Bitirdiğimiz haftanın sonunda martesl günü İstanbul Üniversite- sinin Beyazıttaki oOMerkez binasında, Tıp Fakültesi salonunda toplanan 83 öğretim üyesi, tam üç yıldanberi devam eden Egeli - Konuralp mücadelesini Konuralpin lehine neticelendirdi. O gün sabahleyin başlayıp, ara- lıksız, saat 16ya kadar süren müzake- relerde Egeli, bütün direnmesine ve hattâ "Danıştay da kim? Ben Danıştay karşısında ( haysiyetli bir (o Üniversite istiyorum. Vereceğiniz karara muhalif kalacağım" diyerek Meclis üyelerini (AKİS: 292) AKİS, 15 MAYIS 1965