10 Nisan 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

10 Nisan 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

runun elinde başka ölçüler vardı, Bu ölçüler de- giştirilmedikçe böyle davranışlar hep mahküm olacaktı. D.P. Büyükleri ölçüleri değiştirmeyi tercih ettiler. Bu arada Yüksek Seçim Kurulu kararlarının bir özelliği başka bir tedbirin te- meldeki sebebini teşkil etti. Yüksek Seçim Kurulu 1954 seçimlerinde D.P. aleyhindeki bütün kararlarını 4 oya karşı 7 oyla verdi. D.P. aleyhindeki ilk karar çıktı: Bakıldı, netice 7-4. İkinci karar çıktı: Oylar ge- ne 7-4. İlk karara “olabilir” denmişti. İkinci ka- rara “tesadüf” dendi. D.P. aleyhindeki üçüncü karar çıktı : Aynı 7-4, Başlar yavaş yavaş sal- lanmaya başladı, Dördüncü karar da 7-4 veri- lince “Allah, Allah!” diye mırıldanıldı ve 7-/'ler devam edince D.P. Büyükleri “bit yeniği”ni araş- tırmak lüzumunu hissettiler, Açıktı ki Yüksek Seçim Kurulunu teşkil eden yüksek hâkimlerin yedi tanesi C.H.P, yi tutuyordu, dört tanesi yi. Adnan Menderesin bu durum karşısındaki hiddetini ben, o tarihlerde Bakan olan Fethi Çelikbaş ve Emin Kalafattan duymuşumdur. Çelikbaş ve Kalafat, Karaosmanoğlu - Ağaoğlu tarzında bir ekipti. Fakat ötekilerin aksine, bun- lar Hükümetin içindeydiler. Adnan Menderesin dikta yoluna götürülmesini, mümkün nisbetinde önlemeye çalışıyorlardı. Başbakanın etrafının iyi olmadığı inancındaydılar. Çok zaman, Fethi Çelikbaşın o sıralarda oturduğu Yeşilyurt soka- ğındaki mütevazi apartman dairesinde bir ara- ya gelir ve hadiseleri gözden geçirirdik. Adnan Menderesin “Nedir bu, 7-/lü kararlar?” diye haykırdığını orada işittim. Başbakan arkadaş- larına, geçirmek istediği “tâdil tasarıları”nın mucip sebebi olarak bu tarz | adineleri gösteri- yordu. Adnan Menderes şöyle demişti : “— Niçin hep 7-4? Bu efendiler bir hukuk meselesini karara bağlıyorlar. Bir meselede 7-4, iki meselede 7-4.. Haydi diyelim ki, heye teş» kil eden âzalardan yedi tanesinin hak vw telâkkisi bu, dördününki bu? Ama hep TA, hep 7-4.. Biyrkanaat-i vicdaniye'hep:7-4 tecelli eder- se, beyler, ona kanaat-i vicdaniye değil, kanaat-i siyasiye. derler..” O türihte, çok D.P, milletvekilinin bu mu- hakeme *arzıma hak verdiğini şimdi hatırlıyo- rum, Gerçekten de, nihayet bazı hallerde Yük- sek Seçim Kurulunun 8-3, 6-5, 9-2 lik neticelere varması gerekmez miydi? D.P. iktidarınm buna karşı tedbiri emeklilik yaşını 60'a, emeklilik siü- esini 25 yıla indirmek oldu. Yüksek hâkimle- rin çoğunun yaşının 60'dan fazla olduğu ve bun- tarın 25 hizmet yılını doldurdukları düşünülü- yordu. Böylece bunların başma bir Damokles kılıcı asılmış oluyordu. Fakat sonradan, şiddet yolunda daha fazla merhale alındığında bu ted- )ir de yetmeyecek ve meşhur “görülen lüzum izerine” hükmü Emeklilik Kanununa eklenecek- tir. İsmet Paşa her şiddet tedbirinin mutlaka bir daşka şiddet tedbirine lüzum göstereceğini bi- en bir kimse olarak D.P, Büyüklerinin yolunun kendilerini ve memleketi nereye götüreceğini serin 1954 yazında bunu söylüyordu. O yaz bu tedbir Hükümette görüşülürken gidişin istikametini değiştirmek isteyenler şans- larını iki defa denediler. Tedbir sadece Yüksek Seçim Kurulunun “7” lerini hedef tutmuyordu. C.H.P. adayı olmuş yüksek memurlar içinde bu yeni emeklilik şartını taşıyanlar da tasfiye edi- leceklerdi. Başbakan Adnan Menderes daha Mayıs ayı çıkmadan kendi kalabalık Meclis Gru- punun karşısına dikilmiş ve sağ elinin şehadet parmağını ileri doğru uzatıp o kendine mahsus, ikna edici - bilhassa D.P, milletvekillerini ikna edici - tavrıyla şöyle demişti : si Sizlere: misaller verebilirim, arkadaş Bahsettiği, C.H.P. adayı yüksek memurlar- dı. Menderes ogün, Grupunda, seçimlerden pek kısa bir zaman evvel Bakanlıklarda yüksek mev- kiler işgal edip Muhalefet partisinden adaylığı- nı koyar koymaz radyolarda veya mitinglerde, kongrelerde veya hasbihallerde, memuriyetleri dolayısıyla kendilerine tevdi edilmiş sırları “bi- rer bülbül telâkatıyla” ortaya döküverenleri, topyekün milletvekili adayı olân Ağırceza Mah- kemesi heyetlerini, bugünden yarıma “karşı saf- lar”a geçen ve'daha bir gün önce temsil ettiği idarenin" aleyhinde en ağır ithamlarda bulunan >> birer birer ve isimleriyle saymıştı, sıralarda “yüksek memur” olarak D.P. DAN rar hiddetini çekenlerin başında ken- dilerinin Ankaraya vali yaptıkları, fakat sonra- dan Sıvasa naklettikleri emekli kurmay albay, Necati İlter geliyordu. Necati İlter Sıvastan C.H.P. adayı olmuş ve Hükümetin Sıvastaki ie- raatının sıfır olduğunu Sıvaslılara propaganda nutuklarında anlatmıştı. Başka bir “hiddet he- * defi” ecel hâkimdi : “Falih Rıfkı Atayı beraat ettiren hâkim” diye bilinen Emin Dazıroğlu! Dazıroğlunun' başkanlığındaki .Ağırceza Mah- kemesi heyeti, olduğu gibi, C.H.P. nin aday lis- tesine geçmişti. Çalışma kğ sırlarının bir başka O.H.P, Gi üağd tarafından İstanbul Rad- Yİ A «edilmiş olması.da D.P..Jileri kızdıran hususlardan bir başkasıydı. Adnan Menderes “Grupunda bunları anlatıp kafasındaki kanunların havasını yaptıktan he- men sonra tasarıları Hükümete getirdi. Hükü- metteki “mutedil”lerin ilk gayreti şu oldu * Evet, hiç bir hükümetin kendisine açıkça aleyh- tar bir takım hâkim veya memurlar kaza ve idâre mekanizmasında yüksek mevkiler, bazı kilit noktalar işgal ederken işlerin selâmetle yü- rütüleceğinden emin olması kaabil değildir. Bun- ların tasfiyesi lâzımdır. Ama bu, geçici bir tas- fiye kanunuyla yapılmalıdır. Bütün memurla- rın başına bir Damokles kılıcı asılmamalıdır. Gayretler netice vermedi, Adnan Menderes Kabinenin o toplantısında geçici bir tasfiye ka- nununa yanaşmadı. Niyeti, bütün memurları bütün iktidar süresi boyunca korkudan titrer bir halde tutmaktı ve kafasında, kurulmasını ar- tık arzuladığı rejimin anahatları cizilmisti, 17

Bu sayıdan diğer sayfalar: