26 Şubat 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

26 Şubat 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ve bunun Grup Başkan Vekilleri tara- fından düzenlenmesi kararlaştırıldı. Da ha sonra iç politikadaği son gelişme. ler ve Hükümet Değişikliği konularına geçildi. Grup Başkan Veğilleri, Meh- natörlerin son olaylar ve özellikle İ- nönünün Gürsel, Üfgüplü ve Demirelie vaptığı temaslar hakkında bilgi almak ktediklerini söylediler. İnönü, Per- şembe günü toplanacak olan Müşte. «YURTLA OLUP BITENLER Bundan sonra asıl meseleye geçil- di: Ürgüplü Hükümetine Mecliste han gi renk oy verilecekti? Bu konu, Ko. alisyon Protokolunun © ilânından beri C.H.P.'illeri keyifli keyifli ve muzip met Hazer ile Kemali Beyazıt bire konuşma yaparak, milletvekili ve 882- «Asil Misalirlerimiz» memleketin bayrağı bulunuyordu. Bu arada bir de yunan bayrağı vardı, Garsonlar bu bayrağı amerikalıların masa- sma koydular, Fakat “âsil misafirlerimiz” memnun kal. madılar. Bir yunan bayrağı daha istediler. İsteyenlerden büyük kısmı sarhoştu. Yunan bayrağını, akılları sira türk- leri kızdırmak için istiyorlardı. Garsonlar başka yunan bayrağı olmadığını söylediler. Gerçekten de yoktu, Ame. rikalılarla personel arasında bir tartışma başladı ve işe Müdürün müdahalesi gerekti. Nihayet sevgili müttefikle- rimiz yemeklerini tek yunan bayraklı masada yemeği ka- bul etmek lütfunda bulundular, Söyledikleri, yunanlıların da NATO üyesi oldukları, onun için masalarında iMâ bir yunan bayrağı bulunması lüzumu idi. Her halde bu şıma- rıklığı dünyanın bir başka yetinde yapsalardı arzuladıkları bayrağı oralılar bu “âsil misafirjer"in bir yerine sokardı. Buna rağmen otel idaresi ve müşteriler son derece kibar davrandılar, Ertesi sabah, hadisenin ikinci rezalet kısmı cereyan etti, Amerikalılar, otele bir para ödemeyi reddettiler. Yu- nan asıllı kafile başlarıyla söyledikleri, otobüslerinin bo. yulmuş olduğu ve kendilerinin otele sığındıklarıydı. Dağda donacak değillerdi ya.. İşte, sığınmışlardı, Sığındıkları için de para ödemeyi reddediyorlardı. Halbuki dağda dünya kadar sığınak vardı. Büyük Otle- lin biraz ilerisinde bir Kayakevi bulunuyordu. Sığınacak bir kimse her halde sığınak diye dağın en lüks ve pahalı vtelini seçmezdi. Fakat amerikalılara, sevgili müttefikle. rimize lâf anlatmak kabil olmadı. Para vermiyorlardı. Pa- ra vermeyeceklerdi. Dağda kalmışlardı ve siğinmişlardı. Otel idaresi kendilerinden ne istiyordu? İnsanlık ölmüş müydü? “Âsil misafirlerimiz” otelin parasını ödememekle kal- madılar, Otelden çikmak ve Karamürsele dönmek için otobüslerinin benzine de muhtaç bulunduğunu söylediler, Otelin bir de benzin istasyonu vardı. Oradan otobüslerine benzin de aldılar ve tabii onun da parasını vermediler, Fa- kat © Konuda çok centilmen davrandılar: Parayı, ilerde ödeyecekleri vaadinde bulundular, Sonradan, üsten gön- dereceklerdi. Halbuki yanlarında para vardı ve bunu sirf müşkilât cıkarmak için yapıyorlardı. i Uludağın bu “âsil misafirlerden çektiği bununla kal. madı, O gün öğle vakti dağdan ayrılıp Bursaya inmek is- teyenler karları temizlenmiş dar yolun bir amerikan oto. büsüyle kapalı bulunduğunu gördüler. Otobüs USAF 61 B 4466 plâkasını taşıyordu. Bu otobüslerin, çok eski olması dolayısıyla, sehirlerden dişarı cıkması yasaktır. Hele, bii- vüklükleri itibariyle bir kış günü Uludağ yolunda hiç İş- leri yoktur. Fakat USAF 61 B 8466 bunlara aldirmamakla kalmamış, yolu dinamosu şarj etmez ba'de çıkmaktan çe- kinmemişti, Dönüşte sıkışınca da bütün trafiği kapatınıştı. Aşağıdan ve yukardan gelen arabaların yolcuları bu e AKİS, 26 SUBAT 1965 rek Grupta bu konuları içine alan bi: konuşma yapacağımı söyledi. meselzlere vakıf muzip düşündürmektedir. Bir *sürpriz olanları az şaşirtar belâyı defetmek için çalışırlarken “âsil misafirlerimiz” den bir başka grup hususi otomobilleriyle sökün ettiler. Bunlar bozuk amerikan otobüsünün arkasına sıralandılar ve bir hal çaresi bulunmasını fiilen imkânsız hale getirdi- ler, Kendilerine, yolun açılması için otele kadar olan iki kilometre yolu geri gitmeleri gerektiği o söylendiğinde de başladılar itiraz etmeye. Nihayet, “âsil misafirlerimiz * bü. yük güçlükle ikna edilebildiler ve arabalarını geri aldılar, yol da açıldı. Şimdi denilebilir ki: “Her milletin iyisi de fenası da vardır. Biten hafta sonunda Uludağda bu şekilde davra- nanlar bir takım sığır çobanlarıdır. Her amerikalı böyle değildir.” Doğrudur. Gerçekten de, o grup içinde dahi kendini bilen, yapılanlardan hicap duyan, kibar ve anlayışlı ame. rikalılar çıkmıştır. Kapalı yolun açılmasında onlar ikna edici rol oynamışlardır. Fakat Karamürseldeki amerikalı- ların bu, otelde çıkardıkları ilk rezalet değildir, . Bunlar, bundan evvel de “otobüslerinin bozulduğu” bahanesiyle otelde bir kaç defa gecelemişler ve her tarafı berbat ettik- ten sonra her hangi bir para ödemeyi reddederek gitmişlerdir. Bunun üzerine otel idaresi üssün komutanına bir şikâyet mektubu yazmış ve bir daha bu tip kimselerin otele alınmayacağını bildirmiştir. Amerikalıların davranışı bundan sonra tasvibi asla mümkün olmayan bir şekil almıştır. Amerikalılar meseleyi Ankaradaki Milletlerarası Kalkınma Teşkilâtına aksettir- mişlerdir. Bu feşkilât, amerikalılar Türkiyeye turizm için para verdiklerinden dolayı kendilerinde hak olduğunu id- dia ve oteli Tanıtma ve Turizm Bakanlığına şikâyet et. miş, bu otele kredi vetilmemesini istemiştir. Gerçi o gün- lerin Bakanı Ali İhsan Göğüş bu münasebetsiz talebi red. detmiştir ama amerikalıların Türkiyeyi, Türkiyeye yardı- mı hangi gözle gördükleri; böylelikle ortaya (o cıkmıştir. “Para veriyorum, o halde istediğimi yapabilirim.” Ame- rikalılar her halde türklerin “Al Kolunu, ver diyetimi be.." hikâyesini bilmemektedirler, Bu şekilde davranışlar ve bu zihniyet biten hafta sonunda bir otel halkım ameri- kalılardan nefret ettirmiştir. Hele “yunan bayrağı sima- rıklılığı” hadisenin tuzu ve biberi olmuştur, Bunu yapalı. lar otel halkı tarafından dövülmemislerse bu, türklerin sabrı neticesidir. Milletlerarası Kalkınma Teşkilâtının teşebbüsü İse inanılmayacak bir davranıştır, Amerikalılar kendi memleketlerinde bir takım lokalle- rin kapısına “zenciler ve köpekler giremez” tertibi levha, lar asmaktadırlar, Bir gün Türkiyede kendini bilen otel- lerle lokantaların kapısında “Amerikalılar giremez” leyha- sıvla karşılaşırlarsa bunun Sebebini bizde değil, örneğini biten haftanın sonunda Uludağda verdikleri hareket tar- rında aramalıdır'ar, '

Bu sayıdan diğer sayfalar: