Olay gelirde bıraktığımız hafta. i- çinde Ankara Numune Hastahanesi- n " Gönüllüler odasında geçti. Mü- nevver Akpınar ise, hastaların "Mü- nevver Abla'larından başkası değil- di. Sistemli çalışma Nunume Hastahanesindeki gönüllü hareketi, Türk-Ameriikan Kadın- ları Kültür Derneginden bir grupun muntazam ziyaretleriyle başlamış ve bu şekilde, dışardan bu grupa katılan ziyaretçilerle genişlemiştir. o Önceleri, haftada birkaç saatlerini, birkaç gün- lerini bu işe ayıran gönüllüler, koğuş- larda hastalarla meşgul olmakta, ba- kımlarına yardım etmekte ve onlara moral aşılamaktaydılar, İşte bu mün- ferit çabalardan sonradır ki Numune Hastahanesi, gönüllülere resmen baş- vurarak, modern hastahanecilik anla- yışı içinde, kendilerinden sistemli bir yardım istemiştir. Sosyal' Hizmetler A- kademisiyle yapılan işbirliği neticesi, Türkiyede ilk defa, gönüllüler sistem- li, plânlı ve programlı bir çalışmaya, hastahane tarafından yöneltilmişlerdir. Gerçi Ankarada. birçok hastahanede, çok başarılı şekilde (o çalışan gönüllü teşekkülleri o mevcuttur ama, sosyal hizmet uzmanlarının işbirliğini sağlı- yacak olan bir çalışmaya, ciddi suret- te, ilk defa gidilmektedir. Numune Hastahanesindeki Gönüllü ekibini, Sosyal Hizmetler Akademisi son sınıf öğrencisi Elkin Besin orga- nize etmektedir. Mesele herşeyden ön- ce hastahaneyi tanıyıp, ihtiyaçları tes- pit etmektir. Elkin Besin ilk önce bu yolda yürümüş ve bundan sonra Gö- Prof. Dr. Memduh YAŞAnin DEVLET BORÇLARI kitabı çıkmıştır. Hürriyet Gazete Dağıtım Limited Şirketi, Cağaloğlu Emek Han Kat 3 ve İstanbul İktisat Fakül- tesi Ayniyat Şefi Ahmet Çadır- cıdan istenebilir. (AKİS: 221) AKİS, 3 NİSAN 1965 Lâiklik ve Ötesi Tunus Cumhurbaşkanı sayın Habib a, memleketini bağımsızlık kavuşturduktan sonra, Atatürkü kendisine örnek alarak, memleketi her yönden kalkındırma savaşı içine girmiş, bunun için de köstekleyici birta- kım dini inançlarla, şeriatle mücadele zorunda kalmıştır. Yalnız Burgiba, bunu değişik bir şekilde yapmış ve büyük kitleleri karşısına almamak için dinin dünya işlerine karışan olumsuz taraflarını, şeriati, kanunlarla değil tefsirlerle önleme tarafına gitmiştir. Meselâ bugün Tunusta, tek kişiyle evlilik prensibini elzem kılan bir medeni kanun mevcut değildir ama bir- den fazla kadınla evlilik yasaktır. Çünkü dini tefsirler yapan yetkililer dinin, birden fazla kadınla evliliği esasen birçok şartlara bağladığını ha- tırlatmış, bu şartlar hiçbir zaman mümkün olamıyacağına göre de birden fazla kadınla evlenmenin yasak olduğuna dair fetva vermişlerdir. Sayın Burgibanın, bundan bir süre önce, kalkınma seferberliği içinde bulunan bir memleket halkının ramazanda, işleri köstekleyici şekilde oruç tutamıya- cağına dair demeci de gerekçesini gene din kitabından almaktadır. Mirasta eşitlik ve daha bunun gibi, modern Tunus Cumhuriyetinin bugün uygula- dığı bütün medeni haklar aynı şekilde, kanun zorlamaları yapılmadan ki- taba uydurulmuştur. Oysa ki büyük Atatürk bunları reform hareketleri olarak memleketi- mize getirmiş, dinin olumsuz tarafları, şeriat bu reformlarla ortadan kal- dırılmıştır. Gerçi Atatürk de bu reformları, zaman zaman din adamları- nın yardımını sağlıyarak ve her zaman halka anlata anlata, sindire sindi - re yapmıştır ama, devrimlerini herşeyden önce kanunların garantisi altına girmesini öngörmüştür. Bu ise, demokrasi düzenine girdiğimiz andan iti- baren karşılaştığımız bazı suni gericilik hareketleri (o karşısında en sağlam Eğer türk devrimleri kanunlarla böyle sıkısıkıya bağ- şeriat istiyenler arasında kanlı olaylara sahne olacaktı. rağmen, buhranlı devirler yaşanmış, devrimler zaman zaman, anlam itiba- riyle zedelenmiştir ama. Türkiyede bir şeriatçiler grupunun ikıtidari ele alması hiçbir zaman akla gelemiyecek birşeydir. Devrimlerimize, bundan böyle bu memlekette kimse el süremez. Eğitim meselelerimizi hallettikçe, eğitim ışığını köye daha fasla götürdükçe, mevcut kanunların heryerde aynı şekilde kullanılır hale geleceği de muhakkaktır. Çünkü her nereye eği- tim girmişse, orada halkımız, en ileri batı ülkülerinin sahip olduğu bütün medeni hakları kullanarak yaşamaktadır. Bu bir gerçektir. Gerçi kanunlara Tabii ,her memleketin kendine has şartlan vardır. Tunusun şartlarıyla Türkiyenin şartlan aynı değildir. Sayın Burgibanın memleketimizde, laik- lik hakkında söylediği sözleri bu açıdan değerlendirmek gerekir. Bizim en büyük gücümüz, yenileşme hareketlerini inkişaf yolu. ile değil, doğrudan doğ- vermiş, hem de dini. değişik görüş ve tefsirlerle, dünya işleri içinde istismar edilebilen bir vasıta olmaktan kurtarmış, ona vicdanlardaki asıl yerini ver- miştir. Jale CANDAN nüllüler teşkilâtının kurucusu Münev- ver Akpınarla temasa geçerek, gönül- lülerin tespiti işine başlamıştır. lantısından geçirildikten sonra fazla ihtiyaç hissedilen polikliniklere ve nisaiye (okısmına (dağıtılmıştır. Doktorlar, hemşireler ve gönüllülerin, yaptıkları ortak toplantıda bir Eğitim Komitesi, bir Halkla Münasebet Ko- mitesi ve bir de işe Yerleştirme Komi- tesi kurulmuştur. o Eğitim Komitesi, gönüllülere muntazam fasılalarla ve- rilecek olan eğitim kurslarını düzen- leyecektir. 31