kan düşmanlığını körükleyen başlıca kalemlerden biri olduğuna inandıkları hiç kimsenin meçhulü değildi. Milliyet ve Cunihuriyet, aslında hiç öyle olma- dıkları halde, amerikalıların ve hata bir çok yabancı basın organının 95- tünde “C.H/P.'nin sözcüleri" diye bi- inmekte, yasıflandırılmaktadın. o Ta- bii bu. bir gerçeği hiç bilmemekztir & ma bilhassa amerikalıların oTürkiys- deki gerçekleri bildiklerini sanmak Ca gerçeği hiç, ama hiç bilmemektir. Devam eden çekişme Miiiyetle Çetin Altanın ipleri fısra yazarının Tunusa yaptığı bir dö- vet gezisinin dönüşünde koptu. Altan seyahate giderken, bizdeki usul gere- gince gazeteye, her zaman yazdıkları» na benzer ve yuvarlak lâflı on “ane fıkra bıraktı. Gazete bunları yayinla- dı. Sonra gazeteciler heyeti Rom”»va geldi ve Çetin Altan orada İnönü Hü- kümetinin düşürüldüğünü öğrendi. Fık racı, İtalyadan gazetesine liç yazı gön derdi, Bunları. her zamanki gibi Genci Yayın Müdürü Abd: İpekçi okudu ve “yayınlanmayacak gibi görmediğin- den mürettiphansye verdi. Yazılardan bir tanesi çıktı, fakat ötekiler çıkina- dı. Milliyetin sahibi Ercüment Kara- can bunları okumuş, “yayınlanmaya- cak gibi" bulmuş ve yayınlanmasını durdurmuştu. Karacan ilk defa bu şekilde lav- rtanmiyordu. Bundan önces de Çe''n Altanın bir koydurtmamış Çetin Altan $, sW7 vadan Abdi İpekçinin RraGiığiyİR her şey pamuk ipliğine bağlanmıstı. Pamuk ipliğine (Obağlanmışlı, z'ra Çetin Altanın Milliyet gib: sol kanatta olduğu şüphe götürmeyecek bi” gaze de bile gittikçe sivri hal aldığı ve 's tisnasız her şey! bir belirli doktrin” gözlükleriyle (görüp değerlendir! farkediliyordu. Milliyet ise parlâmrı- ter. demokrat'k bir soldan vanavdı a- ma bunun ötesinde vaziyet almayi '* temiyordu. Bunun zi tin Altan gibi altin v tavuğu dahi feda etmekten çek'inme- yecekti, N Hele, Çetin Altan hakkında büyük iş çevrelerindeki tepki de gitli«çe pe- nişlerken.. İpler kopuyor etin Altan Tunustean döndüğünde hiddetliydi ve bir takını Karar'a'a varmış görünüyordu. Abdi İpekçi uzun gamandır Itlnayla, gecesini gündüzüne katarak hazırladığı (“hamle's sra- sında Çetin Altan gib! bir kuvvetten olmak istemiyordu O itibarla kendi- si, Ercüment Karacan ve Çetin Alton arasında bir konuşma hazırladı. Eğe AKİS, 5 MART 1965 Koraltandır, Koraltandır, Koraltan... Vaktiyir Rojik Koralttu, he nüz Çunkaya Köşkünün bal kanundan Cumhurbaşkam Ve Mili olurak Ankarayı seyreder hale yelmeden pek mütevazi bir tarzda bu vatam kurlaranm uç Kişi olduğunu kafiyeli olarak söylerdi: “Üç Tisidir bu vatam kurtaran - Atatürk, İnönü, bir de Refik Koraltan» Sona Koruttan daha da büz yüdü, büyüdü, büyüdü. Kaside- sı şöyle oldu: “Üç kişidir bu vutayı kurtaran » Koraltandır, Korultaudır, bu hikâye nöredon mi hat ra yeldi? Hiç. Hani Çetin Al tan simdi Aksamda “Üç kişidir bu milleti kurtaracak - Nadir Nadi, İlhan Selçuk, bir de Çetin Altan” demeye başladı da. Demek ki genc üstadın, #vma nacak daha bir basamağı var. Koralinns bu konuşma cereyan edebilseydi Çetin Altan muhtemelen, ama mutlaka &ir e gi Bülent Ecevit Hayrilhale/ BASIN süre daha, Milliyette kalabilirdi. Çes tin Altan bunu istemedi. Kendisini *&- nıyanlar ve son zamanlardaki ruh ha- letini -“Bölükbaşı haleti"- 'bilenmier Çetin Altanın “martyre'lik” sırasının geldiği inancında bulunduğunu kolay- lıkla farkettiler. Bu elbett3 ki Çetin Altanın başarılı gazete fıkracılığı dey- resimin Sonu olacaktı ama şöhret va sükse Altanın başını fazla döndürmişe benziyordu. Çetin Altan randivu günü ga- .Zöteye (o randevu osaatinden önce geldi ve Ercüment Karacanın Oğda- sına yalnız girdi. Orada güzetenin pat» ronu İle yazarı saatlerce birbirlerine takılmış plaklar gihi aynı şeyleri â&öy- isdiler ve karsilikli ithamlarda bulun- dular. Konuşmanın her zaman ir platformunda ve yüktek sevivede 2€ç- tiğini söylemek mümkün değildir, Mat ta çamaşırcı kadınların üslüplarını0n taklit edildiği zamanlar oldu. Bir ara, hakem diye içeriye Abdi İp:kçi de da- vet edildi. Fakat artık onun da yapa- cak bir sevi kalmamış, söylenebilecek her sey söylenmişti. Çetin Altan paltosunu giydi. biraz aşağıdaki Akşama gitti, Gazeteler savaşı Miiliyet Çetin Altanın böyle bir sıras da ayrılmasının kend! aleyhinde yaratacağı dedikodu ve isnatları bili- yordu. Bunları Çetin Altan da yay- makta zerrece fülur göstermeyecekti. Faka; Milliyet için kuvvetli bir taraf vardı: Aynı yolda olduğunu yayınıy» la gösterebildiği takdirde dedikolular sadece bunları doğuranların yakasında bir-çamur lekesi gibi kalacaktı. Çetin Altanin yerine fıkracı olarak M..3 &. eski Çalışma (Bakanı, ama ondan da eski Tıkra yazarı Bülent Ecevite tek'i yapt. Gerçek şudur k! Milliyetle E- bevitin fikirleri Milliyetle Altanın fi kirlerinden . birbirine daha < yakındır. Ancak Ecevit mehil istediğinden Ers cümeht Karacan tiyatro yazarı Rafik Erduranın o süre Çetin Altanın şütu- nunu doldurmasını İsteği, Bu, Milliyet için bir bâşka talihsizlik oldu, Zira Er- » duran şuya tirit yazılarıyla Çtin Als. tanın yerini doldurmadı, : sadece Or arattı. Bu sirada Bülent Eceyit “arri- de solunda « olduğu herkesçe, bilinmek». tedir. f K ği Ama Bâbülide yapılan bir yi sudur; “Milliyete, j biriyle amerikan tahsil ve “rartiğesi almışlar getirilmektedir.” Ecevit de, Erduran da Amerikan Kolgjinde ozumuşlardır. li